sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA RAHMAN SURESİ 14. VE 16. AYETLER

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA RAHMAN SURESİ 14. VE 16. AYETLER
18.11.2022
359
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

14- İnsanı, ateşte pişmiş gibi kuru bir çamurdan(14) yarattı.
15- Cânn’ı (cinni) da ‘yalın-dumansız bir ateşten'(15) yarattı.
16- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?(16)

AÇIKLAMA

14. İnsanların yaratılışının başlangıcı, Kur’an’da çeşitli bölümlerde, çeşitli safhalarıyla açıklanmıştır. Şimdi bu safhaları bir tertip içinde sırayla görelim.
a) Turab (toprak)
b) Tîn (çamur)
c) Tîn-i Lazîb (yapışkan çamur)
d) Hammen Mesnun (kuru çamur)
e) Salsalin min Hammin Mesnun ke’l-Fehhar (ateşte pişmiş gibi kuru çamur)
f) Beşer (topraktan suret, model, Allah onu kendi has ruhundan üflemiş ve meleklere secde etmelerini emretmiştir. Sonra da çift çift yaratmıştır.)
g) “Summeceale neslehu min sulâletin min main mehin” (sonra onun neslini bir özden, hakir bir sudan-başka bir ayette nutfeden verilmiştir- kıldı.)
Bu safhaları açıklayan aşağıda bir tertip içinde sıraladığımız ayetleri okuyunuz.
a) “Allah’ın yanında İsa’nın durumu Adem’in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı. Sonra ona -ol-dedi. Artık olur.” (Al’i İmran: 59)
b) “O, herşeyin yaratılışını güzel yaptı ve insanı yaratmaya çamurdan başladı.” (Secde: 7)
c) “Şimdi sor onlara: Yaratılış bakımından kendileri mi daha çetin, yoksa bizim yarattıklarımız mı? Biz kendilerini yapışkan bir çamurdan yarattık” (Saffat: 11)
d-e) “İnsanı ateşten pişmiş gibi kuru çamurdan yarattı.” (Rahman: 14)
f) “Ey insanlar! Sizi tek bir nefisten yaratan ve ondan eşini var edip ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinizden korkun…” (Nisa: 1)
g) “Sonra onun neslini bir özden, hakir bir sudan kıldı.” (Secde: 8)
h) “Ey insanlar! Eğer öldükten sonra dirilmekten kuşkuda iseniz, biz sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra alakadan, sonra yaratılışı belli belirsiz bir çiğnem etten yarattık ki, size (kudretimizi) açıkça gösterelim. Dilediğimizi belirtilmiş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz, sonra sizi bir bebek olarak çıkarıyoruz. Sonra güçlerinize ermeniz için (sizi büyütüyoruz.) İçinizden kimi öldürülüyor, kimi de ömrün en kötü çağına (ihtiyarlığa) itiliyor ki, bilirken birşey bilmez hale gelsin. Yeri de ölmüş görürsün. Fakat biz onu üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir kabarır ve her güzel çiftten bitirir.” (Hac: 5)

15. “Maricin men narin” ifadesinde geçen “nar,” ağaç ve kömürün yanmasıyla meydana gelen bir ateş değil, özel bir ateştir. “Mâric” ise dumansız alev demektir. Yani, ilk insan nasıl çamurdan yaratıldıysa, ilk cin de ateşten yaratılmıştır. Yine nasıl ilk insan topraktan yaratılmış ve onun nesli nutfe ile devam ediyorsa, ilk cin de ateşten yaratılmış ve nesli devam etmektedir. Dolayısıyla insanların babası Adem ise, ilk cin de, cinlerin babasıdır. Adem bir “beşer” olarak yaratıldıktan sonra, onun toprakla bir ilişkisi kalmamıştır. Çünkü artık onun bedeni et, kemik ve kandan müteşekkildir. Her ne kadar toprakla bir ilişkisi olsa dahi, bu doğrudan doğruya değildir. Tüm bunlar, cinler için de geçerlidir. Yani onlar ateşden yaratılmıştır ama, nasıl insanlar toprak değilse onlar da ateş değildir.
Bu ayetten iki husus anlaşılmaktadır.
a) Cinler, salt ruhi varlıklar değillerdir ve onların da maddi cisimleri vardır. Onlar halis bir ateşten yaratıldıkları için, insanlar onları göremezler; zira kendileri topraktan yaratılmışlardır. Bu hususa A’raf 27’de şöyle değinilmiştir:
“Ey Ademoğulları, şeytan, ana babanızı, çirkin yerlerini onlara göstermek için elbiselerini soyarak Cennetten çıkardığı gibi, sizi de bir belaya düşürmesin! Çünkü o ve kabilesi, sizin onları göremiyeceğiniz yerde sizi görürler…” (A’raf: 27)
Ayrıca cinler hızlı hareket etmekte, değişik şekillere dönüşmekte ve topraktan yaratılmış olan insanın görünmeden giremeyeceği yerlere, hiç hissettirmeden girmektedir. Bu özellikler, ateşten yaratılmış bir varlık için mümkündür.
b) Cinler, insanlardan farklı bir varlıktır. Çünkü onların yaratıldığı madde, insanların, hayvanların ve bitkilerin yaratıldığı maddeden farklıdır. Dolayısıyla bu ayet, bazı kimselerin öne sürdüğü gibi “cinler insanlardan bir kısımdır” şeklindeki iddiayı açıkça reddetmektedir. Bu iddiaya göre, bu ayette mizaç farklılığı vurgulanmıştır. Örneğin, bazı insanlar çok halim ve yumuşak bir yapıya sahip olurlarken, bazıları da ateşli ve öfkeli kimselerdir ki, bu kimselere şeytan demek daha doğru olur. Bu yorum Kur’an’ı tefsir değil tahrif etmektir. Önceki ayette insanın topraktan yaratılışı ayrıntılarıyla açıklanmıştır. Bu ayrıntılı açıklamalara rağmen akıllı bir insan, bu ayetin yumuşak mizaçlı insanları tarif ettiğini söyleyebilir mi? İnsanın kuru çamurdan, cinin de halis ateşten yaratıldığını beyan eden ayetlerden, birinin yumuşak, diğerinin de sert mizaçlı insanları kastettiği sonucunu çıkarmak mümkün müdür? Bkz. Zariat an: 53.

16. Burada ” Âlâî” kelimesinin şaşılacak kudret anlamında kullanılmış olması daha münasiptir. Ayrıca nimetler şeklindeki anlam da anlaşılıyor. Topraktan insanı, ateşten cini yaratmak, Allah’ın yüce kudretinin bir göstergesidir. Ayrıca kendilerine dünyada önemli işler yapabilmeleri için, çeşitli yetenekler bağışlamış olması, Allah’ın insanlara ve cinlere büyük bir nimetidir. Bizler cinler hakkında her ne kadar yeterli bilgi sahibi değilsek de, insanoğlunun yaptığı önemli işleri açıkça görüyoruz. Şayet Allah insanlara, zihni ve akli yeteneklerinin yanında kuşların ve balıkların bedenleri gibi bir beden verseydi, insanın bu tür işleri becerebilmesi nasıl mümkün olacaktı? İnsana zihni yeteneklerine uygun bedeni uzuvlar, (el, ayak, göz, kulak, dil, boy vs.) bağışlamış olması Allah’ın büyük bir nimetidir. Çünkü akıl, şuur, icad etme yeteneği, istidlal ve yapıcı özellikleriyle bedensel özellikleri uyum sağlamasaydı, bu yetenekleri anlamsız kalırdı. İşte bu, Allah’ın hamde layık sıfatlarıdır. Zira, ilim, hikmet, merhamet ve kemal derecesindeki yaratıcı kuvveti olmadan insanı nasıl yaratabilirdi? Dolayısıyla bu muazzam yaratılışı kör ve sağır bir kuvvetin meydana getirmesi mümkün değildir.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.