sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA ŞURA SURESİ 14. ve 15. AYETLER

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA ŞURA SURESİ 14. ve 15. AYETLER
30.05.2022
827
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

14- Onlar, kendilerine ilim geldikten sonra,(22) yalnızca aralarındaki ‘tecavüz ve haksızlık'(23) dolayısıyla ayrılığa düştüler. Eğer senin Rabbinden, adı konulmuş bir ecele kadar geçmiş (verilmiş) bir söz olmasaydı, muhakkak aralarında hüküm verilmiş (iş bitirilmiş) ti.(24) Şüphesiz onların ardından Kitaba mirasçı olanlar ise, herhalde ona karşı kuşku verici bir tereddüt içindedirler.(25)
15- Şu halde, sen bundan dolayı davet et ve emrolunduğun gibi dosdoğru bir istikamet tuttur. Onların heva (istek ve tutku) larına uyma.(26) Ve de ki: “Allah’ın indirdiği her kitaba inandım.(27) Aranızda adalet yapmakla emrolundum.(28) Allah, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bizim, sizin amelleriniz sizindir.(29) Bizimle sizin aranızda (karşılıklı delillere dayalı = hüccet) bir tartışma konusu yoktur.(30) Allah, bizi bir arada birleştirip-toplayacak ve dönüş de O’nadır.”

AÇIKLAMA

22. Yani, tefrika ve ihtilaf, Allah, kitab ve peygamber göndermediği için çıkmamış ve onlar, doğru yoldan habersiz olduklarından ötürü ayrı ayrı mezhep ve fırkalar kurmamışlardır. Aksine onlar, Allah’dan vahiy ve ilim geldikten sonra parçalanmışlardır. Dolayısıyla bunun sorumlusu Allah değil, bizzat kendileridir. Çünkü, Allah’ın açık açık bildirdiği şeriattan saparak çeşitli mezhep ve fırkalar kurmuşlardır.

23. Yani, bu fırkaları icad etmenin ardında halis niyetler yoktur. Bu kimseler, birbirlerine ettikleri hased ve zulümden, ayrıca, kişisel çıkarlarından dolayı böyle ayrı ayrı mezhepler kurmuşlardı. Bazı kurnaz ve açıkgözler, şayet insanlar doğru yolu takip eder, yalnız Allah’a teslim olur, Rasulullah’ı (s.a) önder kabul eder ve bir tek kitaba tabi olurlarsa salih bir akideye ve hak bir nizama sahip olacaklarını bilmektedirler ki onlar açısından bunun sonucu şu olur: Böyle bir nizamda onların çıkarları zedelenir, halk onların önderliğini kabul etmez ve teslimiyetle ceplerini onlara boşaltamaz. Bu yüzden bu açıkgözler, yeni inanışlar, felsefeler ve dini merasimler icad etmişlerdir. Böylelikle bu kurnaz önder ve rehberler, yeni dinler icad etmek suretiyle büyük bir kitleyi dinin ana istikametinden kaydırmış ve insanları bölerek aralarında siyasi, ekonomik ve dini savaşlar çıkmasına neden olmuşlardır. Sonuçta insanoğlunun tarih sayfaları kanla boyanmıştır.
24. Yani, Allah dileseydi, bu sapık yolları icad edenleri ve onlara bile bile uyanları dünyada azab ile helak eder ve kimin hak, kimin batıl üzerinde olduğu belli olsun diye sadece doğru yola uyanları bırakırdı. Fakat Allah bunu kıyamet gününe kadar ertelemiştir. Aksi takdirde dünyanın bir imtihan yurdu olmasının bir anlamı kalmazdı.

25. Yani, her peygamber ve onun yakın takipçilerinin döneminden sonraki nesiller Allah’ın kitabı hakkında şüphe ve güvensizlik duymuşlardır. Nitekim Tevrat ve İncil okuyan herkes, bu şüphelerin nedenlerini aşağı yukarı bilir. Sözkonusu nedenler şunlardır: Öncelikle daha evvelki nesiller bu iki kitabı aynı dil ve ibarelerini muhafaza etmek suretiyle sonraki nesillere ulaştırmamışlardır. Allah’ın kelamıyla, tefsir, tarih, şifahi rivayetler, fıkhî alıntılar ve insanların kendi sözlerini biribirine karıştırmışlardır. Asıl kitabın ortadan kaybolmasına neden olacak şekilde tercümeler çoğalmıştır. Öyle ki, kitab hakkındaki tarihi senet ve vesikalar dahi yok olmuştur. İşte bu yüzden onların ellerinde bulunan kitaplar hakkında, “Bunlar Hz. Musa ve Hz. İsa’ya verilenlerin aynısıdır” diyemeyiz. Ayrıca onların ruhani liderleri zamanla mezhep, ilahiyat, felsefe, hukuk, tabiat, sosyoloji, psikoloji vs. gibi konularda öyle meseleler ortaya attılar ki, Ehl-i Kitab olma vasıflarını kaybettiler.

Allah’ın vahyi hakkında hiçbir senet, vesika olmadığı için güvenilir bir kaynak da bulamadılar ki böylelikle ona başvurabilsinler ve doğru ile yanlışın ne olduğunu anlayabilsinler.
26. Yani, dinde hiçbir değişiklik yapmak ve taviz vermek suretiyle onlarla anlaşmaya oturma. Onlar, cahiliyye örf, adet ve alışkanlıklarını dine sokmak istiyorlar. Oysa bunlara İslâm’da yer yoktur. İslâm’ı kabul etmeleri için taviz vermeye yanaşma. Dileyen, Allah’ın dinini indirildiği gibi halis bir şekilde kabul etsin, aksi takdirde gidecekleri yer cehennemdir. Allah’ın dini hiç kimsenin hatırı için değişmez, kendi iyilik ve kurtuluşunu isteyen kimse, Allah’ın göndermiş olduğu dine göre kendisini değiştirerek ona tabi olsun.
27. Yani, ben onlar gibi tefrika çıkararak Allah’ın bazı kitaplarına inanıp bazılarına inanmazlık etmem. Ben, Allah’ın indirdiği her kitaba inanırım.
28. Bu kapsamlı cümlenin pekçok anlamı vardır:

a) Ben, gruplaşmadan uzak ve tarafsız olarak doğruyu söylemekle emrolundum. Benim görevim, herkese insaf ve adaletle davranmaktır. Haklıların yanındayım. Hak sahibi ne kadar yabancı, haksız da ne kadar yakınım olursa olsun ben haklının yanındayım ve haksıza karşıyım.

b) Benim size getirdiğim haklar herkes içindir. Hiç kimseye ayrıcalıklar tanımam ve herkese hak ile muamele ederim. Bu yüzden akraba-yabancı, büyük-küçük, zengin-fakir, güçlü-güçsüz demeden hepsi de benim yanımda aynı ölçüde haklarını alırlar. Hak ve haksızlık, günah ve suç ölçüsü herkes için aynıdır. Ve ben de dahil hiçbir istisnası yoktur.
c) Dünyada adaleti muhafaza etmekle, adaletsizliği ve haksızlığı toplumumuzdan kaldırmakla emrolundum.

d) Bunun anlamı, hicretten sonra anlaşılmıştır: “Ben, Allah tarafından tayin edilmiş kadı ve hakimim, aranızda adaletle hükmetmek benim görevimdir.”
29. Yani, biz kendi yaptığımız amellerden, siz de kendi yaptığınız amellerden sorumlusunuz. Şayet biz bir kötülük yapacak olursak, sizler bundan sorumlu olmayacak, cezaya biz çarptırılacağız. Bu hususa Bakara: 139, Yunus: 41, Hud: 35, Kasas: 55’de değinilmiştir. Ayrıca izah için bkz. Bakara an: 124, Yunus an: 49, Hud an: 39, Kasas an: 77.
30. Yani, makul deliller öne sürerek sizlere tebliğ etmeye çalıştık, artık siz bilirsiniz. Gereksiz münakaşaya girmeye hiç niyetimiz yok.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.