EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA MUHAMMED SURESİ 8. VE 14. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun
8- İnkâr edenler ise, yüzükoyun-düşüş, onlara olsun;(13) (Allah,) onların amellerini giderip-boşa çıkarmıştır.
9- İşte böyle; çünkü onlar, Allah’ın indirdiğini çirkin (kerih) gördüler;(14) bundan dolayı, O da, onların amellerini boşa çıkardı.
10- Onlar, yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler. Allah, onları yerle bir etti. O kâfirler için de bunun bir benzeri vardır.(15)
11- İşte böyle; çünkü Allah, iman etmekte olanların velisidir; kâfirlerin ise, onların velisi yoktur.(16)
12- Şüphesiz Allah, iman edip salih amellerde bulunanları, altından ırmaklar akan cennetlere sokar. İnkâr edenler ise, metalanırlar ve hayvanların yemesi gibi yerler;(17) ateş, onlar için bir konaklama yeridir.
13- Seni sürüp-çıkaran memleketinden, kuvvet bakımından daha üstün nice memleketler vardır ki, biz onları yıkıma uğrattık da kendileri için hiç bir yardımcı yoktu.(18)
14- Şimdi Rabbinden apaçık bir belge üzerinde bulunan kimse, kötü ameli kendisine ‘süslü ve çekici gösterilmiş’ ve kendi heva (istek ve tutku) larına uyan kimseler gibi midir?(19)
AÇIKLAMA
13. “Fetasenlehüm” ifadesindeki “ta’s”, kişinin ayağı takılarak ağız üstü yere düşmesidir.
14. Yani, onlar, eski cahiliye alışkanlıklarını, bozuk inançlarını, adetlerini ve ahlaki kokuşmuşluklarını tercih ederek Allah’ın doğru yolu görmeleri için indirdiği emirleri beğenmediler, reddettiler.
15. Buradan iki anlam çıkarılabilir. Birinci anlama göre, o kafirlerin uğradığı felakete şimdi de Hz. Muhammed’in (s.a) davetine inanmayan bu kafirler uğrayacaktır. İkinci anlam da şöyledir: Onların mahvolması, sadece bir dünya azabı olarak sona ermeyecek; ahirette de helake uğrayanlardan olacaklardır.
16. Uhud Savaşı’nda, Hz. Peygamber (s.a) yaralandığı zaman, birkaç sahabe ile birlikte dar bir vadinin yamacında bekliyordu. Tam bu sırada Ebu Süfyan, “Bizim Uzza’mız var, sizin ise Uzza’nız yok” diye bağırmıştı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a) , “Allah bizim yardımcımız ve koruyucumuzdur. Sizin ise hiç bir yardımcı ve koruyucunuz yoktur” diye cevap verdi ki, bu cevap bu ayetten alınmıştır.
17. Yani hayvan nasıl, “Bu rızık nereden gelmiştir, kim yaratmıştır, bu rızkı veren verdiğine karşılık benden ne istemektedir?” diye düşünmeden yerse, bu insanlar da öyle yerler; yemeden içmeden başka birşey düşünmezler.
18. Mekke’den ayrılmak zorunda kalışı Hz. Peygamber’e (s.a) çok dokunmuştu. Hicret etmek zorunda bırakılınca şehrin dışına çıkıp yüzünü Mekke’ye doğru çevirerek şöyle buyurdu: “Ey Mekke! Allah için sen dünyanın bütün şehirlerinden daha sevimlisin. Allah bütün şehirlerden daha çok seni sever. Eğer müşrikler mecbur etmeselerdi seni asla terketmezdim.”
İşte bu olay üzerine Mekke halkının, Peygamber’i (s.a) çıkararak büyük bir zafer kazandıklarını sandıkları, oysa bu hareketleriyle gerçekte kendi felaketlerini davet ettikleri belirtiliyor. Ayetin ifade biçimi Hicret’ten hemen sonra nazil olduğunu açıkca göstermektedir.
19. Peygamber (s.a) ve izinden gidenler, Allah tarafından kendilerine bir lütuf olarak en doğru ve temiz yol (İslam) verildikten, akıl ve mantık ışığında inceleyerek beğenip o yola gönül verdikten sonra nasıl olur da, dalaletlerini hidayet, çirkin ve adi hareketlerini iyi ve güzel sanan, bir delile dayanmadan sadece kendi nefsi isteklerine göre hak ve batıl yolu tayin etmeye çalışan o cahiliye zebunu adamlara uyabilirler, onlarla samimi bir hava içinde olabilirlerdi. Aynı şekilde ahirette de onların akibetleri bir olmayacaktır.