sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

Firavunlara Göre Musa’lar Ve Fesatçılar

13.06.2017
554
A+
A-

Hamd, sena ve övgülerin en güzeli, ezelde ve ebedde var olan, lutfuyla kainatı ve bizleri ya­ratıp var eden, sayısız nimetlerle yaşatan ve rahmetiyle doğru yolu gösteren Allah (cc.)’a mahsustur.

Salat ve selam da, alemlerin Rabbi tarafından sevilen, insanların ise tanı­yıp, idrak edebilme nisbetînce sevebildikleri, efendimiz, önde­rimiz, rehberimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya, a’line, ashabı­na ve onun yolunu izlemeye çalışan ümmeti üzerine olsun.

Hayat boşluk kabul etmez kişi daima ibadet halindedir ya Allah a ya da O nun dışındakilere (Seyyid Kutub) Bir zamanlar Mekke de daha hz Muhammed e peygamberlik gelmeden önce insanlar putlara ve dönemin yöneticilerine kulluk ediyorlardı. İbrahim (a.s.) dan kalan hanif dinini bilen ve yaşayan çok azdı. Onlarda hak olarak bildikleri dini tebliğde etkili olamıyorlardı. Allah Azze ve  celle nin de kuran da bildirdiği üzere Hiçbir ümmet yoktur ki içlerine uyarıcı gönderilmemiş olmasın yani her kavme kesinlikle bir uyarıcı gönderilmiştir. Buyurarak yaratılan ve teklife muhatap olan bütün insanların bu konuda tehdit edilen cehennemden korunması  veya teklif edilen cennete gitmeleri için iki yol bırakılıyor.

Yalnız perdenin arkasında kalan firavunlar, nemrutlar ve ebu cehiller ve yaverleri bu konuda en çok rahatsız olan kişilerdir. Çünkü yeni gelen peygamberler  beraberinde hak ve adaletle dolu olan bir kitabla gelip herkesin ona tabi olması için gerekli bütün maddi ve manevi mücadeleyi vereceklerdi ve buda onların batıl, zulum dolu iktidarlarını, mevki  ve makamlarını sarsacaktı.

Firavunlar kendilerine kulluk yapan kişileride etkileyeceği korkusuyla peygamberlere ve onun yolunun takipcilerine engel olmak için onlarda bir takım mücadeleler vermişlerdir. Bu mücadeleleri öncelikle mevki, makam, kadın ve para gibi teklifler olmuştur. Ve o yolum yolcularına halen daha bu teklifler firavunlar ve yaverleri tarafından yapılmaktadır. Öncelikle tüm İslam din kardeşlerimi bu konuda cennetteki ebedi nimetler karşılığında bu gibi geçici ve bayağı çirkin tekliflere karsı firasetli olmalarını diliyorum. Bu teklifler dolaylı olarak avamıda etkileyecektir. Bunuda tevbe suresinin 24. Ayeti kerimesinde net olarak görüyoruz.

Onlara de ki; eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, kadınlarınız, akrabalarınız, kabileniz, elde ettiğiniz mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız evler ve meskenler, size Allah ve Resulünden ve Allah yolunda cihaddan daha sevimli ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah böyle fasıklar topluluğuna hidayet nasip etmez.Bu ayetin tefsirini özellikle Seyyid Kutub tan okursanız mesele iyi anlaşılacaktır inşallah.

Bu konuda etkili olamayan firavunlar ve onların yaverleri  ikinci bir yola baş vurmuşlardır. Bu da onları karalama kampanyasıdır. Bu karalama işini şu şekilde yapmamışlardır:  O,  Allah azze ve celle tarafından gönderilen bir peygamber olduğunu, Allah ın kanunlarıyla yaşanırsa hem dünyada hemde ahirette kurtuluşa ereceğinizi,  benim size zulmettiğimi, kendisinin ise sizi bu zulumden kurtulup ebedi saadet yurdu için ona tabi olmanız gerektiğini söylüyor. Sakın ona inanmayın. Gibi sözler sarfetmemiştir. Bilakis ayetlerde de de bildirildiği üzere

Araf 127- Firavun kavminin ileri gelenleri dediler ki: “Seni ve ilahlarını terketsinler de yeryüzünde fesat çıkarsınlar diye mi Musa’yı ve kavmini serbest bırakacaksın?” Firavun da dedi ki: “Onların oğullarını öldüreceğiz, kızlarını sağ bırakacağız ve onlar üzerinde kahredici bir üstünlüğe sahibiz.”

Burada Firavun kavminin ileri gelenleri, kendi halkına Musa (a.s.) mı fesat çıkaran olarak tanıttığını, kendilerine yapılan kulluğun ilahi bir din olarak tanımlandığını ve bu kendi batıl dinlerine gelen tehlikeyi de onlara yapacağı şiddet ile uzaklaştıracağını dile getirmiştir. Yine bir başka ayette Mümin 26- Bir de Firavun: “Bırakın beni, öldüreyim Musa’yı da o Rabbine dua etsin. Çünkü ben onun, dininizi değiştirmesinden veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmasından korkuyorum” dedi. Bu ayette de belirtildiği üzere Musa (a.s.) ı öldürmek istemesinin sebebini toplumun dinine gelecek tehlikeyi önlemek amaçlı olduğunu söylemesidir.

Mevdudi’nin ‘Tarih boyunca Peygamberlerin mücadelesi ve Hz. Peygamberin hayatı’ adlı kitabında da benzer olayın Mekke müşrikleri tarafından Resulullah’a uygulandığını görüyoruz. Kitapta şöyle geçiyor: Kureyşli kâfir ve müşriklerin Hz. Peygamber (a.s.)’e karşı sürdürdük­leri baskı, zulüm ve tehdit kampanyasına yalan kampanyası da eklenince, küstahlık ve çirkinlikleri büsbütün ortaya çıktı. Bu tür alçak ve adi giri­şimlerin maksadı ve gayesi Rasûlullah (a.s.)’ı milletin gözünde küçük dü­şürmek ve ona bıkkınlık getirip Hak yolundan caymasını sağlamaktı.

Bu alçakça ve küstahça fiillerin yanı sıra, Rasûlullah (a.s.)’a karşı açı­lan cephelerden biri de “kültür ve san’at”tı. Kureyşli kâfirler Hz. Peygam­ber (a.s.)’in Hak davetinin, kitleler tarafından kabulünü önlemek halkın dâha hafif ve zevkli şeylerle meşgul olmalarını sağlamak amacıyla bir ta­kım eğlence ve şölenler düzenlediler. Şuradan buradan hikayeci ve fıkracılar getirildi ki halka fıkra ve hikâyeler anlatsınlar. Kâhin, sihirbaz, hokkabaz ve komedyenler getirildi ki millet onlarla ilgilensin. “Sanatçı” adında genç kızlar, şarkıcılar, dansçılar ve fahişeler getirildi, ki millet keyiflerini bulsun ve din, iman gibi ciddi şeylerle uğraşmasın.      

İslâmi davetin serbest bırakılmasından sonra halkı Hazreti Peygamber (a.s.)’den ve Müslümanlardan uzaklaştır­mak için Kureyşliler geniş bir yalan kampanyasına da başladılar. Bu kam­panya hiçbir gerçeğe ve gerekçeye dayanmadığı ve amaç sadece Hz. Peygamber (a.s.) ve müslümanları karalamak, kötülemek, halkın gözünde kü­çük düşürmek ve milletin onlar hakkında kötü fikre sahip olmalarını sağ­lamak olduğu için kimin ağzına ne geliyorsa söylüyordu. Kimi Hz. Pey­gamber (a.s.)’in şair olduğunu, kimi kâhin, kimi sihirbaz ve kimi mecnûn olduğunu söylüyordu. Kısacası, kimse bir noktada hemfikir veya müttefik değildi. Bu yalan kampanyasının ne ölçüsü vardı ne de tutarlı bir tarafı. Yalanlar ve iftiralar evde, sokakta ve çarşılarda söyleniyordu. Sadece bu değil, Mekkeli kâfirler seyahat ve ticaret için başka bölgelere ve memle­ketlere gittikleri zaman, ya da başka yerlerden kafile ve hacılar Mekke’ye vardıkları zaman, bu yalanlar yabancılara da allanarak-pullanarak anlatılı­yordu.

Bugun de maalesef kendi dinini ve peygamberlerin yaşam mücadelelerini gerçek manada bilmeyen ve bu yüzdende Musa larla firavunları ayırt edemeyen bir toplumla karşı karşıyayız.

Bugun de dünya çapında Müslümanlar terörist diye isimlendirilmektedir.

Günümüz de ise tarikat adı altında firavunlar tarafından beslenen Barikalar başta olmak üzere ehli sünnet olan kişilere vahabi, işidci, terörist gibi karalama kampanyası yapılmaktadır. Bizler vahabi ve işidcilerin ehli sünnetten ayrıldıklarını bidat ehli olduklarını biliyoruz. Maalesef ehli sünnetin kim olduğu ve ne olduğu bilinmediği için; firavun ve yardakçılarına ortak olunmasını istemiyoruz. Bu konuda samimi olanları Allah azze ve celle Kuranı Kerim deki doğrularla buluşturacaktır inşallah.

Rabbim hakkı hak bilip hakka sarılan, batılı batıl bilip uzaklaşan kullardan eylesin. (AMİN)

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.