sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA NEBE SURESİ 1 VE 13. AYETLER

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA NEBE SURESİ 1 VE 13. AYETLER
24.05.2023
607
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

1- Birbirlerine hangi şeyi sorup duruyorlar?
2- O büyük haberi (1) mi?
3- Ki kendileri hakkında anlaşmazlık içindedirler.
4- Hayır, (2) yakında bileceklerdir.
5- Yine hayır; yakında bileceklerdir.(3)
6- Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı?(4)
7- Dağları da birer kazık?(5)
8- Sizi çift çift yarattık.(6)
9- Uykunuzu bir dinlenme (7) yaptık.
10- Geceyi bir örtü yaptık.
11- Gündüzü bir geçim-vakti (8) kıldık.
12- Sizin üstünüze de sapasağlam yedi-gök bina ettik.(9)
13- Parıldadıkça parıldayan bir kandil (güneş) kıldık.(10)

AÇIKLAMA

1. Büyük Haber deyimiyle, Kıyamet günü kastedilmektedir. Kıyamet günü hakkında Mekke müşrikleri çeşitli sorular soruyor ve diyorlardı ki; Bu ne ilginç bir haberdir? Kemiklerimiz toz olmuşken tekrar nasıl diriltilebiliriz. Bu imkânsız birşeydir. Gelmiş-geçmiş bunca insan diriltilerek, ayağa kaldırılması olacak şey midir? Koca dağların parçalanarak dağılması, güneşin sönmesi, ay ışığının kaybolması ve bu dünya nizâmının alt-üst olması mümkün müdür?
Bizler Muhammed’i aklı başında feraset sahibi biri olarak bilirdik. Oysa o, bizlere nasıl haberler veriyor. Madem öyle, onun haberini verdiği cennet, cehennem nerededirler? Şimdiye kadar Muhammed bize, bu tür şeylerden hiç bahsetmemişti. Niçin durup dururken bize böyle haber vermeye başladı?
‘Ki onlar onda ayrılığa düşmektedirler.’ ayeti iki anlama da gelebilir. Birincisi onlar bu haber hakkında farklı düşünceler taşımaktadırlar, ikincisi onlar dünya hayatının son bulacağı konusunda aralarında bir akide birliği olmamakla birlikte ihtilaf içindelerdi. Bazıları Hristiyanlığın etkisi altında bulunduklarından dolayı Maad’a inanıyorlar, fakat ölümden sonraki hayatin cismânî olmayıp, ruhanî olduğunu söylüyorlardı. Bazıları çeşitli tereddütler taşıyorlardı; “Saat nedir bilmiyoruz, onu sadece bir kuruntu sanıyoruz, biz ona inanmıyoruz.” (Câsiye-32) Bazıları ise, öbür dünyadaki hayata hiçbir şekilde inanmıyorlardı; “Dediler ki, dünya hayatımızdan başka bir hayat yoktur, diriltilecek değiliz.” (En’am-29) Bazı ateist (dehrî) ler de diyorlardı ki; “Ne varsa dünya hayatımızdır, başka birşey yoktur, ölürüz, yaşarız. Bizi zamandan başkası helâk etmiyor.” (Câsiye-24) Yine bazıları ölümden sonraki dirilişi imkânsız sanarak şöyle söylüyorlardı; “Şu Çürümüş kemikleri kim diriltecek?” (Yâsin-78) Mekkeli müşriklerin bu kadar farklı düşüncelere sahip olmaları, onların bir ilme dayanmadan zan ve kuruntu ile birlikte düşündüklerini gösterir. Şayet bir ilme dayansalardı, aralarında bu kadar köklü anlaşmazlıkların olmaması gerekirdi. Daha fazla bilgi için bkz. Zâriyat an: 6
2. Onların bu konudaki tüm sözleri yanlıştır ve kesinlikle onların düşündükleri gibi değildir.
3. Yani, o zaman çok uzakta değildir ve şimdi ileri geri konuşuyorlarsa da onlar yakında bu gerçeğe bizzat şahit olacaklardır. Böylece Resulullah’ın (s.a) verdiği haberlerin doğru ve gerçek olduğunu, onların ‘zan’ ettikleri gibi olmadığını da anlayacaklardır.
4. Yeryüzünü insan için bir döşek, yani bir sükûn yeri kıldık. Yeryüzünün bir sükûn yeri kılınmış olmasının kudret ve hikmetleri hakkında, Tefhimu’l-Kur’an’ın çeşitli yerlerinde açıklamalar yapılmıştır. Bkz. Neml an: 73-74-81, Yâsin an: 29, Mümin an: 90-91, Zuhruf an: 7, Câsiye an: 7, Kaf an: 18.
5. Yeryüzüne dağların yerleştirilmesi ile ilgili hikmetlerin anlaşılabilmesi için bkz. Nahl an: 12, Neml an: 74, Mürselât, an: 15
6. İnsanların erkek ve kadın olmak üzere çift çift yaratılmasında büyük hikmetler vardır. Açıklama için bkz. Furkan an: 69, Rum an: 28-30, Yâsin an: 31, Şura an: 77, Zuhruf an: 12, Kıyamet an: 25
7. Uyku ihtiyacı insanın fıtratında vardır ve çalışabilmesi için insan dinlenmek zorundadır. Bkz. Rum an: 33
8. Gece karanlık yaratılmıştır, çünkü insan karanlıkta daha iyi istirahat edebilir. İnsanın geçimini sağlayabilmesi için ise, gündüz aydınlık yaratılmıştır. Gece ve gündüzün birbiri ardınca gelişinden doğan sayısız yararlardan sadece biri burada zikredilmiştir. Buradaki vurgulama, içinde yaşadığımız nizâmın, gayesi olmaksızın bir rastlantı sonucu oluşmadığına işarettir. Bu gerçeğin ardında sayısız yararlar vardır ve gerçekten de insanın çıkarları doğrudan doğruya buna bağlıdır. Örneğin rahatça uyuyabilmeniz için vücudunuzun gece karanlığına ihtiyacı vardır. “Biz bunun için geceyi karanlık yarattık ve rızık sağlayabilmeniz için aydınlığa olan ihtiyacınızı gündüzü yaratarak karşıladık. Bu muazzam nizam sizin ihtiyaçlarınıza cevap verecek şekilde yaratılmıştır.” İşte böylesine eşsiz bir nizâmın, bir Hâlık’ı ve Hakîm’i olduğunu, bu sistemin bizzat kendisi kanıtlamaktadır. Bkz. Yunus. an: 65, Yasin. an: 32, Mümin. an: 85, Zuhruf. an: 4.
9. “Şidaden” kelimesi, “sağlam” anlamında kullanılmıştır. Göğün sınırları sağlamdır. Yani gökyüzünde sayısız yıldızlar dolaşıyor, herbiri kendi yolunu takib ediyor ve buna rağmen birbirleriyle çarpışmıyorlar. Daha fazla bilgi için bkz. Bakara. an: 34, Râ’d. an: 2, Hicr. an: 8-12, Müminun. an: 15, Lokman. an: 13, Yasin. an: 37, Saffat. an: 5-6, Mümin. an: 90, Kaf. an: 7-8.
10. “Vehhacen” kelimesi, güneş için kullanılmıştır. Asıl anlamı çok parlak ve çok sıcak demektir. Biz bu kelimeyi tefsir ederken, iki anlamı da tercih ettik. Allah (c.c.) bu ayetiyle büyük bir kudret ve hikmete işaret etmektedir. Güneşin çapı yeryüzünün çapından 109 kat daha geniştir ve güneşin sıcaklığı 4 milyon C°’dir. Yeryüzünden 933 milyon mil uzaklıktadır. Buna rağmen bir kimse, çıplak bir gözle güneşe bir süre baksa, gözleri aşırı derecede kamaşır. Yine güneşin sıcaklığı o kadar şiddetlidir ki, bazı bölgelerde bu sıcaklık 140 F° kadar yükselir. Güneşin yeryüzü ile arasındaki uzaklığın orantılı bir ölçüye göre ayarlanması, Allah’ın (c.c) yüce kudretinin bir göstergesidir. Güneş şayet dünyaya belli bir mesafeden daha yakın olsaydı, yeryüzü sıcaklıktan kavrulurdu. Yine belli bir mesafeden uzak olsaydı yeryüzünde herşey soğuktan donar, insan, hayvan ve bitkilerin yaşamaları mümkün olmazdı. Güneşin ölçülü bir ısı yayması ile yeryüzünde hayat devam eder. Bu ölçülü ısı yayılmasıyla birlikte, bitkiler yeşerir, olgunlaşır ve kendilerinden yararlanılacak hale gelirler. Aynı zamanda bu sıcaklık buharlaşmaya neden olur ve bulutlara yükselerek çeşitli bölgelerde yağmurun yağmasını sağlar. Allah Teâla’nın güneşi yegâne enerji kaynağı olarak yaratması nedeniyledir ki, milyonlarca seneden beri, yeryüzünde aydınlık, ısı ve ışınların yayılması mümkün olabilmektedir.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.