EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA YASİN SURESİ 16. ve 21. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
16- Dediler ki: “Rabbimiz, gerçekten sizin için gönderilmiş elçiler olduğumuzu bilmektedir.”
17- “Bizim üzerimizde de (sorumluluk ve görev olarak) apaçık bir tebliğden başkası yoktur.”(13)
18- Onlar dediler ki: “Herhalde biz, sizlerden dolayı uğursuzluğa(14) uğradık. Eğer (bu söylediklerinize) bir son vermeyecek olursanız, andolsun, sizi taşa tutacağız ve mutlaka bizden yana size acıklı bir azab dokunacaktır.”
19- Dediler ki: “Uğursuzluğunuz, sizinle birliktedir.(15) Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız) ? Hayır, siz ölçüyü taşıran bir kavimsiniz.”(16)
20- Şehrin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi: “Ey kavmim, elçilere uyun” dedi.
21- “Sizden ücret istemeyenlere uyun, onlar hidayet(17) bulmuş kimselerdir.”
AÇIKLAMA
13. Yani, bizim görevimiz Alemlerin Rabbi olan Allah’ın mesajını sizlere ulaştırmaktır. Sizlere bu mesajı kabul ettirmek bizim elimizde değildir. İster kabul edin, ister reddedin. Ancak reddeddiğiniz takdirde bunun sorumluluğu sizlere aittir. Biz kendi görevimizi yaparak, sizlere Allah’ın mesajını tebliğ ettik.
14. Bu ifadeyle, “Sizler uğursuzsunuz, sizin yaptıklarınız dolayısıyla tanrılarımız kızdı ve bu yüzden başımıza musibetler, felaketler geldi” demek istiyorlar. Aynı sözleri münafıklar ve kafirler Hz. Peygamber’e (s.a.) söylüyorlardı.
“Nerede olsanız, sağlam kaleler içinde bulunsanız, yine ölüm sizi bulur. Onlara bir iyilik erişirse, “Bu Allah katındandır” derler. Onlara bir kötülük erişirse, “Bu senin yüzündendir” derler. Deki: “Hepsi Allah katındandır.” Bu topluma ne oluyor ki hemen hiç söz anlamıyorlar.” (Nisa: 78)
Kur’an’ın birçok yerinde böyle insanlara bu cahilane düşüncenin yeri olmadığı, kafirlerin diğer peygamberlere de aynı itirazları öne sürdükleri bildirilmiştir. Nitekim Semud kavmi de aynı şeyleri söylemiştir.
“Senin ve seninle beraber bulunanların yüzünden uğursuzluğa uğradık dediler, uğursuzluğunuz Allah’ın yanındadır. Doğrusu siz imtihan olunan bir kavimsiniz.” (Neml: 47)
Firavun’un kavmi de aynı tavır içindeydi: “Onlara bir iyilik geldiği zaman; bu bizim (yüzümüzdendir) , derler. Kendilerine bir kötülük ulaşırsa Musa ve onunla beraber olanları uğursuz sayarlardı. İyi bilin ki, onların uğursuzlukları Allah katındandır, fakat çokları bilmezler.” (A’raf: 131)
15. Hiç kimse, bir başka kimse için uğursuz değildir. Uğursuzluk insanın kendisindendir. Çünkü herkesin nasibi takdir edilmiştir.
“Her insanın amellerini kendi boynuna doladık. Kıyamet gününde onun için açılmış olarak önüne konacak bir kitab çıkarırız.” (İsra: 13)
16. Yani, sizler öğütten kaçıyor ve hidayetten değil, dalâletten hoşlanıyorsunuz. Bu sebepten, hak ve bâtıl hakkındaki düşünceleriniz bir delile değil, evham ve hurafelere dayanıyor.
17. Allah’ın bu salih kulu, elçilerin doğruluğunu bir cümlede özetlemiştir. Yani, bir Rasûl’un “hak” olması iki şarta dayalıdır. 1) Söz ve fiil, 2) İhlas. Sözkonusu şahsın öne sürdüğü deliller şudur: Birincisi, “Bu elçiler sizlere makul olan birşeyi tebliğ ediyorlar ve kendilerinde de herhangi bir kötülük bulunmamaktadır.” İkincisi ise, “Hiçkimse onlara, kendi menfaatleri için tebliğ yapıyorlar diyemez. Dolayısıyla bu kimselerin tebliğ ettikleri mesajın reddedilmesi için makul bir delil yoktur. Kur’an, bu şahsın sözlerini naklederek, aynı zamanda bir Rasûlun “hak” olabilmesi için gereken iki ölçüyü de vaaz etmiştir. Şayet bir Rasûl’un “hak” olup olmadığını anlamak istiyorsanız bu iki ölçüye göre değerlendirme yapmalısınız. Hz. Muhammed’in (s.a) söz ve fiilleri onun doğruluk timsali olduğunu gösterirken ve tüm çalışmalarının ardından, bunları kendi çıkarları için yaptığına dair küçük bir işaret bile bulunmazken, kim, neye dayanarak Hz. Muhammed’in (s.a.) tebliğ ettiği mesajı reddedebilir?