sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA ABESE SURESİ 11 VE 19. AYETLER

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA ABESE SURESİ 11 VE 19. AYETLER
07.06.2023
367
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

11- Hayır;(3) çünkü o (Kur’an) , bir öğüttür.(4)
12- Artık dileyen, onu ‘düşünüp-öğüt alsın.’
13- O (Kur’an) , ‘şerefli-üstün’ sahifelerdedir.
14- Yüceltilmiş, tertemiz (mutahhar) kılınmış.(5)
15- Kâtiplerin(6) ellerinde,(7)
16- (Ki onlar,) Üstün değerli, ‘iyilik ve dürüstlük sembolü.’
17- Kahrolası(8) insan,(9) ne kadar da nankördür.(10)
18- (Allah,) Onu hangi şeyden yarattı?
19- Bir damla sudan(11) yarattı da onu ‘bir ölçüyle biçime soktu.(12)

AÇIKLAMA

3. Yani kesinlikle bu şekilde davranma ve Rabbini unutarak bu dünyada gururlanıp dolaşanları o kadar fazla umursama. İslâm dini gibi, değerli bir nimetten yüz çevirenlere, İslâm’ı bu şekilde takdim etme ve ayrıca kendini de fazlaca yıpratma. Çünkü onlar İslâm’ın yayılışının kendilerine bağlı olduğunu sanabilirler. Onlar her ne kadar kendilerini Hak’tan müstağni sayıyorlarsa da, asıl Hak onlardan müstağnidir.

4. Bu kelime ile Kur’an-ı Kerim kastedilmiştir.

5. Yani hâlis ve paktır. Bu kitabın içine ifsad edici ve bâtıl düşünceler karışamaz. Çünkü Kur’an diğer dinî kitablar gibi değildir ve bu kitap insanî ve şeytanî vesvese ve düşüncelerden münezzehtir.

6. Burada melekler kastolunuyor. Yani bu sayfalar Allah’ın (c.c.) emriyle doğrudan doğruya melekler tarafından yazılıyorlar ve onların emin elleri vahyi Rasûlullah’a (s.a) ulaştırıyor. Melekler için burada iki farklı kelime kullanılmıştır. Şerefli ve çok iyi. Birinci kelimenin anlamı, onlar şereflidirler ve hiyanet etme ihtimalleri olmadığı gibi, emanete de layıktırlar, demektir. İkinci kelimenin anlamı ise, onlar sayfalara yazmak ve vahyi Rasûlullah’a ulaştırmak konusundaki sorumluluklarını hakkı vechile yerine getiriyorlar, demektir.

7. Burada iyice düşünülecek olursa, bu ayetlerin amacının sadece Kur’an’ın azametini ikrar etmek olmadığı anlaşılır. Rasûlullah (s.a) getirdiği mesajı inkâr eden mütekebbirlere ‘bu kitap o kadar yücedir ki, sizlere muhtaç değildir, yani sizlerin kendisini kabullenmesine ihtiyaç hissetmiyecek derecede yüce bir kitaptır’ denilmek isteniyor. Sizler hidayete ermek istiyorsanız, bu kitabın içindekilere teslim olmanız gerekir. Aksi takdirde sizlerin büyüklenmesi bu yüce kitabın azametini azaltmaz. Bilakis bu kitap sizlerin gururunu yerlebir eder.

8. Bu ayetler ile birlikte davetten yüz çeviren Mekkeli müşrikler hedef alınmıştır. Sûrenin başlangıcından 16. ayete kadar görünüşte Rasûlullah (s.a) muhatap alınıyor ve fakat dolaylı yoldan kâfirler tehdit ediliyordu. Allah, Rasûlü’nü şöyle uyardı: Ey Nebi! Hakk’a talib olanı bırakarak, onlara yöneliyor, ilgi gösteriyorsun. Oysa onlar Hak’kın kıymetini bilmezler. Hakk’ın kıymetini bilmeyen o insanlara Kitab’ı bu şekilde tebliğ etmek, senin gibi yüce bir peygambere yakışmaz.

9. Kur’an-ı Kerim’de bu tür ifadeler ile her zaman tüm insanlar kastedilmezler. Burada sadece Allah’a karşı gelen olumsuz tipler kötülenmiştir. Bazı yerlerde Kur’an, eğer toplumun çoğunluğu bozulmuşsa, ‘insan’ kavramını genel anlamda kullanmıştır. Bir şahsın kişisel bir hatasına dikkat çekmek, nasihatın tesirini arttırabilmek ve o şahısta karşıt duygular oluşmaması için, yine ‘insan’ kavramını genel anlamda kullanarak uyarıda bulunur. (Bkz. Secde; an: 65, Şûra; an: 75)

10. Bu ayetin diğer bir anlamı, “onlar hangi nedenlerden ötürü küfre sarılıyorlar, yani neye güveniyorlar?” demektir. Küfr kelimesi, Hakk’ı inkâr etmek, kendisine ihsanda bulunana nankörlük etmek, anlamında kullanılmıştır. Ayrıca insanın yaratıcısına ve rızk vericisine isyan etmesi anlamına da gelir.

11. Yani iyice düşünün, neden meydana geldiniz, nerede oluştunuz ve hangi yolla dünyaya geldiniz? Dünyaya geldiğiniz zaman ne kadar çaresizdir. Oysa şimdi insanoğlu tüm bunları unutarak, yaratıcısına karşı gelmektedir. Kendisinden başkasını önemsemeyen ve hatta Allah’a bile karşı gelen bir kimse, acaba hangi sebeplerden ötürü böyle davranabilmektedir? (Bu husus Yâsin-77-78’de zikredilmiştir)

12. İnsan hakkındaki takdir, daha annesinin karnında iken yazılmıştır. Onun cinsiyeti, rengi, uzunluğu, fiziği, azalarının sağlamlığı ya da sakatlığı, sesi, zekâsı doğmadan kararlaştırılmıştır. Ayrıca hangi ülkede ve hatta hangi ailede dünyaya geleceği, nasıl bir terbiye alacağı, kişiliğine ailesinin ne derece tesir edeceği ve ne kadar irade sahibi olacağı dahi, daha önce kararlaştırılmıştır. Yine hayat içinde rolünün ne olacağı ve bu dünyada ne kadar kalacağı da bellidir ve o bu sınırların dışına çıkamaz. Ne acaiptir ki, insan tüm bunlara rağmen yaratıcısına karşı gelebilmektedir!

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.