EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA ZİLZAL SURESİ 1 VE 4. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla
1- Yer, o şiddetli sarsıntıyla sarsıldığı,(1)
2- Yer, ağırlıklarını dışa atıp-çıkardığı,(2)
3- Ve insan: “buna ne oluyor?” dediği zaman;(3)
4- O gün (yer) , haberlerini anlatacaktır.(4)
AÇIKLAMA
1. Buradaki “zelzele”nin manası, arka arkaya şiddetli sarsıntıdır. “Zülziletü’l ardu”nun manası, yeryüzünün şiddetle sallanacağıdır. Çünkü yeryüzünün sallanmasının zikredilmesinden, kendiliğinden şu anlam çıkmaktadır; yeryüzünün bir kısmı değil, bütün olarak yeryüzü sallanacaktır. Bunun şiddetini vurgulamak için “zilzaleha” kelimesi izafe edilmiştir. Lafzen manası “onu sallamak”tır. Bunun anlamı; arz öyle sallanacaktır ki, bu gerçek bir sallantıdır. Veya onu aşırı şiddetle sallayacaktır. Bazı müfessirler bu sarsıntıdan muradın, Kıyametin birinci merhalesindeki zelzele olduğunu söylemişlerdir. Yani bütün mahluk helak olacak ve dünyanın mevcut düzeni yıkılarak alt üst olacaktır. Ama bazı müfessirlere göre bundan murad, kıyametin ikinci merhalesinin başlangıcı olan zelzeledir. Yani bütün insanları tekrar diriltecek ve onlar kalkacaklardır. Bu ikinci tefsir daha doğrudur. Çünkü sonraki bütün muhteva buna delalet etmektedir.
2. Aynı konu İnşikak suresinde şöyle açıklanmıştır: “İçinde olanları atıp tamamen boşaldığı zaman” (İnşikak 4) . Bunun birkaç anlamı vardır: Birincisi, ölmüş olan insanlar nerede ve hangi halde olurlarsa olsunlar hepsi yer altından dışarıya atılacaklardır. Sonraki ayet, o an onların cisimlerinin tüm parçalarının yeniden biraraya getirilerek dünyadaki ilk şekilleri gibi diriltileceklerine delalet etmektedir. Çünkü eğer böyle olmayacaksa onlar, “bu yeryüzü ne oluyor?” sözünü nasıl söyleyecekler?
İkinci anlamı şudur: Ölü insanları dışarıya atmakla yetinmeyecek, ayrıca insanın dünyadayken işlediği ve kendisine şehadet edecek olan fiiller ve sözlerin de hepsini dışarıya atacaktır. Daha sonraki ayet şuna delalet etmektedir: Yeryüzünde yayılması ve bu halin keyfiyeti açıklanmıştır. Bazı müfessirler üçüncü anlamı şöyle açıklamışlardır: Altın, gümüş, mücevherler ve yer altında gömülü olan her türlü varlık da dışarıya atılacaktır. İnsan görecektir ki, dünyada onlar için can attığı, onların hatırı için katlettiği, başkalarının hakkını yediği, hırsızlık yaptığı, yol kestiği, karada ve denizde korsanlık yaptığı, harp yaparak toplumları mahvettiği şeyler bugün önündedir ve hiç bir işine yaramamaktadır. Tersine, azabına sebep olacaktır.
3. “İnsan”dan kasıt, her insan olabilir. Çünkü tekrar diriltildiğinde ilk sözü “ne oluyor?” olacak. Sonra anlayacak ki, bu, Kıyamet günüdür. “İnsan”dan kasıt, Ahireti inkar eden insan da olabilir. Çünkü onun imkansız zannettiği şey önüne getirilecek, onu görerek hayret ve şaşkınlık içinde kalacaktır. Ehl-i iman, bu olay karşısında ne hayret içinde kalacak ne de bu onun için perişanlık sebebi olacaktır. Çünkü onlar akideleri gereği böyle bir günü beklemekteydiler. Bir bakıma Yasin suresinin 52. ayeti de bunu teyid etmektedir. Ahireti inkar edenler şöyle diyecekler: “Vah bize, bizi yattığımız yerden kim kaldırdı?” (Yasin 52) Onlara cevap şöyle olacaktır: “İşte Rahman’ın vaadettiği şey budur. Demek peygamberler doğru söylemiş” (Yasin 52) . Ayet bu cevabı kafirlere ehl-i iman’ın vereceğini açıklamıyor. Çünkü ayette bu açıklanmamıştır. Ama bu cevabı Müslümanların verebileceği de ihtimal dahilindedir.
4. Ebu Hureyre, Rasulullah’ın bu ayeti okuyarak şöyle sorduğunu rivayet etmiştir: “Bu ayetin, nasıl bir hali anlattığını biliyor musunuz?” Sahabe-i Kiram: “Allah’ın Rasulü daha iyi bilir” dediler. Bunun üzerine Rasulullah şöyle buyurdu: “Bu hal, yeryüzünde amel işleyen erkek ve kadın her kulun yaptıkları hakkında, filan gün filan işi yapmıştır şeklinde şahitlik edip söyleyeceği haldir.” (Müsned-i Ahmed, Tirmizî, Neseî, İbn Cerir, Abd b. Humeyd, İbnü’l Münzir, Hakim, İbn Merduye, Beyhaki) Rubeyye el-Hareşî, Rasulullah’tan şöyle rivayet etmiştir: “Yeryüzünden sakının. Çünkü bu sizin temelinizdir. Üzerinde işlediğiniz iyi ya da kötü amellerin tümünden haberdardır ve ona şahitlik edecektir.” (Mu’cem et-Taberanî) Enes, Rasulullah’tan şöyle rivayet etmiştir: “Kıyamet günü yeryüzü işlenen her ameli meydana çıkaracaktır. Ondan sonra Rasulullah bu ayetleri okudu” (İbn Merduye, Beyhakî) Hz. Ali’nin hayatında onun, beytü’l maldan bütün hak sahiplerine para taksim ederek onu boşalttıktan sonra iki rekat namaz kıldığı yazılıdır. Hz. Ali daha sonra şöyle derdi: “Şahit ol ki, ben seni hak ile doldurdum ve hak ile boşalttım.”
Yeryüzü, Kıyamet günü üzerinde olup biten olayları açıklayacaktır. Yeryüzünün nasıl konuşacağı, eski insanlar için hayret verici bir şey olabilir.
Tabiat ilminin bu kadar ilerlediği, mesela radyo, sinema, hoparlör, televizyon ve elektronik alanda çeşitli icatları gören bu devir insanı için bunu anlamak hiç de zor değildir. İnsanın ağzından çıkan kelimeler havada nakşolmaktadır. Radyo dalgaları ile, evdeki duvarlarda, tavanda, yolda, meydanda ya da tarlada konuştuklarının her zerresi korunmaktadır. Allah (c.c.) istediği zaman bu sesleri, insanın ağzından ilk çıktığı şekilde aynen tekrarlatabilir. İnsan bu seslerin kendisine ait olduğunu kulaklarıyla duyacak ve anlayacaktır. Onu tanıyanlar da bunu duyunca o şahsın ses ve lehçesinden anlayacaktır. Ayrıca insan yeryüzünde nerede, ne zaman ve nasıl hareket etmişse, onun her hareketinin aksi, çevresindeki eşyalar üzerinde korunmaktadır, tıpkı fotoğraf gibi. Karanlıkta bile bir hareket yapsa, bu durumda mevcut olan bazı dalgalar aracılığıyla aydınlıkta olduğu gibi resminin aksini alır. Bu bütün fotoğraflar kıyamet günü hareketli bir film gibi insanın önünden geçecektir. Ona dünya hayatında ne gibi ve nerede bir iş yaptığı gösterilecektir.
Allah’ın, her insanın yaptığını doğrudan bildiği bir gerçektir. Ama ahirette mahkeme kurulduğu zaman Allah (c.c.) eğer bir kimseye ceza verecekse, adaletinin bütün şartlarının gereğini yerine getirir. O’nun mahkemesinde her suçlu insan için mahkeme açıldığında, suç işlediğine dair eksiksiz ve mükemmel şehadetler gösterilerek, suç son noktasına kadar ispatlanacak ki suçunu inkar etmeye kalkışmasın. Birinci şehadet, Kiramen Katibîn meleklerinin her zaman, her yaptığı işi kaydettikleri amel defteridir. (Kaf 17-18, İnfitar 10-11-12) Amel defterleri ellerine verilecektir. Onlara şöyle denilecektir: “Hayatta yaptıklarını oku, Hesabın için bu sana yeter.” (İsra 14) “İnsan onu okuduğunda kaydedilmemiş en ufak veya en büyük şey kalmadığına hayret edecek.” (Kehf 19) Ondan sonra insanın bu dünyada kullandığı cisminin organları kendi lisanlarıyla Allah’ın mahkemesinde şehadet edeceklerdir. Allah’ın mahkemesinde dünyada iken nasıl konuşturduğunu açığa çıkarmak için diline lisan verilecektir. El ve ayakları, onları ne gibi işlerde kullandığına şehadet ettirilecektir. (Nur 24) Gözleri ve kulakları, onları neyi görmek ve neyi duymak için kullandığı yolunda ona karşı şehadet edecektir. Cisimlerinin derisi bütün amellerine şahitlik edecektir. İnsanlar hayret içinde kalarak, azalarına karşı, “sizler bana karşı nasıl şahitlik yaparsınız?” diyeceklerdir. Azaları cevap vererek, “Bu gün Allah’ın emridir, herşey konuşmaktadır ve biz de O’nun emriyle konuşmaktayız” diyeceklerdir. (Fussilet 20-21-22) Ayrıca yeryüzünde ve yaşadığı çevredeki sesleri kulaklarıyla duyacak ve yaptıklarının tamamını film gibi, gözleriyle seyredecektir. Üstelik insanın zihninden geçen düşünceleri, gizli maksatları, amellerinin arkasındaki niyetler onun gözünün önüne serilecektir. Bu, ileride Adiyat suresinde de görülecektir. Bu sebeble, o kadar kati, açık ve kesin ispattan sonra insanın inkâr etmesine ve mazeret ileri sürmesine mahal kalmayacaktır. (Mürselat 35-36)