EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA VAKIA SURESİ 74. VE 80. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
74- Şu halde büyük Rabbini ismiyle tesbih et.(35)
75- Hayır,(36) yıldızların yer (mevki) lerine yemin ederim.
76- Şüphesiz bu, eğer bilirseniz gerçekten büyük bir yemindir.
77- Hiç tartışmasız bu, Kur’an-ı Kerim’dir.(37)
78- Saklanmış-korunmuş bir kitapta (yazılı) dır.(38)
79- Ona, temizlenip-arınmış olanlardan başkası dokunmaz.(39)
80- Alemlerin Rabbinden indirilmedir.
AÇIKLAMA
35. Yani Allah’ın mübarek ismini açıkça tesbih edin ve O’nun her tür eksiklik, ayıp ve kusurdan münezzeh olduğunu beyan edin. Çünkü kafirler ahireti ve tevhidi inkar ederlerken, şirki ve küfrü seçerken bunu Allah’a atfetmektedirler.
36. Yani, “sizlerin sandığı gibi değildir.” Burada Kur’an’ın Allah tarafından nazil olduğuna yemin edilirken lam-elif kullanılmış olmasından anlaşıldığına göre, bazı kimseler Kur’an hakkında yanlış iddialar ortaya atmışlardır. İşte burada bu iddialara reddiye olmak üzere yemin edilmektedir.
37. Yıldızların mevkilerine yemin edilmesinin amacı, onların muhtelif mesafelerde bulunmuş olmalarındandır. Kur’an’ın yüce mertebeye haiz bir kitap oluşu dolayısıyla yine muhkem ve merbut olan yıldızlar sistemine yemin ediliyor.
Yani bu nizam, nasıl muhkem ve merbut ise Kur’an da muhkem ve merbut bir sözdür. Dolayısıyla kainattaki bu gezegenler sistemini yaratan Zat ile Kur’an’ı nazil eden Zat aynıdır. Yıldızlar gökte nazıl yayılmışlarsa ve görünüşte hiçbir bağlantıları yokmuş gibi görünüyorlarsa -ki aslında birbirlerine sıkıca bağlı bir sistem içindedirler- Kur’an’ın ayetleri de aynı şekilde birbirlerine bağlı, uyum ve ahenk içindedirler. Bir hayat nizamını tebliğ eden bu kitaptaki sistem, bir inanca dayalı ahlak, ibadet medeniyet, kültür, ekonomi, adalet, barış ve savaş kanunlarını, kısaca hayatın tüm yönlerini kapsamaktadır. Ve bu hayat nizamının el kitabında emredilen tüm talimatlar birbiriyle uyum içinde olmalarına rağmen ayrı mahal ve mevkilerde indirilmiştir. Ayrıca bu gezegenler sistemi nasıl bağımsız ise ve kendisinde hiç bir değişiklik yapılamazsa, Kur’an da aynı şekilde muhkem ve merbut bir yol göstericidir.
38. Yani, Levh-i Mahfuz’da. Bundan dolayı Kitab-ı Meknun (korunmuş kitap) denilmiştir. Öyle ki, hiç kimse ona yaklaşamaz. Yani Kur’an, Rasulullah’a (s.a) nazil olmadan önce Allah indinde mahfuz idi. Dolayısı ile hiç kimse onu değiştiremez ve ona yaklaşamaz.
39. Bu ayet, kafirlerin, “Kur’an’ı Muhammed’e Allah vahyetmiyor. O’na cinler ve şeytanlar ilka ediyorlar” şeklindeki iddialarına bir reddiyedir. Nitekim bu iddialanın cevabı Kur’an’ın muhtelif yerlerinde verilmiştir. Örneğin, Şuara Suresi’nde (210-212) şöyle buyurulmuştur:
“O Kur’an’ı şeytanlar indirmedi. Bu onlara yaraşmaz ve zaten yapamazlar da, çünkü onlar işitmekten uzaklaştırılmışlardır.”
Aynı konu bu ayette de ele alınmıştır. “İlla’l-Mutahharun” (Temiz olanlar hariç) Yani Kur’an’ın vahyolunmasına, nüzulüne, değil şeytanların müdahale etmesi, tahir (temiz) olan meleklerden başkası onun yanına dahi yaklaşamaz. Melekler için “mutahharûn” ifadesinin kullanılmasının nedeni, Allah’ın onları her türlü kötülükten arınmış varlık kılmış olmasıdır.
Bu ayeti, Enes bin Malik, İbn Abbas, Said bin Cübeyr, İkrime, Mücahid, Katade, Ebu-l Aliye, Süddî, Dahhak ve İbn Zeyd yukarıda açıkladığımız şekilde yorumlamışlardır. Nitekim ayetin siyak ve sibakından da aynı anlam çıkmaktadır. Zira bu ayet, kafirlerin Tevhid ve Ahiret akidesi hakkında yanlış düşünceleri beyan edilirken onların bu yanlışlarının vurgulanması sadedinde zikredilmiştir.
Kur’an yüce bir kitap olduğu ve hiç kimsenin ona müdahale edemeyeceği gerçeğinden hareketle yıldızlar üzerine yemin edilmiştir. Çünkü O, Allah indinde mahfuzdur ve ayrıca Hz. Peygamber’e (s.a) nazil olurken pâk ve temiz (Mutahharûn) meleklerden başkası O’na yaklaşamaz. Bazı müfessirler ayette geçen (La) yı nehiy La’sı olarak kabul etmiş, ayeti “temiz olanlardan başkasının Ona dokunmaması gerekir” şeklinde yorumlamıştır. Bazıları ise nehiy “La”sı olarak kabul etmiş ve ayete “temiz olanlardan başkası Ona dokunamaz” şeklinde anlam vermiştir. Bu müfessirler, bu nehyin, Rasulullah’ın (Müslümanlar kardeştir. Biri diğerine zulm etmez.” hadisindeki gibi kullanıldığı görüşündedirler. Yani, “Bir Müslüman diğerine zulmetmesin” denilmek istenmiştir. Dolayısı ile ayetin anlamı da “temiz olmayan bir kimse Kur’an’a dokunmasın” şeklinde anlaşılmalıdır.
Ancak bu yorum ayetin siyak ve sibakı ile uygunluk arzetmemektedir. Çünkü ayette kafirlere seslenilmektedir. Yani şöyle buyurulmuştur: “Bu, Allah tarafından nazil edilen bir sözdür ve “Rasulullah’a cinler ve şeytanlar ilka ediyorlar” şeklindeki düşünceniz batıldır. Zira O’na temiz olandan başkası yaklaşamaz bile.”
Görüldüğü gibi bu ayetten, “Kur’an’a abdestsiz dokunmak yasaktır” şeklinde fıkhi bir hüküm çıkarmak doğru değildir ve açıkça ayetin nüzul sebebinin de bu olmadığını söyleyebiliriz. Ancak, Allah indinde bu kitaba temiz olanların dışında hiç bir mahluk nasıl yaklaşamaz ise, dünyada da bu kitaba, ilahî bir kitap olarak iman edenlerin, temiz olmadan ona dokunmaktan kaçınmaları gerektiği öne sürülebilir. Bu mesele hakkında muhtelif rivayetleri aşağıda zikretmekte yarar görüyoruz:
1) İmam Malik’in Muvatta adlı eserinde, Abdullah bin Ebubekir, Muhammed bin Ömer bin Hazm’dan naklettiği rivayete göre, Hz. Peygamber’in (s.a.) , Ömer bin Hazm ile Yemen beldesi liderlerine gönderdiği yazılı emirlerden biri “La yemessuhûl-Kur’ane illa tahîrûn” şeklindedir. Aynı konu ile ilgili mürsel bir rivayeti Ebu Davud, İmam Zühri’den nakletmiştir. O, Rasulullah’ın Ebu Bekir Muhammed bin Ömer bin Hazm ile gönderdiği yazılı vesikayı Ömer bin Hazm’ın elinde gördüğünü söylemektedir.
2) Hz. Ali’nin rivayet ettiğine göre, cünüplüğün dışında hiçbir şey Hz. Peygamber’i Kur’an okumaktan alıkoymazdı. (Ebu Davud, Tirmizi, Nesei)
3) İbn Ömer’den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber, cenabet ve hayız halinde olanların Kur’an okumamalarını emretmiştir. (Ebu Davud, Tirmizi)
4) Buhari’nin rivayet ettiğine göre, Bizans İmparatoru Herakliyus’a Hz. Peygamber’in (s.a.) gönderdiği mektupta “Ey Ehli Kitap, sizinle bizim aramızdaki ortak bir kelimeye gelin…” ayeti yazılı idi.
Bu mesele hakkında Sahabe ve Tabiun’dan çeşitli görüşler naklediyoruz.
Hz. Selman el-Farisî “Abdestsiz Kur’an okumanın bir sakıncası yoktur ama dokunmak caiz değildir.” demiştir. Sa’d bin Ebi Vakkas ve İbn Ömer de aynı görüştedirler. Hasan Basri ve İbrahim Nehaî, “Abdestsiz Kur’an’a dokunmak mekruhtur” demişlerdir. (Ahkamûl-Kur’an, el-Cessas) Ayrıca Ata, Tavus, Şa’bî ve Kasım bin Muhammed’den de aynı görüş nakledilmektedir. (El-Muğni, İbn Kudeme) “Kur’an’ı, dokunmamak kaydıyla görerek ve ezbere okumak, abdestsiz de caizdir” şeklindeki görüşe hepsi katılmaktadır. Hz. Ömer, Hz. Ali, Hasan Basri, İbrahim Nehai ve İmam Zühri’ye göre Cünüp, hayız ve nifas halinde Kur’an okumak mekruhtur. İbn Abbas ise, Kur’an okumayı düzenli bir şekilde devamlı sürdüren kimseler için, “ezberden okuyarak devam etsinler” demiş ve kendisi de bu şekilde davranmıştır. Said bin Müseyyeb ve Said bin Cübeyr kendilerine bu meseleyle ilgili bir soru yöneltildiğinde “Zaten Kur’an hafızalarda saklı değil mi? O halde okunmasında ne zarar var?” diye cevap vermişlerdir. (El-Muğni ve İbn Hazm, El-Muhalla)
Fakihlerin görüşleri:
İmam Kâşânî, “Bedaiüs-Senayî” adlı eserinde Hanefilerin görüşlerini açıklarken şunları söylüyor: “Nasıl abdestsiz namaz kılmak caiz değil ise abdestsiz Kur’an’a dokunmak da caiz değildir. Fakat Kur’an bir kılıf içinde bulunuyorsa dokunulabilir.” Bazıları Kur’an’ın cildini kılıf kabul ederler. Ayrıca tefsir kitaplarına veya ayetin yazıyla bulunduğu herhangi bir şeye de abdestsiz dokunulmamalıdır. Fıkıh kitaplarına dokunulabilir ama abdestli dokunmak müstehaptır. Çünkü bu eserlerde de ayet bulunmaktadır. Bazı Hanefî fakihleri, Kur’an ayetlerinin yazılı olduğu şeylere abdestsiz dokunulabileceğini söylemektedirler. Nitekim haşiyelere de dokunulabilir. Fakat haşiyelerin de Kur’an’ın bir parçası sayılması gerektiği bir hakikattir. “Kur’an’a dokunmadan ezbere okumak ise caizdir” Ancak Fetevay-ı Hindiye’ye göre çocuklar bu hükümden istisna kılınmışlardır. Abdestsiz olsalar bile öğrenmeleri için çocukların eline Kur’an verilebilir.
Şafiî mezhebi imamlarından, İmam Nûdi, “el-Minhac” adlı eserinde Şafiilerin görüşlerini şöyle açıklar:
“Namaz ve Tavaf’da olduğu gibi Kur’an’a abdestsiz dokunmak haramdır. Kur’an cilt içinde olursa da bu caiz değildir. Şayet Kur’an valiz içinde, para üzerinde veya tefsirde olursa, bunlara abdestsiz dokunulabilir. Ancak Kur’an bir tahtada yazılı ise veya sandık içinde ise tahtaya veya sandığa abdestsiz dokunmak caiz değildir. Ayrıca çocuklar abdestsiz Kur’an’a dokunabilirler. Abdestsiz Kur’an okuyan bir kimse sopa vb. araçlarla Kur’an’ın sayfalarını çevirebilir.”
Malikî Mezhebi, abdestsiz Kur’an’a dokunulmayacağı konusunda Cumhur ile ittifak halindedir. Fakat öğretmen ve öğrenci Kur’an öğrendikleri, öğrettikleri için bu hükümden istisna edilmişlerdir. Hatta Kur’an öğrenmek için hayızlı kadınlar dahi Kur’an’a dokunabilirler. İbn Kudame, el-Muğni adlı eserinde İmam Malik’in görüşünü nakletmiştir. “Cünüp bir halde Kur’an okumak yasaktır. Ama hayız halinde kadının Kur’an okuması caizdir. Çünkü, onu uzun bir süre Kur’an okumaktan nehyederseniz, Kur’an’ı unutur.”
İbn Kudame’nin naklettiğine göre “Hanbeli Mezhebinde cünüplük, hayız ve nifas halinde Kur’an veya Kur’an’dan tam bir ayet okumak caiz değildir. Ancak “bismillah”, “elhamdülillah”, “maşaallah” demek caizdir. Gerçi bunlar da Kur’an ayetlerinden bir cüzdür ama, Kur’an okuma gayesiyle söylenmediğinden, denilmesinde bir mahzur yoktur. Kur’an’a abdestsiz dokunmak ise kesinlikle caiz değildir. Ancak bir ayetin yazılı olduğu fıkıh kitabına veya mektuba dokunulabilir. Ayrıca Kur’an kılıf içinde ise yine abdestsiz ona dokunmak caizdir. Tefsir kitaplarına da dokunulabilir. Şayet Kur’an’a dokunmak acilen gerektiyse, teyemmüm alınır ve öyle dokunulur. “Dört Mezhebin Fıkıh Kitabı”nda Hanbeli Mezhebi’ne göre “çocukların abdestsiz olarak Kur’an’a dokunmaları doğru değildir. Çünkü onlara abdest aldırmak büyüklerin görevleridir” denilmektedir.
Zahiriye Mezhebine göre, Kur’an’ı okumak veya dokunmak her halükârda (cünüp, hayız, nifas, abdestsiz vs.) caizdir. (İbn Hazm, el-Muhalla, cilt: 1, sh. 77-84) Bu meseleyi ayrıntılı bir şekilde ele alan İbn Hazm, kendi görüşleri hakkında sağlam deliller öne sürmüş ve “Fakihlerin Kur’an’a dokunmak ve okumak hakkında ileri sürdükleri delillerin hiç biri ne Kur’an’da ne de Sünnet’te sabit değildir” demiştir.