sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA SEBE SURESİ 39. ve 41. AYETLER

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA SEBE SURESİ 39. ve 41. AYETLER
14.01.2022
960
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

39- De ki: “Şüphesiz benim Rabbim, kullarından rızkı dilediğine genişletir-yayar ve ona kısar da.(59) Her neyi infak ederseniz, O (Allah) , onun yerine bir başkasını verir; O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.”(60)

40- O gün, onların hepsini bir arada toplayacak (haşredecek) , sonra meleklere diyecek ki: “Size tapmakta olanlar bunlar mıydı?”(61)

41- (Melekler) Derler ki: “Sen yücesin, bizim velimiz sensin,(62) onlar değil. Hayır, onlar cinlere tapmaktaydı ve çoğu onlara iman etmişlerdi.”(63)

AÇIKLAMA

59. Bu konunun tekrarlanmasıyla aşağıdaki noktalar vurgulanmaktadır. Rızkın bol bol verilmesi veya kısılması Allah’ın hoşnutluğu ve rızasına değil tamamen ve sadece O’nun irade ve isteğine bağlıdır. Allah’ın dilemesiyle, her iyi veya kötü insan rızkını kazanıyor. O’na inananlar da, O’nu inkar edenler de rızıklarını elde ediyorlar. Ne rızkın bol verilmesi, kişinin Allah’ın sevgili kulu olduğunun bir delilidir, ne de rızkın kısılması kişinin Allah’ın gazabına uğradığının bir göstergesidir. Günahkarlık ve şerefsizlik Allah katında sevilmeyen özellikler olduğu halde, O’nun dileğiyle günahkar ve şerefsiz bir insan zengin olur. Tam aksine doğruluk ve şeref Allah katında sevilen özellikler olmasına rağmen, yine O’nun dileğiyle bu özelliklere sahip bir kimse fakirlik ve yokluk çeker. O halde maddi kazanç ve faydaları, iyilik ve kötülüğün ölçüsü olarak alan kimse büyük bir hata içindedir. Gerçek kriter ve ölçü, O’nun sevdiği ahlaki özelliklere sahip olarak kazanılabilecek Allah’ın rızası ve hoşnutluğudur. Bu özelliklerin yanısıra eğer bir kimseye dünya nimetleri de verilmişse, bu Allah’ın bir lütfudur ve o kimse Allah’a şükretmelidir. Fakat eğer bir kimse Allah’a asi ise ve ona itaatsizlikte bulunuyorsa, kendisine dünyevi nimetler ihsan ediliyor olsa da, bu onun kendisini çok sıkı bir hesaba ve şiddetli bir azaba hazırladığı anlamına gelir.

60. Rızık veren, yaratan, icat eden, yardım eden gibi birçok sıfatlar aslında Allah’ın sıfatlarıdır, fakat mecazi olarak insanlar için de kullanılır. Mesela bir kimse için “Falan şahıs için iş sağladı, falan şeyleri icat etti, yarattı veya falan kişiye ihsan etti” diyebiliriz. Buna mukabil Allah Hayr’ür-Razıkin (Rızık verenlerin en hayırlısı) sıfatını sadece kendisi için kullanmıştır. Bununla, rızık sağladığı düşünülen birçok kişi içinde sadece Allah’ın en hayırlı rızık verici olduğu gerçeği vurgulanmaktadır.

61. İlk çağlardan beri her dönemde müşrikler, melekleri tanrı ve tanrıça edinmişler ve onların putlarını yapıp tapmışlardır. Birisi yağmur tanrısı, birisi şimşek, diğeri rüzgar tanrısı, bir diğeri zenginlik tanrıçası, biri bilgi, biri hayat, bir diğeri de ölüm tanrısı olarak kabul edilegelmiştir. Bu konuda Allah, kıyamet gününde meleklere şöyle sorulacağını söylemektedir: “Bu insanlar ilah olarak size mi tapıyorlardı?” Bu soru ile bu olayın doğru olup olmadığı değil, meleklerin bunu tasdik edip etmedikleri araştırılmaktadır. Yani: “Siz onların ibadetlerini tasvip ediyor muydunuz? Siz insanlara ilah olduğunuzu ve size tapmalarını mı söylüyorsunuz? Yoksa siz insanların size saygı ve ihtiram göstermelerini mi istiyordunuz?” Bu soru sadece meleklere değil, dünyada iken ilah olarak kendilerine tapılan herkese sorulacaktır. Furkan suresinde şöyle buyurulmaktadır: “O gün (Allah) onları ve Allah’tan başka ibadet ettiklerini toplayıp, “Şu kullarımı siz mi sapıttınız, yoksa kendileri mi yoldan saptılar?” diyecektir.” (Furkan: 17) .

62. Yani, “Onlar şu cevabı verecekler: Sen bir başkasının sana ortak koşulmasından münezzeh ve yücesin. Bizim bu insanlarla hiçbir bağımız yok, biz ne onlardan, ne de yaptıklarından sorumlu değiliz. Biz sadece senin kullarınız.”

63. Bu cümlede cin ile, cinlerden olan şeytanlar kastedilmektedir. Cevap şu anlama gelir: “Görünürde bu insanlar, bizim ismimizi anarak, kendi hayallerine göre resim ve heykellerimizi yaparak bize kulluk ettiler. Fakat aslında bize değil şeytanlara tapıyorlardı. Çünkü sadece şeytanlar onlara, Allah’tan başkalarını, ihtiyaçlarını gören varlıklar olarak kabul etmelerini ve onlara ibadet etmelerini telkin ediyorlardı.”

Bu ayet, “cin” kelimesini dağlarda, çöllerde ve köylerde oturan kimseler olarak kabul edenlerin hatasını da açığa çıkarmaktadır. Sağduyulu ve akıllı bir insan, bu ayete dayanarak, insanların dağlarda ve çöllerde oturan kimselere ibadet ettiklerini ve onlara inandıklarını söyleyebilir mi?

Bu ayet ibadetin başka bir anlamına da ışık tutmaktadır. Bu ibadetin sadece hizmet ve ibadet olmadığını, hiç itiraz etmeksizin bir kimsenin emirlerine itaat etme anlamını da taşıdığını göstermektedir. Bir insan bir başkasını (şeytanı lanetlediği gibi) lanetlese bile, onun yolundan gidiyorsa, ona ibadet ediyor demektir. Başka örnekler için bkz. Nisa: an. 145, Maide: 60, Tevbe: an. 31, Meryem: an. 27, Kasas: an. 86.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.