EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA ŞUARA SURESİ 41. ve 48. AYETLER ARASI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
41- Büyücüler geldiklerinde, Firavun’a: “Şayet biz galip gelirsek, bize bir ücret var gerçekten değil mi?” dediler.(34)
42- “Evet” dedi. “Üstelik şüphesiz siz en yakın(larım) kılınanlardan da olacaksınız” (35)
43- Musa onlara dedi ki: “Atacağınızı atın.”
44- Onlar da, iplerini ve asalarını atıverdiler ve: “Firavun’un üstünlüğü adına, hiç tartışmasız, üstün olanlar gerçekten bizleriz” dediler.(36)
45- Böylelikle Musa da asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, uydurmakta olduklarını yutuveriyor.
46- Anında büyücüler secdeye kapandılar.
47- (Ve:) “Alemlerin Rabbine iman ettik” dediler.
48- “Musa’nın ve Harun’un Rabbine.”(37)
AÇIKLAMA
34. Ülkenin şirk dininin tek arzuları, müsabakayı kazandıklarında kraldan mükafat almak olan destekçilerinin mantalitesi buydu işte.
35. Bu, dinlerine en iyi hizmet edenlere kralın verebileceği en büyük şerefti. Böylece daha başlangıçta Firavun ve sihirbazları, davranışlarıyla bir peygamberle bir sihirbaz arasındaki büyük maneviyat farkını ortaya koymuş oluyorlardı. Bir tarafta, mazlum topluluğa mensup ve cinayet suçlamasıyla on yıl gizlenmiş olmakla birlikte, birden korkusuzca Alemlerin Rabbi tarafından gönderildiğini açıklamak için Firavun’un sarayında görünüveren ve İsrailoğulları’nın serbest bırakılmasını isteyen cesaret ve güven heykeli duruyor ve tehditlerine hiç aldırmadan Firavun’la yüz yüze bir tartışmaya girmede en küçük bir tereddüt göstermiyor; karşı tarafta ise, Firavun tarafından atalar dinini kurtarmaları için çağrılmış oldukları halde, hizmetlerinin karşılığıda mükafat dilenen, ahlâk ve maneviyattan nasipsiz sihirbazlar yer alıyordu. Ve kendilerine, mükafatlandırılmakla kalmayıp saray halkı arasına katılacakları müjdelenince büyük bir sevince kapılıyorlardı. Bu iki karakter türü, bir peygamberin yüce kişiliği ile bir sihirbazın zavallı kişiliği arasındaki farkı ortaya koymaktadır. Gerçek buyken, ancak bütün namus ve iffetini yitiren bir kimse bir peygambere, “sihirbaz” deme küstahlığında bulunabilir.
36. Sihirbazlar iplerini ve sopalarını bırakır bırakmaz, bunlar Hz. Musa’ya (a.s) doğru yılan sürüsüymüş gibi hareket etmeye başladılar. Bu olay, Kur’an’ın başka yerlerinde ayrıntılarıyla anlatılmaktadır: “Attıkları zaman, insanların gözlerini büyülediler ve kendilerini dehşete düşürdüler; büyük bir sihir ortaya koydular.” (A’raf: 116) “Sihirlerinden ötürü ipleri ve sopaları ona sanki koşuyor gibi göründü ve bunun üzerine, Musa içinde büyük bir korku duydu.” (Ta Ha: 66-67) .
37. Bu, yalnızca daha büyük bir sihirbazmış gibi Hz. Musa’ya (a.s) yenildiklerinin itirafı değil, Kainatın Rabbi Allah’a karşı secdeye kapanmaları, binlerce Mısırlının önünde Hz. Musa’nın (a.s) gösterdiğinin sihir değil, Allah’ın gücünün tezahürü olduğunun apaçık ilanıdır.