EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA FURKAN SURESİ 53. ve 56. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
53- İki denizi (birbirine) salıp katan O’dur; bu, tatlı, susuzluğu giderici, bu da tuzlu ve acıdır. İkisinin arasında (birbirlerine karışmalarını önleyen) bir engel (berzah) ve aşılmayan bir sınır koymuştur.(68)
54- Ve insanı bir sudan yaratıp onu, neseb ve sihr (iyyet sahibi) kılan O’dur.(69) Senin Rabbin güç yetirendir.
55- Allah’ın bırakıp kendilerine yarar da, zarar da sağlayamayacak şeylere ibadet etmektedirler. Kâfir, (asıl) kendi Rabbine karşı (şeytana) arka çıkandır.(70)
56- Biz seni yalnızca bir müjde verici ve uyarıp-korkutucu olarak gönderdik.(71)
AÇIKLAMA
68. Bu olgu, denizde ve karada pekçok yerde görülmektedir, yani tatlı suyla acı su yanyana bulunmaktadır. Türk amirali Seydi Ali Reis, “Meratü’l-Memalik” adlı eserinde (16. yüzyıl) , İran Körfezi’nde, denizin acı sularının altında tatlı su kaynaklarının bulunduğunu ve donanması için bunlardan faydalandığını yazar. Amerikan Petrol Şirketi de içme suyu için Zahran yakınında kuyular kazmadan önce İran Körfezi’ndeki aynı kaynaklardan su almıştı. Bahreyn yakınında da, deniz yatağında halkın son zamanlara kadar su aldığı tatlı su kaynakları vardı.
Allah’ın birliğinin ve kainatın yegane rabbi olduğunun akli delillerinden olan zahirdeki bu anlamın yanısıra, ayet ince bir anlam daha sunmaktadır: Allah dilediği zaman, nasıl denizin tuzlu sularının altından tatlı, içilebilir su kaynakları fışkırtıyorsa, aynı şekilde büyük ve kirli bir toplumdan takva sahibi, temiz bir toplum çıkarabilir.
69. Burada, insanın bir spermadan doğuşu, erkek ve kadından soyunun türeyişi mucizesi tevhide delil olarak anılmaktadır. Her ne kadar, erkek ve kadın aynı türe ait ise de, yine de onlar önemli ortak insanî niteliklere ve buna karşılık farklı fizikî yapı ve psikolojik özelliklere sahip iki cinstir. Mutlak Kadir olan Allah’ın bu “farklılığı”, bu iki cinsi düşman değil, birbirini tamamlayıcı kılması tevhide bir delildir. Dünyada gerekli oranda oğullar ve kızlar yaratması da Kadir Yaratıcı’nın bir planıdır. Sonra, oğullar evlenir ve kan bağı meydana getirirken, kızlar da evlenip yeni ilişkilerin oluşmasında vasıta olurlar. Bu süreç, aynı medeniyete bağlı ve ayrı ırka ait aileler, kabileler ve kavimler meydana getirecek şekilde genişleyerek devam eder.
Ayette bir başka derin anlam daha yatmaktadır: Bütün hayat “farklılık-ihtilaf” ilkesi ekseninde dönmektedir: gece ile gündüz, yaz ile kışın ihtilafı gibi. Bu nedenle ayette şöyle denmektedir: “Ey müslümanlar, düşmanlarınızla aranızdaki ihtilafa sabredin. Çünkü bunun iyi sonuçlar vereceği kesindir.”
70. Bu, kafirin tam bir özelliğidir. O, Allah’a karşı çıkan herkesin yardımcısı ve savunucusu ve Allah’ın Kelimesi’ni yükseltmeye ve hükmünü yeryüzünde uygulamaya çalışan herkesin de düşmanıdır. Allah’a itaatsizliğin olduğu her yerde o vardır; insanları Allah’a kulluk ve itaat yoluna götürmeye yönelik her çabanın karşısında yine o vardır.
71. Bu ayet (56) , Hz. Peygamber’i (s.a) rahatlatmak ve ona karşı çıkan, işini aksatmaya çalışan kafirleri de uyarmak için olup adeta şöyle demektedir: “Senin görevin, yalnızca müjdelemek ve kafirlere küfrün sonuçları konusunda uyarı mesajını iletmektir. Mesajı kabul edip etmemelerinden veya müminleri mükafatlandırıp kafirleri cezalandırmaktan sen sorumlu değilsin.”
Kur’an’da yer yer tekrarlanan bu tür ifadeler açıkça kafirlere yöneltilmekte ve sanki şöyle denmektedir: “Rasûl’ün mesajı, hiçbir bencillik taşımadan halkı ıslaha yöneliktir. Kimseyi mesajı kabule zorlamadığına göre, kendinize hücum edilmiş hissine kapılmanız yersizdir. Mesajı kabul ederseniz, bu, kendi iyiliğinize olacaktır; reddederseniz, bu da kendi zararınıza olacaktır. Rasûl, mesajı ilettikten sonra görev ve sorumluluğundan kurtulmuş olacak, sonra sorun sizinle benim aramda olacaktır?”
56’ıncı (ve benzeri ayetlerin) basit ve açık tefsiri bu olduğu halde, bazıları Rasûl’ün tek görev ve sorumluluğunun başka değil, yalnızca mesajı iletme olduğu sonucuna varmışlardır. Bunlar, Kur’an’ın Rasûl’ün yalnızca bir müjdeleyici ve korkutucu olmayıp aynı zamanda müminlerin öğretmeni, kanun koyucusu, yargıç ve yolgöstericisi, nefislerini arıtıcı ve onlar için bir hayat modeli ve söylediği her sözün, hayatın her alanında itaat edilip izlenmesi gereken bir kanun olduğunu tekrar tekrar vurguladığını unutuyorlar.