sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EŞ ŞEKUR OLAN RABBİMİZ

A+
A-

Allah’a C.C hamd, Resulüne salat ve selam olsun

Sözlükte “yapılan bir iyiliğin sahibini övgü ile anmak” mânasındaki şükr (şükrân) kökünden türeyen şekûr “çokça teşekkür eden” demektir. Allah’a nisbet edildiğinde “az da olsa kulun iyi bir ameline fazlasıyla karşılık veren” anlamına gelir

Yüce Allah’ın sıfatı olarak eş-Şekur; yaptıkları kulluğa karşılık, kullarına çok nimet ve mükafat veren, her itaatı ödüllendiren ve devamlı nimet ihsan eden demektir. Şükreden kula “şakir” denilmektedir. Şükrü kabul eden olarak Yüce Allah’a da Eş-Şekur denir.
Allah CC kullarının şükür noktasındaki zafiyetlerini affeder buna rağmen nimet ve ihsanıni kesmez.Az bir amele çok mükafat verendir. Ayette ” Beni anın bende sizi anayım” der.

Seyyid kutup ;Aman Allah’ım, müşfik ve yüce Rabbimizin sunduğu ne büyük bir bağış bu! Düşünelim ki, yüce Allah bu kulları hatırlamasını, onların küçücük dünyalarında kendisini anmasına denk sayıyor. Kullar, Rabblerini anarken O’nu bu küçük yeryüzünde anıyorlar. Onların kendileri ise üzerinde yaşadıkları bu küçük yeryüzünden çok daha küçücük! Oysa Allah onları anarken şu kocaman evrende anıyor. Üstelik O, yüce ve büyük olan Allah’tır. Ne büyük bir bağış, ne büyük bir lütuf, ne engin bir cömertlik ve özveri.

Bir tövbeyle tüm günahların bağışlanması ,namaz ve abdestle günahların dökülmesi , oruçla makamın faziletin artması ,bir günaha bir, bir sevaba en az on mislinin yazılması ,sevapların günahları silip atması Allah rızası için niyet edilen işin gerçekleşmese bile gerçekleşmiş gibi kabul edilmesi ve daha milyonlarcası Rabbimiz in EŞ ŞEKUR oluşundandır.
Çünkü Allah, onların mükafatlarını tam öder ve lütfundan onlara fazlasını da verir. Şüphesiz O, çok bağışlayan, şükrün karşılığını bol bol verendir.( fatır Suresi: 30)                                   

                                          Kulluğun gereği şükür
Yüce Allah Kur’an’da insanı yoktan var ettiğini ve ona çeşitli nimetler verdiğini, dolayısıyla insanın da buna karşı Allah’a şükretmesinin gerektiğini bildirmiştir:
“Siz hiç bir şey bilmezken Allah, sizi analarınızın karnından çıkardı; şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi” (en-Nahl, 16/78).
Yüce Allah’a şükretmek kulların vazifesidir. Çünkü Allah’ın emridir. Yüce Allah’ın nimet ve ihsanı sınırsızdır. Yüce Allah’ın hiçbir ihtiyacı olmadığı halde kendisine yapılan en basit itaatı ve şükrü dahi karşılıksız bırakmaz. O, herkesin faydalanacağı büyük ve sonsuz nimetleri kullarına lütfuyla ihsan edendir.

Şükür, Allah’ın emridir. Şükür nimetin kadrini bilmektir, şükür nankörlük etmemektir. Kullar devamlı olarak Allah’a şükretseler de O’nun vermiş olduğu nimetlerin hakkını eda edemezler yani kullar ne kadar şükrederlerse etsinler yine de azdır. Kendisi gibi bir beşer olan ve her şeyiyle Allah’a muhtaç bir kimsenin yapmış olduğu iyiliğe karşı minnettar olup, ona karşılık teşekkür etmeyi bir borç olarak bilen bir akıl sahibinin her an sayamayacağı Allah’ın nimetlerine karşılık devamlı olarak şükürde bulunması gereklidir.

Allah Teala kullarını bu dünyada ödüllendirebileceği gibi, ödüllerini ahirete de erteleyebilir. Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde Yüce Allah, iyiliklere kat kat sevap vereceğini ve kötülükleri dilerse affedeceğini ve cezalandırmayacağını bize haber vermektedir. O, dilediğini yapandır. Kendisine itaat edenleri ödüllendiren ve şükredenlere nimetle karşılık veren tek varlıktır.( Kurtubı, el-Camili ahkamil

                                Şükür acziyeti kabul nimeti itiraftır.


Yüce Allah, “Ey Davud ailesi, şükrederek çalışın. “( Sebe Suresi: 13) (6301 deyince Hz. Davud: “Ey Rabb’im! Sana nasıl şükredeyim ki? Benim şükrüm bile senin bir nimetindir” demiş, Yüce Allah da şöyle cevap vermiştir: “İşte şimdi Beni tanıdın ve Bana şükrettin ey Davud! Çünkü şükretmenin de Benim bir nimetim olduğunu bildin”.

                                    Şükür nimeti ihsanı artırır.


Nimete şükürle karşılık vermek, nimetlerin daha da artmasına vesile olur. Yüce Allah şöyle buyurur: “Rabb ‘iniz şöyle buyurmuştu: Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size arttırırım … “( İbrahim Suresi: 7)
Allah, kimsede bulunmayan sınırsız ihsan ve nimet sahibidir.
O, hiçbir ihtiyacı olmadığı en basit ve küçük bir itaati bile kabul eder. Buna karşılık, kendisinin dışında herkesin faydalandığı büyük nimetler verir.( Kurtubi, el-camili ahkamil kuran 1/323-324.)

Nasıl şükredeceğiz.


Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin.”
Yüce Allah’a şükretmenin bir çok dereceleri vardır. Bu eylem, Allah’ın bağışlarını itiraf ve O’na karşı gelmekten utanmakla başlar ve insanın varlığını sırf O’na şükretmeye adaması, bedenin her hareketinde, dilin her dönüşünde, kalbin her çarpışında ve duyguların her titreşiminde O’na şükretmenin amaç edinilmesi ile son noktasına varılır, doruğuna ulaşılır. (Seyyid kutup)
ELMALILI HAMDİ YAZIR ;

Birincisi: Beni zikrediniz, layıkıyle anınız ki, ben de sizi bana layık bir anışla anayım, imdad ve yardımımı devam ettireyim.
İkincisi: Bana şükrediniz, nimetlerime karşı kalble veya dille, yahut bedenle, ya da hepsiyle birden bana saygı gösterin, benim emirlerime itaat edip, nimetlerimi yerine harcamak sûretiyle onlardan yararlanın. İnkar ve isyanla bana küfür ve nimetlerime karşı nankörlük etmeyiniz, hasılı unutkan ve nankör olmayınız.
Şükür üç şekilde eda edilir:

1- Dil ile: Nimet vereni anmak, onu övmek ve bu hususta dil ile yapılabilecek şeyi yapmakla olur. Yüce Allah Hz. Muhammed (s.a.s)’e onun vasıtasıyla bütün insanlara bu hususta şöyle seslenmiştir: “Rabbinin nimetine (ihsanına) gelince, onu minnet ve şükranla an” (ed-Duha, 93/11).

2- Kalp ile: Kalp ile nimeti vereni tanımak ve onu tasdik etmektir.

3- Fiil ile: Bu da, vücudun bütün organlarıyla olur. Her çeşit nimeti veren Allah’ın emir ve yasakları, vücudun hangi organını ilgilendiriyorsa, o organın, Allah’ın emir ve yasaklarına uygun hareket etmesini sağlamak gerekir.
Şükür de bu mertebelerden her biriyle yerine getirilir. Ancak bunların şükür olması için, şükreden kimsenin, kendisine ulaşmış olan nimeti hissetmesi ve bunları o nimete karşılık bir saygı vazifesi olarak yapması şarttır. Zikir ise, nimetin ulaşmasına bağlı olmaksızın genel olarak bir muhabbetin, bir olgun aşkın eseridir.

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.