EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA MÜ’MİN SURESİ 26. VE 27. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
26- Firavun (41) dedi ki: “Bırakın beni, Musa’yı öldüreyim de (42) o (gitsin) Rabbine yalvarıp-yakarsın. Çünkü ben, sizin dininizi değiştirmesinden ya da yeryüzünde fesat çıkarmasından korkuyorum.”(43)
27- Musa dedi ki: “Gerçekten ben, hesap gününe iman etmeyen her mütekebbirden, benim de Rabbim, sizin de Rabbinize sığınırım.”(44)
AÇIKLAMA
41. Bu ayetten itibaren, İsrailoğulları tarihinin en önemli olayının açıklaması başlamaktadır. Fakat İsrailoğulları bu olayı unuttukları gibi, Kitab-ı Mukaddes ve Talmut’ta da sözkonusu olay zikredilmemiştir. Yine İsrailliyatta böyle bir olaydan bahsedilmiyor. Ancak Kur’an-ı Kerim, üzerindeki sis perdesini kaldırarak bu hadiseyi dünya tarihine aktarmıştır. Sözkonusu olay, Hz. Musa (a.s) ile Firavun’un mücadele ettikleri dönemde cereyan etmiştir. Bu kıssayı, tarafsız olan ve Kur’an’a karşı taassup içinde bulunmayan bir kimse okuduğu takdirde olayın hakka davet açısından çok önemli olduğunu kabul edecektir. Ayrıca Hz. Musa (a.s) gibi yüce bir şahsiyetin getirdiği mesajı kabul ederek, onun gösterdiği mucizelerin de tesiriyle, Firavun’un devlet erkanından bazı kimselerin pekala iman etmeleri doğal karşılanabilir. Nitekim sözkonusu mü’min, Firavun’un Hz. Musa’yı öldürmek istediğini görünce sırf Hz. Musa’yı korumak için, o ana kadar gizlediği imanını açığa vurmuştur. Fakat ilim ve araştırmacılığın objektif olması gerektiğini savunan oryantalistler, Kur’an’ın bu açık ifadelerini nedense anlamak istememişlerdir. Bu, onların Kur’an’a karşı gösterdikleri taassubun apaçık bir delilidir. Örneğin, İslâm Ansiklopedisi’ne Hz. Musa (a.s) hakkında makale yazan oryantalist, bu olay hakkında şunları söylüyor: “Kur’an’ın bu hikayesine göre, Firavun’un kavminden bir devlet adamı, Musa’yı savunmaya çalışır. Fakat bu husus sarih değildir. (VL/28) Acaba bu kıssa Haggay’da geçen Yetro’nun Musa’ya yumuşak davranması için Firavun’a rica etmesi olayıyla ilgili olabilir mi?”
Güya ilmin ve araştırmacılğın objektifliğinden bahsedenler, adeta Kur’an’ın her ifadesinde bir yanlışlık bulabilmek için yemin etmişlerdir. Öyle ki bir yanlışlık bulamazlarsa bile, en azından çeşitli şüpheler meydana getirmeye çalışmaktadırlar. Sözgelimi onlar, “Haggayda zikredilen Yetro’nun kıssası Hz. Musa’nın (a.s) doğumundan çok önceleri geçmiş olmasına rağmen, Hz. Peygamber (s.a) bu kıssayı öğrenerek Kur’an’a almıştır,” iddiasıyla “Kur’an’da bu husus sarih değildir” diyerek şüpheler meydana getirmeye çalışıyorlar. İşte ilmin ve araştırmacılığın objektifliğinden dem vuran oryantalistlerin, İslâm, Kur’an ve Hz. Muhammed (s.a) sözkonusu olunca ortaya koydukları tavır bu şekilde oluyor.
42. Firavun bu sözleriyle, aslında Hz. Musa’yı öldürmek istediğini, ancak başkaları engel olduğu için öldüremediğini anlatmak istiyor. Oysa onun içindeki korku, Allah’ın elçisine el kaldırmasına engel olmaktaydı.
43. Yani, ben bunun bir devrim yapabileceğinden veya bozgunculuğa neden olacağı için tehlikeli olduğundan korkuyorum. Bu yüzden o, herhangi bir şey yapmadan önce, çıkaracağı bozgunculuğu önleyebilmek için onun öldürülmesi gerekir. Firavun’un öne sürdüğü bu neden, Hz. Musa’nın öldürülmesi için yeterli bir delil olarak görülmüştür.
Firavun’un korktuğu hususlardan birisi olan “dini değiştirmek” ifadesinin iyice anlaşılması gerekir. Çünkü Hz. Musa (a.s) , Firavun’un korktuğu bu husus dolayısıyla öldürülmeyi hak etmiştir. Buradaki “din” ifadesi ile yönetimin işleyiş biçimi kastedilmektedir. Yani, Firavun’un deyimiyle: “Ben onun, hükümdarınızı değiştireceğinden korkuyorum” deniliyor. (Ruhu’l-Meani, cilt: 24, sh: 56) Başka bir ifadeyle, “onların siyaset, kültür, medeniyet, ekonomi ve Mısır’da yürürlükte olan sistemleri” burada “din” olarak nitelenmiştir. Firavun, Musa’nın yaptığı davet sonucunda sözkonusu sistemin değişeceğinden korkuyordu. Fakat her sahtekar politikacı gibi Firavun da, aslında kendi iktidarının elinden gideceğini söylememiş ve tam tersine “Ey Kavmim! Musa’nın hareketi, sizlerin dinini yıkmaya yönelik olduğu için ben onu öldürmeyi istiyorum. Ama ben kendimi değil, sizleri düşünüyorum. Sizler benim iktidarımdan yoksun kaldığınız takdirde, çok kötü durumlara düşersiniz. İşte bu yüzden Musa’nın öldürülmesi gerekir. Nitekim o, bir vatan-millet düşmanıdır.” demiştir.
44. Burada birbirine müsavi iki ihtimal sözkonusudur. Ya Hz. Musa (a.s) Firavun’un meclisinde tehdit edilmiştir ya da Firavun bu planını devlet erkanına açıkladığında, içlerinden biri Hz. Musa’ya gelip haber vermiştir. Her iki ihtimal de olabilir. Ancak önemli olan, bu tehdide Hz. Musa’nın (a.s) verdiği cevaptır. Yani o, Firavun’un tehdidine kulak asmamış ve hiçbir surette korkmamıştır. Bu hadisenin Kur’an’da zikrediliş biçiminden, Rasulüllah’ın (s.a) da ahiretten korkmayanlara ve kendisini öldürmeyi planlayanlara aynı cevabı verdiği anlaşılıyor.