EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA NEML SURESİ 85. ve 93. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun
85- Zulmetmelerine karşılık, söz, kendi aleyhlerine gelmiş bulunmaktadır; artık onlar, konuşmazlar da.(103)
86- Görmediler mi, biz geceyi onda sükûn bulmaları için, gündüzü de aydınlık (la görsünler) diye yarattık.(104) Şüphesiz, iman etmekte olan bir kavim için bunda ayetler vardır.(105)
87- Sûr’a üfürüleceği gün,(106) Allah’ın dilediği kimseler dışında, göklerde ve yerde olan herkes artık korkuya kapılmıştır; ve onların her biri ‘boyun bükmüş’ olarak O’na gelmişlerdir.
88- Dağları görürsün de, onları donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler. Her şeyi ‘sapasağlam ve yerli yerinde yapan’ Allah’ın sanatı (yapısı) dır (bu) . Hiç şüphe yok O, işlemekte olduklarınızdan haberi olandır.(107)
89- Kim bir iyilikle gelirse, artık kendisine ondan daha hayırlısı(108) vardır ve onlar, o günün korkusuna karşı güvenlik içindedirler.(109)
90- Kim de bir kötülükle gelirse, artık onlar da ateşe yüzükoyun atılır (ve onlara:) “Yapmakta olduklarınızdan başkasıyla mı cezalandırılıyorsunuz?” (denir) .(109/a)
91- (De ki:) “Ben, ancak bu şehrin Rabbine ibadet etmekle emrolundum ki, O, burasını kutlu ve saygıdeğer kıldı. Her şey O’nundur.(110) Ve müslümanlardan olmakla emrolundum.”
92- “Ve Kur’an’ı okumakla da (emrolundum) . Artık kim hidayete gelirse, kendi nefsi için hidayete gelmiştir; kim de sapacak olursa, sen de, de ki: “Ben yalnızca uyarıcı-korkutuculardanım.”
93- Ve de ki: “Allah’a hamdolsun, O size ayetlerini gösterecektir, siz de onları bilip-tanıyacaksınız.” Senin Rabbin, yapmakta olduklarınızdan gafil değildir.
AÇIKLAMA
103. Yani “Şayet öyle değilse, peki o zaman, anlatılmakta olan şeylerin gerçekle alâkası olmadığı kanaatine, bilimsel bir araştırma sonunda vardığınızı ispatlayabilir misiniz?”
104. Yani, “Sayısız ayetlerden (delillerden) ikisi şöyledir; “Sürekli nimetlerinden istifade etmekte oldukları bu iki ayeti her an müşahade etmektedirler. O kadar ki kör, sağır ve dilsiz biri bile bu ayetleri görmemezlikten gelemez. Dinlenmek suretiyle geceden, sağladığı imkanlardan yararlanmak şekliyle de gündüzden faydalandıkları halde, bunun bütün ihtiyaçlarını karşılamak için, güneş ile yer arasında bu alâkayı kuran hakim bir varlığın planladığı bir sistem dahilinde cereyan etmekte olduğunu onlar niçin düşünmezler? Bu sırf bir tesadüf olamaz.
Çünkü olayın bizatihi kendisi bunun, ne kör tabiat kuvvetlerinin, ne de birçok tanrının işi olamayacağını, olayın seyrindeki maksat, hikmet ve bir planın varlığı açıkça bunu ispat ediyor. Ancak bu, yer, ay, güneş ve diğer uydulara hükmetmekte olan Tek Yaratıcı, Malik ve Müdebbir’in yerleştirdiği bir sistem olabilir. Bu tek bir tecellinin gözlenmesinden bile yani gece ve gündüzün birbirini takip etmesinin, elçimiz ve kitabımızla bildirmekte olduğumuz Hakkı doğruladığı hükmüne varabilirlerdi.”
105. Yani, “O, anlaşılmayan birşey değildi. Onlar arasında, akrabaları, kabileleri ve bizzat kendi kardeşleri gibi onlara benzer kimseler de bulunuyordu. Onlar da bu başlıca ayetleri görmüş ve tamamiyle o gerçeğe ve hakka uygun olarak Hz. Peygamber’in (s.a) kendilerini davet etmekte olduğu Allah’a kulluk ve tevhid inancını kabul etmiş bulunuyorlardı.”
106. Sûr’un üflenilmesi konusunun ayrıntılı tartışılması için, En’am: 47, İbrahim: 57, Ta-Ha: 78, Hacc: 1, Yasin: 46-47 ve Zümer: 79 numaralı açıklama notlarına bakınız.
107. Yani, “Sizlere akıl, temyiz ve eşyaya hükmetme gücü verdikten sonra Allah’ın amel ve hareketlerinizden habersiz kalmasını ve yeryüzündeki temsil gücümüzü nasıl kullanmakta olduğunuzu görmemezlikten gelmesini O’ndan bekleyemezsiniz.”
108. İki bakımdan mükafat daha iyi olacaktır: 1- Kişinin iyi amellerinden dolayı elde ettiği mükafat, fiilen hakettiğinden daha iyi olacaktır; ve 2- Yapılan iyilik geçici ve tesiri de zamanla sınırlı olmasına rağmen mükafatı ebedî ve daimî olacaktır.
109. Yani “kıyametin dehşet verici olayları, kafirleri sersemletip şiddetli korku ve dehşete düşürmesine rağmen müminler bu gibi şeylerden emin ve müsterih kalacaklardır. Zira ahiretteki her şey müminlerin umduğu şekilde cereyan edecektir. Allah elçilerinin verdiği haberlerden kıyametin kopacağı ve herkesin yaptığı amellerden dolayı hesaba çekileceği zaman yeni bir dünyanın kurulacağını onlar zaten biliyorlardı. Binaenaleyh, bu günü inkâr etmiş ve dünyada son nefesine kadar da böyle imansız kalanların durumu olan sersemlemiş ve dehşete düşmüş hallerden hiçbirisi müminlerde görülmeyecektir. Ayrıca, o gün için çalışmış ve oradaki başarısı için gerekli hazırlıkları dünyada yapmış olduklarından memnun ve mutlu olacaklardır. Dolayısıyla, tüm enerji ve kaabiliyetlerini sadece maddî başarılar elde etmek için harcayan ve bundan sonra bazı ön hazırlıkları gerektiren başka bir hayatın da olacağını hiç düşünmemiş olan kimseler gibi aptallaşıp şaşırmayacaklardır.
Onların aksine müminler, hayatın meşru olmayan çıkar ve arzularını bu gün için terketmiş ve onun geçici zorluk ve meşakketlerinin üstesinden gelmiş olduklarından memnun ve mutlu olacaklardır. Yaptıklarının mükafatlarından da mahrum edilmeyeceklerdir.”
109/a. İşlenen kötülğün ahirette sadece misliyle cezalandırılacağı, ama yapılan bir iyilikten dolayı failini Allah’ın çok daha cömertçe mükafatlandıracağı Kur’an’ın çeşitli yerlerinde ifade edilmiş bulunuyor. (Bu konuda daha fazla misaller için, bkz. Yunus: 26-27, Kasas: 84, Ankebut: 7, Sebe: 37-38 ve Müminun: 40) .
110. “Ben, sadece, bu Şehr’in Rabbine kulluk etmekle emrolundum.” Zira bu sure, İslâm Davetinin Mekke’yle sınırlı ve muhatapların da o şehrin insanlarıyla mahdut kaldığı bir dönemde nazil olmuştu. O Şehri kutsal kılmış olması, Rabb’ın özelliği olarak ifade edilmiştir. Adeta, “Arabistan’ın kargaşa ve anarşi denizinde bu şehri yurt (sığınak) kılmakla size büyük bir lütûfta bulunmuş ve lütfuyla onu, tüm Arabistan’ın manen bağlı olduğu bir merkez haline getirmiş olan Allah’a karşı nankörlüğünüzü dilediğiniz gibi kanıtlayabilirsiniz, ama ben, O’na şükretmek ve huzurunda secde etmekle emrolundum. Tanrılarınızdan hiçbirinin, bu şehri bir ibadet merkezi haline getirecek ve ona karşı, Arabistan’ın kavgacı ve çapulcu kabilelerine hürmet beslettirecek gücü yoktur. Ben gerçek Rezzak’tan yüz çevirerek hiçbir faydası olmayan şunların (putların) önünde secdeye varmam” diyerek Mekke müşriklerini uyarmayı kastetmişti.”
NEML SURESİNİN SONU