FAKİRLİK GÖRÜLDÜĞÜ KADAR ZOR DEĞİLMİŞ! – 2
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd âlemlerin tek yöneticisi, rızık vericisi, Hayat vereni, düzenleyicisi ve Terbiye edicisi olan yüce Allah’a, Salat Allah’ın (c.c) razı olduğu Kul modelini taşıyan ve bunun hakkını veren, önder, örnek alınacağı takdirde İnsanın değer kazanmasına öncü olan Hz. Muhammed (s.a.v)’e, Selam Rab olarak Allah’ı, din olarak İslami, Nebi ve resul olarak da Hz. Muhammed (s.a.v)’i seçen ve buna gönül rahatlığıyla razı olan ashabının, âlinin ve bugün de devam eden Mümin Müslüman neslin üzerine olsun.
Zenginlik demiştik geçen yazımızda, asıl zenginlik manevi zenginlik demiştik. Bu yazımızda da buna değineceğiz inşallah.
Bizler elimizdeki nimetlerin kıymetini bilmediğimiz için gözümüz hep aç ve hep dışarıda kadınlar kocalarından razı değil, başkalarının kocalarına özenmekte, çocuklar ana babalarından razı değil, başka ebeveyne özenmekte kaynanalar gelinlerinden razı değil, gelinler kaynanalarından, evi olanlar evlerinden razı değil, olmayanlar ise kiradan şikâyetçi, açık kapalıdan razı değil, kapalı açıktan, iyi kötü den rahatsız, kötü de iyiden rahatsız…
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün işte Rahatsızlığın kaynağı önemli bizim için, neden kimse razı değil, Neden hep bir şikâyet yakınma var? Neden insanlar mutsuz (çoğu) o kadar rahatlık bolluk var ama huzur yok düzen yok! Bu neslin neye ihtiyacı var ki bu bunalımdan kurtulsun?
Şöyle toplumumuza bir göz atalım bir kısım erkekler çalışıyor, kazanıyor, parası var, zengin, evladı, malı var hanımı var, ama gözü dışarıda hanımını başka kadınlarla aldatmak da gerek gözüyle gerek sözüyle…
Diğer yönde ise bir kısım erkekte, malı yok, parası az, hanımı Yok, evladı yok, Belki de bir evi bile yok, ama huzurlu olduğu durumdan razı.
Ya kadınlar bir kısmı çalışıyor, kazanıyor, çok geziyor, ayakları ağrıyor gezmekten, alışveriş merkezlerinin yerini bütün pahalı markaların adlarını biliyor, çevresi çok geniş her gün biriyle takılıyor, kocası var, evladı var, var ama yine gözü dışarıda kalbi huzursuz hala mutsuz.
Diğer kısmı da iş yok, evde, çok gezmez, evladı var, ama onu tam doyuramıyor, elindeki imkânlarla çocuğunu avutmaya çalışıyor, kocası ondan razı, O da kocasından, huzuru da var.
Ne kadar farklı örnekler değil mi? Dışarıdan bakınca sanki Bunlar Ayrı dünyalarda yaşıyorlar, ama hayır Aynı dünyada yaşıyorlar. Peki, aradaki bu uçurumun sebebi nedir? Neden var olan huzursuz da, var olmasına rağmen, yok olan huzurlu, Yok olmasına rağmen. Peki, yok mu bunun bir çözümü, var olan nasıl huzurlu olur, huzurlu olan nasıl varlıklı olur, işte bu arada ki kocaman fark manevi zenginlik olan iman farkıdır. Evet iman.
Şaşırdınız değil mi? Ne demek istiyorsunuz Biz imansız mıyız? Diye geçiriyorsunuz Belki de İçinizden. Ama durun hemen bana kızıp kendinizi temize çıkartmayın, bir dinleyin bakalım neden böyle diyorum. Çünkü benim Nefsim de ilk duyunca sizin gibi tepki verdi, fakat hikmetini görünce nefsimin ne kadar da haksız olduğunu anladım. Bizler imanımız var demekle imanımız olduğunu düşünüyorduk ki bunu Kendimden biliyorum. Hâlbuki öyle değilmiş gerçek çok farklıymış. Bilinen bir gerçek vardır ki Bu şudur
“İspat edilmeyen İddia boştur, geçersizdir.”
İşte İslam’da da böyledir, hepimiz Allah’ı çok seviyorum deriz, Müslümanım deriz, Çok şükür Allah’a İnkâr etmiyoruz deriz, Ama gel gör ki sadece demişiz, sadece iddia etmişiz, her söz tutulmak ister her, İddia da ispat ister. Eğer konuştuklarımla yaşantımız zıt düşüyorsa, halk arasında ne diye adlandırılır? Dilimizde güzel söz, Tatlı dil olsun ama karşıdakini yeri gelince adam yerine koymuyoruz. Sadece yüzüne konuşurken iyiyiz arkasından hep kötü… Durumdaki kişiye ne denir? Evet, doğru bildiniz! İkiyüzlü, ukala, yalaka Neden böyle kötü sıfatlar takılır? Çünkü dili ile sevdiğini söylüyor, ama ne arayıp soruyor, Üstelik Arkadan atıp tutuyor, işi düşünce arıyor, bunun dışında aklına bile gelmiyor, Hep bir menfaat… Hangimiz severiz Böyle kişileri ve biz böyle isek Kim sever bizi? Hiç kimse değil mi? Evet hiç kimse sevmez. Çünkü sözümüzle özümüz ve hayatımız bir değil. İşte arkadaşlar insanlar dahi bunu sevmezken, aptal yerine konmaktan hoşlanmazken, Bu hareketler görüldükçe nefret edilirken, Hiç düşündük mü? Acaba Allah bizi seviyor mu?
İddiamız Allah’ı sevmek, peki ispatı nedir? İddiamızı ispat diyorsak o zaman biz imanlıyız demektir. İşte o zaman Müslümanız demektir. Bakalım sadece dili ile Allah’ı sevdiğini söyleyenlerin Ama ispat etmeyenlerin hayatına, Biz hangilerine benziyoruz?
Biz bunların neresindeyiz? Karşılaştıralım nefislerimizi eleştirelim, eleştirelim ki kendimize gelelim, Hatalarımızı düzeltelim, doğru insan, gerçek Müslüman olalım. Biiznillah.
De ki: “Eğer siz Allah’ı seviyorsanız bana uyun; Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.” (Ali imran 31)
İnşaAllah bir daha ki yazımızda bu ayeti celilenin ışığında
Sadece iddia edenlerle iddiasını ispat edenlerin farkını görmeye çalışacağız. Selam hidayete tabi olanların üzerine olsun.”
ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN