sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA ŞUARA SURESİ 82. ve 84. AYETLER ARASI

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA ŞUARA SURESİ 82. ve 84. AYETLER ARASI
10.07.2021
669
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

82- “Din (Ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını ummakta olduğum da O’dur;”(59)
83- “Rabbim, bana hüküm(60) (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat;”(61)
84- “Sonra gelecekler arasında bana bir doğruluk dili (lisan-ı sıdk) ver.”(62)

AÇIKLAMA

59. Başkasına değil, yalnızca Allah’a ibadet etmenin üçüncü nedeni, insanın Allah ile ilişkisinin yalnızca dünya hayatı ile sınırlı olmayıp ölümünden sonraki hayata da uzanmasıdır. Kendisini vareden aynı Allah, bir gün onu çağırır ve dünyadan ayrılıp O’na dönüşü engelleyecek hiç bir güç de yoktur. Hiç bir ilaç, hiç bir doktor, hiç bir tanrı veya tanrıça, insanı dünyadan alan ele yetişemez. Tüm şu tanrılaştırılan ve kendilerine tapınılan insanlar bile, kendi ölümlerini savuşturabilecek değillerdir. Yalnızca Allah’tır ki, hükmeder ve kişinin dünyadan ne zaman çağrılacağına karar verir ve ne zaman bir kişi O’nun çağrısını alırsa, o her halükârda dünyadan ayrılmak zorundadır. Sonra, yine yalnız Allah’tır ki, dünyada doğmuş, ölmüş ve gömülmüş olanların tekrar ne zaman hayata döndürüleceğine karar verir ve dünyada işlediklerinden dolayı kendilerini hesaba çeker. Kimsenin, kendisinin ve başkalarının yeniden dirilmesini durdurabilme gücü yoktur.

Herkes, Allah’ın hükmü ile kalkacak ve O’nun mahkemesine çıkacaktır. O gün tek Hakim de yalnızca Allah’tır ve kimse hükmünde O’na hiç bir şekilde ortak olamaz. Affetmek veya cezalandırmak bütünüyle Allah’ın elindedir. Allah’ın cezalandırmak istediği bir kişiyi kimsenin affettirme gücü olmadığı gibi, affetmek istediği bir kişiye de kimsenin ceza verdirmeye gücü yetmez. Dünyada şefaatçi kabul edilenlerin tümü, affedilmeleri için, Allah’ın rahmet ve lütfunu umacaklardır.

Bu gerçekler karşısında, Allah’tan başkalarına ibadet eden bir kişi, kendi felaketini kendisi hazırlıyor demektir. İnsanın, dünyada ve ahirette hayatını elinde tutan Allah’tan yüz çevirip yardım ve destek için bu noktada bütünüyle güçsüz olanlara yönelmesinden daha büyük bir talihsizlik olamaz.

60. Bu duanın yapıldığı zamanda Hz. İbrahim (a.s) peygamberliğe getirilmiş bulunduğundan, burada hükm, peygamberlik anlamında değildir. Bu dua peygamberlikten önce yapılmış olsa bile, peygamberlik, istek üzerine verilmeyip Allah’ın dilediğine bahşettiği bir şey olduğundan, yine peygamberlik anlamında değildir. Burada hükm, hikmet, ilim, doğru ile yanlışı ayırdetme ve yargı gücü demektir. Hz. Peygamber’den de (s.a) buna benzer bir dua nakledilmektedir “: Bize eşyayı olduğu gibi göster.”

61. Beni salihlerin arasına kat”: “Bana dünyada içinde yaşanacak salih bir topluluk ver ve ahirette beni salihlerle birlikte haşret.” Salihlerle haşrolmakla kurtuluşa ermek aynı anlama gelir. Dolayısıyle, ahirete, mükafat ve cezaya inanan herkesin duası olmalıdır bu. Dünyada iken bile salih bir kişi, Allah’ın kendisini ahlâksız ve kötü bir toplum içinde yaşamaktan korumasını ve salihlerin içine katmasını arzular. Salih ve dindar bir kişi, içinde yaşadığı toplum ahlâkî-manevî yönden temizleninceye veya hakkın, doğrunun ve namusluluğun ilkelerine uygun bir başka topluma katılıncaya kadar asla rahat edemez.

62. “Sonrakiler içinde benim için lisan-ı sıdk kıl”: “Bana, benden sonraki nesillerin ölümünden sonra beni, kendileri kötü olmakla kalmayıp arkalarında da kötülükten başka birşey bırakmayan zalimlerden biri olarak değil, iyi ve dindar biri olarak anmaları nimetini bahşet. Bana öyle salih ameller işlemeyi nasib et ki, hayatım başkaları için gelecek tüm zamanlarda bir ışık kaynağı olsun ve ben de, insanlığa faydalı olanlar içinde sayılayım.”

Bu, dünyevi yücelik ve şöhret duası değil, ancak kalıcı ve değerli hizmetler sonucu kazanılabilecek gerçek büyüklük ve şöhret duasıdır. Bir insanın böyle gerçek ün ve şan kazanmasının iki hayırlı yönü vardır:

1) Dünyadakiler, kötü örnekler karşısında kendilerine takva aşılayacak ve doğru yolu izlemede cesaret verecek iyi bir örnek bulurlar.
2) Salih kişi, yalnızca ortaya koyduğu güzel örneği izleyerek doğruya yönelen nesillerin işlediklerinden de mükafat almakla kalmaz, kendi amellerine ek olarak, nesiller boyunca Kıyamet Günü’ne kadar insanlara yararlı olmakta devam eden, arkasında bıraktığı hidayet çeşmelerinden dolayı, milyonlarca insanın kendi lehine şahitliğini kazanır.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.