EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA MÜMTAHİNE SURESİ 4. AYET
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun
4- İbrahim ve onunla birlikte olanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Hani onlar kendi kavimlerine demişlerdi ki: “Biz, sizlerden ve Allah’ın dışında tapmakta olduklarınızdan gerçekten uzağız. Sizi (artık) tanımayıp-inkâr ettik. (6) Sizinle aramızda, siz Allah’a bir olarak iman edinceye kadar ebedi bir düşmanlık ve bir kin baş göstermiştir.” Ancak İbrahim’in babasına: “Sana bağışlanma dileyeceğim, ama Allah’tan gelecek herhangi bir şeye karşı senin için gücüm yetmez.”(7) demesi hariç. “Ey Rabbimiz, biz sana tevekkül ettik ve ‘içten sana yöneldik.’ Dönüş sanadır.”
AÇIKLAMA
6. Yani, “Bizi sizin dininizi tanımıyor ve sizlerin de hak üzerinde olmadığınıza inanıyoruz” Bir kimsenin Allah’a iman etmesi, onun Tağut’u inkar etmesini gerektirir.
“Kim Tağut’u inkar edip, Allah’a sığınırsa, muhakkak ki, o, kopmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah işitendir, bilendir.” (Bakara: 256)
7. Diğer bir ifadeyle, Hz. İbrahim’in müşrik bir toplumla ilişkisini kestiğini ilan etmesi sizin için güzel bir örnektir. Yoksa O’nun müşrik babası için dua etmeye söz vermesi ve bizzat dua etmesi size örnek değildir. Çünkü kafirleri sevmek, müminlere yakışmaz.
“Akraba bile olsalar, cehennemin halkı oldukları anlaşıldıktan sonra müşrikler için mağfiret dilemek, ne Peygamber’in, ne de müminlerin yapacağı iş değildir” (Tevbe: 113)
Bu bakımdan bir Müslümanın, Hz. İbrahim de dua etmiş diyerek kafir yakınlarına Allah’tan mağfiret dilemesi caiz değildir. Bu noktada, “O halde Hz. İbrahim niçin bu işi yapmış? Veyahut O, bu iş üzerinde devam etmiş midir?” şeklinde sorular sorulabilir. Bu soruların cevabını Kur’an ayrıntılarıyla bildirmektedir. Babası, Hz. İbrahim’i evden kovaladıktan sonra, O babasına, “Selam sana! Senin için Rabbimden mağfiret dileyeceğim” der. (Meryem: 47) Bu sözü üzerine Hz. İbrahim, babası hakkında iki kez mağfiret dilemiştir. Birincisi, “Rabbimiz! Hesabın görüleceği gün beni, anamı-babamı ve müminleri bağışla.” (İbrahim: 41) . İkincisi, “Babamı da bağışla. Çünkü o sapıklardandır. Kulların diriltilecekleri gün beni utandırma” (Şuara: 86-87) Ancak, kendisi için mağfiret dilediği babasının Allah düşmanı olduğunu idrak edince, babası ile ilişkilerini kopardığını şöyle ilan etmiştir. “İbrahim’in babasına dua etmesi, sadece ona yaptığı bir vaadden ötürü idi. Fakat onun bir Allah düşmanı olduğu kendisine belli olunca, ondan uzak durdu. Gerçekten İbrahim, çok içli ve yumuşak huylu idi.” (Tevbe: 114) Bu ayetlerden açıkça, Peygamberlerin ancak sonuna kadar devam eden davranışlarının örnek alınabileceği anlaşılmaktadır. Kendilerinin sonradan terkettiği veya Allah’ın yapmaktan menettiği ya da sonraki şeriatın neshettiği davranışlar örnek alınamaz. Ayrıca hiç kimsenin, “Bu bir peygamberin amelidir” diyerek, yukarda özellikleri belirtilen davranışları örnek alması doğru değildir.
Yine bu noktada akla şöyle bir soru gelebilir: Yukarıda zikredilen ayette Hz. İbrahim’in sözleri iki bölümde incelenebilir. Birincisi, “Senin için Rabbimden, mağfiret dileyeceğim”, İkincisi, “Fakat senin için Allah’tan gelecek hiçbir şeyi önlemeye gücüm yetmez.” Birinci bölümün niçin örnek alınmayacağı açıkça anlaşılmaktadır. Ancak ikinci bölümde sarf edilen söz haktır, doğrudur. O halde niçin örnek alınmasın? Bu soru şu şekilde cevaplanabilir: “Bir kimse başka birine söz verirken “Elimden ancak bu kadarı gelebilirdi” dediğinde, bu sözden o şahsın karşısındaki kimseyi çok sevdiği anlaşılıyor. Yani o kimse şöyle demektedir: “Elimden daha fazlası gelse yapacağım.” Bu sebeple Hz. İbrahim’in yukarıdaki sözü de, Allah’tan başka hiç kimsenin mağfiret edemeyeceği ve bir peygamberin sadece mağfiret dilemekle yetinebileceği gerçeğine rağmen, aynı kapsam dahilinde alınmıştır. Nitekim Allâme Alusî’de bu hususu böyle izah etmiştir.