sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA RUM SURESİ 27. ve 30. AYETLER

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA RUM SURESİ 27. ve 30. AYETLER
04.11.2021
636
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

27- Yaratmayı başlatan, sonra onu iade edecek olan O’dur; bu O’na göre pek kolaydır.(38) Göklerde ve yerde en yüce misal O’nundur. O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
28- Size kendi nefislerinizden bir örnek verdi:(39) Size rızık olarak verdiğimiz şeylerde, sağ ellerinizin malik olduklarınızdan, sizinle eşit olup kendi kendinizden korktuğunuz gibi kendilerinden de korkmakta olduğunuz (veya çekinip saygı duyduğunuz) ortaklar var mıdır?(40) İşte biz, aklını kullanabilen bir kavim için ayetleri böyle birer birer açıklarız.
29- Hayır, zulmetmekte olanlar, hiç bir bilgiye dayanmaksızın kendi heva (istek ve tutku) larına uymuşlardır. Allah’ın saptırdığını kim hidayete erdirebilir?(41) Onların hiç bir yardımcıları yoktur.
30- O halde(42) (ey Peygamber ve Peygamber’e uyanlar) yüzünü samimiyetle ve tamamen(43) bu dine çevir,(44) Allah’ın fıtratına çevir ki O insanları bu fıtrat üzerine yaratmıştır.(45) Allah’ın yaratması değiştirilemez.(46) İşte doğru din (budur) (47) fakat insanların çoğu bilmezler.

AÇIKLAMA

38. Yani, “Eğer sizi ilk anda yoktan var etmek ona zor gelmemişse sizi tekrardan yaratması ona nasıl zor gelebilir? Sizin ilk başta yaratılmanız O’na zor gelmemiştir; çünkü sizin varlığınız bunun delilidir. Tabii ki birşeyi başta yoktan vareden için, onu tekrar yaratmak daha kolay olacaktır.”

39. Buraya kadar olan ayetlerde hem tevhidi, hem ahireti ispatlayan deliller yer almıştır. Buradan itibaren ise konu sadece tevhidi ele almaktadır.

40. Müşrikler, Allah’ı, yerlerin, göklerin ve bu ikisi arasındakilerin yaratıcısı olarak kabul etmelerine rağmen yine de, O’nun bazı yaratıklarını, O’nun sıfat ve güçlerine ortak ederler, onlara yalvarırlar ve onlara ibadet ederler. Onların bu inancı, Kâbe’yi tavaf ederken tekrarladıkları Telbih’in sözlerinden anlaşılabilir: “Allah’ım işte buradayım işte buradayım, işte huzurundayım; senin kendi ortağından başka ortağın yoktur. Sen hem ona, hem de onun sahip olduklarına sahipsin.” (İbn Abbas’tan rivayetle Tebarani) Allah bu ayetle bu tür şirki reddetmektedir: Siz kendi kölelerinizi, mallarınıza servetinize ortak yapmazken, Allah’ın yarattıklarını ilahlığına ortak edeceğini nasıl düşünebilir ve buna nasıl inanabilirsiniz? (Ayrıntılı açıklama için bkz. Nahl an: 62) .

41. Yani, “Bir kimse ne doğru dürüst düşünür, ne de kendisinin iyiliğini isteyen bir başkasını dinlemezse, Allah onun aklına lanet eder. Bundan sonra, akıllı bir insanın hakka ulaşmasını sağlayabilecek olan her şey, bu inatçı ve cahil kimsenin sadece sapıklıkta ve hatada daha da ilerlemesine neden olur. İşte “Allah’ın saptırdığı” ile bu kastedilmektedir. Hakkı seven bir kimse, hidayete ermek için dua ederse, Allah o kimsenin duasının samimiyet derecesine göre onun doğru yola ulaşmasını sağlayacak araçları maksimum düzeyde yaratır.

42. Burada “o halde”, şu anlama gelir: Gerçek aşikar olduğu ve siz bu kâinatın ve insanın yaratıcısının, malik ve hakiminin bir tek Allah olduğunu öğrendiğinize göre, o zaman kaçınılmaz olarak davranışlarınız bu ayette belirtildiği gibi olmalıdır.

43. “Yüzünü samimiyetle ve tamamen”: “Bu hayat tarzını kabul ettikten sonra, yüzünü başka bir yöne çevirme. Bir Müslüman gibi düşün ve sevdiğin veya sevmediğin şeyler de bir Müslümana uygun olsun. Ölçü ve değerlerin, İslâm’ın koyduğu ölçü ve değerler olmalı, karakter ve davranışların İslâm’ın mührünü taşımalı ve senin gerek bireysel, gerekse toplumsal hayatın İslâm’ın öğrettiği yola göre düzenlenmiş olmalıdır.”

44. “Bu din”; Kur’an’ın sunduğu din, yani içinde sadece Allah’ın ibadet ve itaate layık olduğu, hiçbir şeyin, ilâhlıkta, sıfatlarında, hak ve güçlerinde Allah’a ortak koşulamadığı, insanın kendi dileği ile hayatını Allah’ın hidayet ve kanununa göre düzenlemeyi seçtiği din.

45. Yani, “Bütün insanlar şu fıtrat üzerine yaratılmışlardır ki, hiçbir şey değil, sadece ve sadace bir tek Allah onların yaratıcısı, rabbi ve mabududur. Bu fıtratta sebat etmelisiniz. Eğer bağımsızlık tavrını benimserseniz, fıtratınıza aykırı bir yola uymuş olursunuz. Ve eğer Allah’ın yanısıra başkalarına da taparsanız, yine fıtratınıza aykırı hareket etmiş olursunuz.
Bu konu birçok hadisle Hz. Peygamber (s.a) tarafından açıklanmıştır. Buhari ve Müslim’in naklettiğine göre, Hz. Peygamber (s.a) şöyle demiştir: “Her doğan ancak İslam fıtratı üzere doğar. Sonra onu anne-baba Yahudi, Hıristiyan veya Mecusi yapar. Nitekim bir hayvan yavrusu da derli toplu, azaları yerliyerinde doğar. Siz bu yavruda aza noksanlığı görüyor musunuz? Fakat müşrikler cahiliye adetleri yüzünden onların kulaklarını keserler.” Müsned-i Ahmed ve Neseî’de rivayet edilen bir hadise göre, Müslümanlar bir savaşta düşmanların çocuklarını bile öldürmüşlerdi. Allah Rasûlü (s.a) bunu öğrenince çok kızdı ve şöyle dedi: “Bu insanlara ne oluyor da hududları aşıyorlar ve çocukları öldürüyorlar?” Adamın biri: “Efendimiz, onlar müşriklerin çocukları değil mi?” dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a) : “sizin en iyileriniz bile müşriklerin çocuklarıdır” cevabını verdi ve şunları ekledi: “Doğan her çocuk fıtrat üzerine doğar, sonra o konuşmaya başladığında anne-babası onu Yahudi veya Hıristiyan yapar.”

İmam Ahmed’in İyaz bin Hımâr-ül Mücaşi’den rivayet ettiğine göre, Allah Rasûlü (s.a) bir hutbesinde şöyle buyurmuştur: “Rabbim diyor ki: Ben kullarımı gerçek din üzere yarattım, sonra şeytan geldi ve onları dinlerinden saptırdı, onlara helâl kıldığımı haram kıldı ve onlara kendisine hiçbir delil indirmediğim varlıkları bana ortak koşmalarını emretti.”

46. Yani, “Allah, insanı kendi kulu kılmış ve onu sadece kendisine ibadet etmesi için yaratmıştır. Bu doğal konum ne kadar çaba sarfedilirse edilsin değiştirilemez. Ne insan kul olma kanununu değiştirebilir ne de Allah’tan başka bir varlık, gerçek anlamıyla onun ilâhı olabilir. İnsan dilediği kadar ilâh edinebilir, fakat onun bir tek Allah’ın kulu olduğu gerçeği değişmez. İnsan bilgisizliği ve cehaleti nedeniyle bir kimseyi ilahi sıfat ve güçlere sahip kabul edebilir veya bir kimsenin onun kaderinin hakimi olduğu fikrini savunabilir, fakat gerçek şudur ki, ne Allah’tan başkası ilâhi sıfat ve güçlere, ne O’nun otoritesine sahiptir, ne de O’ndan başkasının insanın kaderini belirleme gücü vardır.”

Bu ayete ayrıca şöyle bir meal verilebilir: “Allah’ın insanı yarattığı fıtratta hiçbir değişiklik yapmayın.” Yani Allah’ın insanı yarattığı fıtratı bozup tahrib etmek doğru değildir.
47. “Doğru din”: Kişinin yaratılış tabiatında sabit kalabilmesini sağlayan tek doğru din.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.