sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA KAF SURESİ 26. VE 31. AYETLER

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA KAF SURESİ 26. VE 31. AYETLER
08.09.2022
394
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun

26- Ki o, Allah’la beraber başka bir ilah edinmişti. Artık ikiniz, onu en şiddetli olan azabın içine atın.(33)
27- Onun yakın-dostu (saptırıcı) dedi ki: “Rabbimiz, ben onu kışkırtıp-azdırdım. Ancak kendisi (haktan) uzak bir sapıklık içindeydi.”(34)
28- (Allah buyurur:) “Benim huzurumda çekişip-durmayın. Ben size daha önce ‘kesin bir uyarı’ göndermiştim.”(35)
29- “Huzurumda söz değişikliğe uğratılmaz(36) ve ben kullara zulmedici değilim.”(37)
30- O gün cehenneme diyeceğiz: “Doldun mu?” O da: “Daha fazlası var mı?” diyecek.(38)
31- Cennet de, muttakiler için, uzakta değildir, (o gün) yakınlaştırılmıştır.(39)

AÇIKLAMA

33. Bu ayetlerde Allah Teala, insanı cehenneme layık kılan sıfatları sayıp bildirmiştir: 1- Hakkı inkar, 2- Allah’a şükretmemek, 3- Hak ve haklıya karşı direnmek, 4- İyilik ve doğruluk yolunda engel olmak, 5- Kendi malından Allah’ın ve kullarının hakkını vermemek, 6- Muamelelerinde haddi aşıp, doğruluktan sapmak, 7- İnsanlara zulüm ve eziyet etmek,
8- Dinin temel prensiplerinden şüphe etmek, 9- Başkalarının kalbine şüphe sokmak, 10- Allah ile beraber başka birini ilahlığa ortak kılmaktır.

34. Sözün gelişi kendiliğinden belirtmektedir ki, burada “Arkadaş”tan maksad, dünyada o kişi ile uyum içinde olan şeytan demektir. Ayetteki ifade tarzından da o şahısla şeytanın, Allah’ın mahkemesinde birbiri ile kapışıp atışacakları da açığa çıkmaktadır. O kişi: “Ya Rabbi! Bu zalim şeytan benim peşimi bırakmadı, hatta benim dalalete düşmeme sebep oldu, bu bakımdan ceza ona verilmeli” diyecektir. Şeytan da cevap olarak, “Ey Mevla! Bu kişi; günahkar ve asi olmak istemediği halde ben onu zorla isyankar yapmaya sevketmedim. Bu konuda hiçbir zorlama yapmadım. Bu zavallının kendisi iyilikten şiddetle kaçan, kötülüğe de tutkun olup yapışan biri idi. Bu yüzden peygamberlerin hiçbir sözü hoşuna gitmedi, benim teşviklerime de koşarak geldi” der.

35. Sizden hanginiz kötülük yaparsa o cezasını bulacaktır. Ve hanginiz doğru yoldan ayrılırsa vebalini yüklenecektir, diye ikinizi de uyarmıştım. Benim bu uyarıma rağmen ikiniz de kendi haklarınıza düşen suçları işlemekten vazgeçmediniz. Şimdi çekişmekten elinize ne geçecek? Doğru yoldan sapana, saptığından dolayı, doğru yoldan saptırana da saptırdığından dolayı mutlaka ceza verilecektir.

36. Yani, benim katımda kararımı değiştirme prensibi yoktur. Size verdiğim cehenneme atma kararı geri alınamaz. Daha dünyada iken yolunu sapıtanlara ve yolu saptıranlara ahirette ne ceza verileceğini ilan ettiğim o kanun da değiştirilemez.

37. Ayette geçen “Zallam” kelimesi “Çok büyük zalim” demektir. Bu kelimeden kastolunan; ben kendi kullarım hakkında zalimim ama, çok büyük zalim değilim, değildir. Bilakis bundan kastolunan şudur: Eğer ben yaratıcı ve Rab olarak kendi beslediğim yarattığıma zulmedersem o zaman çok büyük zalim olmuş olurum. Bundan dolayı ben kendi kullarıma en ufak bir zulüm bile yapmam. Size verdiğim ceza doğrudan doğruya, kendi kendinizi müstahak kıldığınız cezadır. Hak ettiğinizden bir gram bile fazla ceza size verilmeyecektir. Benim mahkemem benzersiz bir adaletin mahkemesidir. Tamamen kesin şahadetlerle isbat edilemeyerek hak etmediği bir cezaya hiç kimse bu mahkemede uğratılamaz.

38. Bundan iki mânâ kastedilmiştir. Biri “Artık benim içimde daha fazla insana yer yoktur.” Diğeri ise “Ve daha ne kadar günahkar varsa onları da alın gelin.” Birinci mânâ alınırsa o zaman bu ilahi buyruktan şöyle bir anlam ortaya çıkar: Günahkarlar, cehennemde bir iğne boşluğu bile kalmayacak şekilde tıka basa doldurulmuştur. O derecede ki, kendisine, “Artık doldun mu, yeter mi?” diye sorulunca o öfkelenip, “Daha gelecek adam var mı?” diye bağıracak.
İkinci mânâsı ele alınırsa; şu yorum ortaya çıkıyor: O zaman günahkarlarına cehennemin öfkesi öyle kabarmış oluyor ki; o, daha var mı? diye istekte bulunuyor ve o gün hiç bir günahkarın kendisinden kurtulmamasını istiyor. Burada akla şöyle bir soru geliyor. Allah Teala’nın cehenneme sorması ve onun cevabı ne mahiyet taşımaktadır? Bu sadece mecazi bir konuşma mıdır? Veya gerçekte cehennem canlı ve konuşan bir şey midir ki ona hitap edilebilsin, o da konuşmaya cevap verebilsin? Bu konuda aslında hiçbir söz kesin şekilde söylenemez. Bu mecazi bir konuşma olabilir ve sadece durumu tasvir edebilmek için cehennemin hali soru ve cevap şeklinde açıklanmış olabilir. Aynen şöyle konuşan insan gibi. “Ben, arabaya niçin yürümüyorsun diye sordum, o da, içimde benzin yok diye cevap verdi.” Bu konuşmada konuşulan değil, konuşanın ifadesi geçerlidir. Fakat bu sözün gerçeğe dayanabileceği de tamamen mümkündür. Çünkü bize göre, dünyanın sessiz ve cansız olan eşyalarının mutlaka Allah Teala nazarında da sessiz ve cansız olduğunu düşünmemiz doğru değildir. Yaratıcı kendi her yarattığı ile konuşabilir ve onun her yarattığı, yaratıcısının konuşmasına -onun dilini bizim anlamamız mümkün olmasa bile- cevap verebilir.

39. Yani bir kimsenin muttaki olduğu ve cennete layık olduğu Allah’ın mahkemesinde kararlaşırsa, derhal o cenneti önünde hazır bulacaktır. Cennete ulaşmak için yürüyerek veya herhangi bir vasıtaya binerek yolculuk yapmak sureti ile gitmeyecek. Karar zamanı ile cennete girme arasında hiçbir bekleyiş olmayacaktır. Burda karar verilmiş, şurda kişi mutlaka cennete girmiş olacak. Sanki o, cennete ulaştırılmamış da cennetin kendisi onun yanına getirilmiştir. Ahiret aleminde zaman ve mekan kavramının bizim bu dünyadaki kavramlardan ne kadar farklı olacağı işte bundan ölçülebilir. Bu dünyada tanıdığımız çabukluk ve gecikme, uzaklık ve yakınlık gibi bütün kavramlar orada manasız şeyler olacaktır.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.