EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA ŞUARA SURESİ 53. ve 62. AYETLER ARASI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
53- Bunun üzerine Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi.
54- “Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur;”
55- “Ve şüphesiz bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler.”
56- “Biz ise uyanık bir toplumuz” (dedi) .(43)
57- Böylelikle biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık;
58- Hazinelerden ve soylu makam(lar) dan da.(44)
59- İşte böyle; bunlara İsrailoğullarını mirasçı kıldık.(45)
60- Böylece (Firavun ve ordusu) güneşin doğuş vakti onları izlemeye koyuldular.
61- İki topluluk birbirini gördükleri zaman, Musa’nın adamları: “Gerçekten yakalandık” dediler.
62- (Musa:) “Hayır” dedi. “Şüphesiz Rabbim, benimle beraberdir; bana yol gösterecektir.”(46)
AÇIKLAMA
43. Bütün bunlar gösteriyor ki, Firavun gerçekte dehşet içinde olmakla birlikte korkusunu, korkusuzluk örtüsü altında gizlemeye çalışıyordu. Bir yandan, durumu kurtarmak için çeşitli güçleri harekete geçirirken öte yandan yılgınlık ve ürküntü içinde olmadığını göstermek istiyordu.
Çünkü, Firavun gibi despot bir hükümdara, yüzyıllarca baskı altında yaşayan köle ve ezilmiş toplumdan tehlike gelemezdi. Bu yüzden tellalları, İsrailoğulları’nın kendilerine hiç bir zarar veremeyecek bir avuç topluluk olduklarına, fakat sebeb oldukları tahrik nedeniyle cezalandırılmaları gerektiğine halkı inandırmaya çalışıyorlardı. Seferberlik ise, sadece gelecekte ortaya çıkabilecek olayları önlemeye yönelik bir tedbirden ibaretti!
44. Firavun’un emrettiği genel seferberlik, İsrailoğulları’nı tümden ezmeye yönelikti. Fakat Allah’ın tedbiri durumu tersine çevirdi ve tüm ileri gelenlerle birlikte saraylıların hepsini konutlarından çıkarıp hep birlikte boğulacakları yere sürükledi. İsrailoğulları’nı izlememiş olsalardı hiç bir şey meydana gelmeyecek ve bu toplum ülkeyi sessiz bırakmayıp eskiden olduğu gibi güzel güzel evlerinde, köşk ve saraylarında hayatın tadını çıkarmaya devam edecekti. Niyetleri, İsrailoğulları’nın rahat rahat çekip gitmelerine izin vermemek, hicret halindeki kervanlara birden saldırıp hepsini mahvetmekti. Bu amaçla tüm prensler, tüm ileri gelenler ve soylular saraylardan çıkıp akında Firavun’a katılmışlardı, fakat kurnazlıkları ellerine hiçbir şey geçirmedi. Sonuçta İsrailoğulları Mısır’dan kaçıp kurtulmakla kalmadı, aynı zamanda Firavun’un despot kırallığının önde gelenleri hep birden denizde helâk oldular.
45. Bazı müfessirler bu ayete, “Allah, İsrailoğulları’nı Firavun ve halkının terkettiği bahçelere, pınarlara, hazinelere ve güzel güzel konutlara mirasçı kıldı” anlamı vermişlerdir. Böyle bir yorum, Firavun’un boğulmasından sonra İsrailoğulları’nın Mısır’a döndükleri ve Firavun’un kavminin mal ve servetini sahiplendikleri demek olur. Ne var ki, bu yorumu ne tarih, ne de diğer Kur’an ayetleri desteklemektedir. Bakara, Maide, A’raf ve Ta Ha Suresi’nin ilgili ayetleri, Firavun’un denizde boğulmasından sonra İsrailoğulları’nın Mısır’a dönmeyip hedeflerine doğru yoluna devam ettiklerini ve Davud Peygamber (a.s) (M.Ö. 1013-973) zamanına kadar meydana gelen tüm önemli olayların şimdi Sina Yarımadası, Kuzey Arabistan, Ürdün ve Filistin denilen topraklarda geçtiğini teyid etmektedir. Bu durumda, bize göre ayetin anlamı şudur: Bir yanda Allah Firavun’un kavmini servet, mülk ve ihtişamdan yoksun bırakırken, öte yanda bunları Mısır’da değil de Filistin’de İsrailoğulları’na verdi. Bu anlam A’raf Suresi’nin 136-137. ayetlerinde desteklenmektedir: “Biz de onlardan intikam aldık ve denizde onları boğduk, çünkü ayetlerimizi yalanlamışlar ve onlardan gafil olmuşlardı. Müstaz’af kılınan kavmi de, içinde bereketler kıldığımız yerin doğularına ve batılarına mirasçı yaptık.” “Bereketli yer (ülke) ” ifadesi Kur’an’da genellikle Filistin için kullanılır. Bkz. İsra: 1, Enbiya: 71-81, Sebe: 18.
46. Yani, “Bana bu felaketten kurtuluş yolunu gösterecektir.”