EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA HÛMEZE SURESİ (GİRİŞ)
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
HÛMEZE SURESİ
GİRİŞ
Adı: Birinci ayetteki “hûmeze” kelimesi sureye isim olmuştur.
Nüzul zamanı: Müfessirler bu surenin Mekkî olduğunda müttefiktirler. Muhteva ve üsluptan da, Mekke döneminin başlarında nazil olan surelerden olduğu anlaşılmaktadır.
Konu: Bu surede, cahiliye döneminde toplumun zenginlerinde bulunan bazı ahlâki düşüklükler kötülenmiştir. Her Arab bu kötülüklerin cemiyette gerçekten varolduğunu, herkesin bunları çirkin karşıladığını ve iyi bir gözle bakmadığını biliyordu. Bu çirkin davranışlar zikredilerek böyle ahlâk sahiplerinin sonunun ne olacağı bildirilmiştir. Bu iki şey, yani bir tarafta bu tip karakter, diğer tarafta onların ahiretteki akıbetleri öyle bir üslupla ortaya konulmuştur ki, dinleyenlerin zihinlerinde bu tür karakter sahiplerinin sonlarının bu olması gerektiği belirir. Çünkü böyle karaktere sahip olanlar dünyada ceza çekmemekte, tersine daha da zenginleşmektedirler. Onun için bu kişilere ahiret olmalıdır ki, bir yerde hesap versinler.
Bu sure, Zilzal suresinden buraya kadar nazil olan sureler içinde değerlendirilirse, Mekke döneminin başlangıcında İslamî akidelerin ve ahlâkî talimatların hangi üslub ile insanların zihinlerine yerleştirildiği kendiliğinden anlaşılabilir. Zilzal suresinde, ahirette insanın amel defterinin önüne serileceği, dünyada yaptığı zerre kadar iyilik ve kötülüğü göreceği bildirilmiştir.
Adiyat suresinde, o dönemde Arabistan’ın her tarafında yaygın olan kan dökmek, haydutluk, yol kesmek ve anarşiye işaret edilerek insanların, Allah’ın verdiği güçlere ve nimetlere karşı nankörlük yapmakta oldukları belirtilmiştir. Ayrıca herşeyin burada bitmeyeceğine, Allah’ın sadece amelleri değil niyetleri de bildiği ve bütün hayatta ona göre muamele edeceğine de değinilmiştir. Karia suresinde, Kıyamet manzarası ortaya konduktan sonra insanlar, ahiretteki iyi ya da kötü sonlarının, iyilik veya kötülük yanlarının ağır basmasına dayanacağı ile uyarılmışlardır. Tekâsur suresinde, maddeye tapan zihniyet eleştirilmiş, insanın ölümün son nefesine kadar dünyevî fayda, lezzet, iktidar elde etmek için uğraşıp durduğu, birbirleriyle yarıştığı ve gaflet içinde olduğu belirtilerek buna karşı uyarılmış ve bu dünyanın, ne isterse yapacağı anlamsız bir yer olmadığı, kendisine soru sorulmayacağını düşünmesinin yanlış olduğu açıklanmıştır. Yararlandığı nimetleri nasıl elde ettiği, hangi yolla kazandığı ve nasıl sarfettiğinin hesabını Rabbi’ne vereceği uyarısı tekrarlanmıştır. Asr suresinde açıkça, insanoğlunun fert, millet veya dünyadaki insanlık olarak hüsranda bulunduğu belirtilmiş, eğer fert olarak iman ve salih amel yoksa, toplum olarak da hakkı ve sabrı tavsiye yaygın değilse hepsinin hüsrana uğrayacağı bildirilmiştir. Bundan hemen sonra Hümeze suresi gelmektedir. Burada cahiliyedeki reislik bir örnek olarak insanlara sergilenmiş ve şöyle sorulmuştur: Bunların hüsranda olmaması için bir sebeb var mı?