EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA MÜ’MİN SURESİ 55. VE 57. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
55- Şu halde sen sabret.(71) Gerçekten Allah’ın va’di haktır.(72) Günahın için mağfiret dile;(73) akşam ve sabah Rabbini hamd ile tesbih et.(74)
56- Şüphesiz, kendilerine gelmiş bulunan hiç bir delil olmaksızın, Allah’ın ayetleri konusunda mücadele edenlere gelince; onların göğüslerinde kendisine ulaşamayacakları(75) bir büyüklük (isteğin) den başkası yoktur.(76) Artık sen Allah’a sığın.(77) Şüphesiz O hakkıyla işiten, hakkıyla görendir.
57- Elbette göklerin(78) ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyüktür. Ancak insanların çoğu bilmezler.(79)
AÇIKLAMA
71. Yani, içinde bulunduğunuz durumun niteliği dolayısıyla temkinli davranmalısınız.
72. Bu va’d, yukarıdaki cümleye atfedilmektedir. Yani biz, elçimize ve iman edenlere muhakkak surette yardım ederiz.
73. Siyak ve sibaktan, burada sözkonusu edilen hata ile, Hz. Peygamber’in (s.a) sabırsızlığının kastedildiği anlaşılıyor. Hz. Peygamber (s.a) , şiddetli muhalefet ve zulüm nedeniyle, Allah’tan bir mucize ile yardım etmesi ve üzerindeki zulmü hafifletmesi için dua ediyordu. Bu istek, tevbe etmeyi gerektirecek derecede bir günah değildir. Ancak Allah, elçisine şöyle buyurmuştur: “Senin gibi yüce bir makama sahip şahsiyete, böylesine bir tavır yakışmaz. Sürdürmekte olduğun davada, bir dağ gibi sabit olmalı ve metanet göstermelisin. Bunun için Allah’a tevbe ve istiğfar ile hamdet.”
74. Yani, Allah’ı hamd ile tesbih, iman edenlerin karşılaştıkları zorluklar karşısında, oldukça etkili bir silahtır. İşte mü’minler, bununla güçlüklere karşı koyarlar.
“Sabah ve akşam hamd ile tesbih ediniz” emrinin iki anlamı olabilir: 1) Daimi surette Allah’ı hatırlayın. 2) Belli vakitlerde namazı ikame edin. İkinci anlam kabul edildiği takdirde, bu ifade namazın beş vakit kılınmasına delil teşkil eder. Nitekim bu sure nazil olduktan sonra müslümanlara beş vakit namaz farz olmuştur.
“Sabah ve akşam (Aşiyya ve’l İbkâr) . “Elaşiyya” kelimesi, Arapça’da güneşin zevalinden gecenin ilk bölümüne kadar olan vakit için kullanılır. Yani bu vakit, öğle namazından yatsı namazına kadar olan kısmı kapsar. “Elibkar” kelimesi ise, imsaktan güneşin doğuşuna kadar olan bölümdür. İşte bu, sabah namazıdır. Daha fazla bilgi için bkz. Bakara an: 5, 59-60, 263, Hud an: 113, Hicr an: 53, İsra giriş bölümü, an: 1 ve 91-98, Taha an: III, Nur an: 84-89, Ankebut an: 76-79, Rum an: 24 ve 50.
75. Yani, Allah kime üstünlük sağlamışsa, gerçekten üstün olan odur. Kureyş’in ileri gelenleri her ne kadar kendilerini üstün görme sevdasında iseler de, bu, onların kuruntularından başka bir şey değildir.
76. Yani, onlar, Kur’an’ı anlamadıkları veya Kur’an’da bir eksiklik buldukları için itiraz etmiyorlar. Onların itiraz etmelerinin asıl nedeni, kendilerini Hz. Peygamber’e (s.a.) tabi olmaktan engelleyen gurur ve tekebbürleridir. Ancak, bir gün gelecek ve bugün kendilerini daha üstün ve liderlik için daha ehil gördükleri, mağlup edebilmek için ne kadar adice olursa olsun hiçbir hileyi yapmaktan geri kalmadıkları o Peygamber’e (s.a) teslim olmaya mecbur kalacaklardır.
77. Yani, Hz. Musa (a.s) Firavun’un tehditlerine karşı nasıl Allah’a sığınmış ve hiçkimseye aldırış etmeden davasında ısrar etmişse, sen de Allah’a sığınarak, Kureyş’in ileri gelenlerine aldırmadan hak davanda ısrar et.
78. Surenin yukarıdaki kısmında, Kureyş’in ileri gelenlerinin hile ve tehditleri hakkında gerekli yorumlar yapıldıktan sonra, şimdi de hitap halka çevrilmiştir. Allah, Hz. Peygamber’in (s.a) tebliğ ettiği mesajın hak olduğunu ve bu mesajı kabul etmenin kurtuluş, reddetmenin ise felaket olacağını bildirmiştir. İlk olarak ahiret konusu ele alınmıştır, çünkü, kafirlerin en çok garibine giden bu düşünce idi. Onlar ahiret hayatını, gerçekleşmesi mümkün olmayan bir düşünce sanıyorlardı.
79. Bu delil, ahiret hayatını ispat etmek üzere öne sürülmüştür. Çünkü kafirler “Ölümden sonra dirilmek mümkün değildir” diyorlardı. Allah ise, “Bunu ancak akılsızlar söyler” diye buyurdu. Biraz olsun düşünecek olurlarsa eğer, bu koskoca nizamı yaratan Allah’a, insanı yeniden diriltmenin güç olmayacağını anlayacaklardır.