EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA KAF SURESİ 41. VE 45. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
41- Çağırıcının, yakın bir yerden çağrıda bulunacağı güne kulak ver;(52)
42- O gün, o çığlığı bir gerçek (hak) olarak işitirler.(53) İşte bu, (dirilip kabirlerden) çıkış günüdür.
43- Gerçek şu ki, dirilten ve öldüren biziz, biz. Ve dönüş de bizedir.
44- O gün yer, onlardan çatlayıp-ayrılır da (onlar,) hızla koşarlar. İşte bu, bize göre oldukça-kolay olan bir haşir (sizi bir arada toplama) dır.(54)
45- Biz onların neler söylemekte olduklarını daha iyi biliriz(55) ve sen onların üzerinde bir zorba da değilsin; şu halde, benim kesin tehdidimden korkanlara Kur’an ile öğüt ver.(56)
AÇIKLAMA
52. Bir kişi nerede ölürse ölsün veya dünyanın neresinde ölüm ona yetişirse yetişsin, oraya Allah’ın münadisinin “Rabbinize doğru yürüyün” diyen sesi ona ulaşacaktır. Bu ses, yeryüzünün köşe bucaklarında dirilip kalkan insanlar tarafından sanki çok yakından çağrılan bir sesmiş gibi duyulacak ve aynı anda yeryüzünün her tarafından bu ses aynı şekilde işitilecektir. Bundan da, ahiret aleminde bizim dünyamıza nisbetle zaman ve mekan kavramlarının ne kadar değişik olacağı ve hangi güçlerin hangi kanunlara uygun olarak iş yapabileceği ölçülebilir.
53. “Herkes kıyamet nidasını dosdoğru işitecek” cümlesinin iki mânâsı olabilir. Biri: Herkes Allah’ın emri olan çağrıyı işitecek. Diğeri de: Kıyamet nidasını dosdoğru ve tam olarak işitecektir. Birinci mânâ açısından denmek istenen şudur: Dünyada iken inanmaya yanaşmadıkları, inkar etmekte ısrar ettikleri, haber veren peygamberlerle alay ettikleri Allah’ın emri olan o nidayı insanlar kendi kulakları ile işiteceklerdir. İkinci mânâ açısından denmek istenen şudur: Onlar kesinlikle bu kıyamet nidasını işitecekler, bunun herhangi bir vehim ve hayalden ibaret olmadığını, gerçekten bunun kıyamet nidası olduğunu onlar öğrenecekler, kendilerine haber verilen kıyamet gününün geldiğini ve bu sesin onun ilanı olduğundan hiç şüpheleri kalmayacaktır.
54. Bu, kafirlerin 3. ayette nakledilen sözlerine cevaptır. Onlar: “Bizim ölüp toprak olduktan sonra diriltilerek ayağa kaldırılmamız nasıl olabilir, bu akıldan uzak bir hayata dönüştür,” demişlerdi. Onların bu sözüne cevap olarak “Haşr, kıyamet yani bütün gelmiş geçmiş insanların bir anda diriltilerek toplanması bizim için çok kolaydır” buyurulmuştur. Kim toprak olmuş cesedi nerelerde kalmıştır, bizce bilinmesi zor değildir. Saçılmış ve darmadağın olmuş zerrelerden, Ali’nin zerrelerinin hangisi olduğunu, Veli’nin zerrelerinin hangisi olduğunu bilmemiz de önemli bir şey değildir. Bunların hepsini ayrı ayrı derleyerek teker teker insan vücudunu yeniden yapmamız ve o vücutlar içinde o kişiliği yeni baştan, daha önce o vücutta yaşadığı gibi yaratmamız bizim için büyük zahmet ve emek isteyen bir iş değildir. Tam tersine, bir işaretimizle bunların hepsi bir an içinde oluşuverir. Hz. Adem zamanından kıyamete kadar dünyada var olmuş olan bütün insanlar, bizim bir emrimizle rahatça ve çok kolay bir şekilde bir araya toplanırlar. Sizin küçük beyniniz onu ne kadar akıldışı kabul ederse etsin, bu, kainatın yaratıcısının gücünden uzak değildir.
55. Bu ayette Hz. Peygamber’in (s.a) gönlünü almak, teselli etmek de vardır. Kafirlere ise ihtar ve tehdit vardır. Hz. Peygamber’e (s.a) hitap ederek buyurulmaktadır ki, bu insanların sana karşı uydurdukları sözlere asla kulak asma ve kat’iyen önem verme. Biz hepsini işitiyoruz ve onları cezalandırmak bizim işimizdir. Kafirlere de Peygamberimiz’e isnad ettiğiniz cümleler ve çirkin sözler size çok pahalı mal olacak diye ihtar etmektedir. Biz teker teker her sözünüzü duyuyoruz ve onun cezasına katlanmanız gerekecek.
56. Bu ayette ifade edilmek istenen, Hz. Peygamber’in (s.a) insanları zorla sözüne inandırmak istemesi değildir. Allah Teala onu bundan menetmiştir. Aslında bu söz Hz. Peygamber’e (s.a) söylenerek kafirlere duyurulmaktadır. Sanki onlara: “Peygamberimiz size bir zorlayıcı olarak gönderilmemiştir” denmektedir. O’nun işi zorla sizi mümin yapmak değildir ki siz inanmak istemediğiniz halde o sizi zorla inandırsın. O’nun sorumluluğu sadece ihtar etmekle aklını başına alanlara Kur’an’ı dinleterek hakikati anlatmaktan ibarettir. Hâlâ siz inanmıyorsanız Peygamber sizi cezalandırmayacak, sizi biz cezalandıracağız.
KÂF SURESİNİN SONU