EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA KIYAMET SURESİ 4 VE 14. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
4- Evet; onun parmak uçlarını dahi derleyip-(yeniden) düzene koymağa güç yetirenleriz.(4)
5- Ancak insan, önündeki (sonsuz geleceği) ni de ‘fücurla sürdürmek ister.'(5)
6- “Kıyamet günü ne zamanmış” diye sorar.(6)
7- Ama göz ‘kamaşıp da kaydığı,'(7)
8- Ay karardığı,
9- Güneş ve ay birleştirildiği zaman;(8)
10- İnsan o gün der ki: “Kaçış nereye?”
11- Hayır; sığınacak herhangi bir yer yok.
12- O gün, ‘sonunda varılıp karar kılınacak yer (müstakar) ‘ yalnızca Rabbi’nin katıdır.
13- İnsana o gün, önceden takdim ettikleri ve erteledikleri şeylerle haber verilir.(9)
14- Hayır; insan, kendi nefsine karşı bir basirettir;
AÇIKLAMA
4. Yani, değil bu kemikleri bir araya getirip iskeletinizi ortaya koymak, biz sizin en ufak ve en hassas parçacıklarınızı hatta aynı parmak izlerinizi bile yeniden meydana getirmeye kadiriz.
5. Bu kısa cümleyle, ahireti inkâr edenlerin gerçek hastalıklarının teşhisi konulmaktadır. Bunlar, aslında kıyameti ve ahireti mümkün görmedikleri için inkâr etmiyorlar. Asıl sebep, ahirete inanmakla doğacak birtakım ahlâki sorumluluklardan hoşlanmamalarıdır.
Bunların isteği, tıpkı ipini koparmış bir dana gibi sorumsuzca yeryüzünde dolaşmak. İşlemekte oldukları zulüm, sömürü, fısku-fucür ve ahlâksızlara son vermek istemiyorlar. Bu yüzden ahiret olgusunu kabule yanaşmıyorlar, öyleyse ahirete inanmalarına engel olan akılları değil nefsanî şehvetleridir.
6. Bu bir soru olmaktan çok, bir alay ve inkâr konusu olsun diye ortaya sürülmektedir. Yani öğrenmek istedikleri, kıyametin ne zaman geleceği değil, amaçları, “Hani o haber verdiğin gün nerede kaldı? Niye hâlâ gelmiyor?” şeklinde onunla alay etmektir.
7. Ayette “” (gözün kamaşması) ibaresi geçmektedir. Bunun sözlük anlamı “şimşekten gözlerin kamaşması” olarak geçmektedir. Fakat Arapça bir deyim olarak kullanıldığında sadece bu anlama gelmiyor. O zaman “korku, hayret veya ani bir olayla karşılaşıldığında şaşıp kalma ya da gördüğü bir şeye korkudan gözlerini faltaşı gibi açıp bakakalma” anlamına gelir. Bu aynı mesele yine Kur’an’ın diğer bir yerinde “Allah onları, gözlerinin yuvalarından fırlayacağı bir güne kadar ertelemektedir.” (İbrahim: 42) şeklinde belirtilmiştir.
8. Bu, var olan alemin alt üst olacağı kıyametin ilk merhalesinin kısa bir açıklamasıdır. Ay’ın ışığı sönecek, Ay ve Güneş birbirine katılacaktır. Bunun anlamı şu olabilir: Bilindiği gibi Ay zaten ışığını Güneş’ten almaktadır ve Güneş’in ışığı sönünce ikisi de bir olacaktır. İkinci bir yorumlayış şöyle olabilir; yeryüzü o gün aniden ters dönmeye başlayacak ve böylece Güneş ve Ay batıdan doğacaktır. Üçüncü bir anlam da şu olabilir; yani Ay yer çekiminden çıkacak ve Güneş’e çarpacaktır. Öte yandan bunun, bizim bugün bilemediğimiz başka anlamları da olabilir.
9. Ayette geçen “” Önce ve sonra ne yaptıysa” cümlesi çok kapsamlıdır. Değişik anlamlara gelebilir. Bu anlamların hepsi de doğru olabilir. Bir anlamı; insana, ölmeden önce dünyada iken hangi iyilikleri ve kötülükleri işleyerek ileriye, ahirete göndermiş olduğu bildirilecek, amel defteri kendisine gösterilecektir. Dünyada iken yapmış oldğu iyi ve kötü amellerin onun ölümünden sonra gelen kuşaklarda ne gibi bir etki bıraktığını bu defterde görecektir. İkinci anlam şu olabilir; ona dünyada ne yapması gerekirken yapmadıkları ve yapmaması gerekirken yaptıkları gösterilecektir. Üçüncü anlamda şöyle söylenebilir; yani önce ne yapmış sonra ne yapmış, hepsinin bir kronolojik tablosu kendisine gösterilecektir. Dördüncü bir anlam da, kişi, işlemiş olduğu iyilikler ve kötülükler ile kaçındığı iyilik ve kötülüklerin hepsinden haberdar edilecektir, şeklinde olabilir.