sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

GERÇEKTEN ‘’EMİN’’ MİSİN?

10.09.2018
705
A+
A-

 

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Gerçekten ‘’EMİN’’ Misin?

 

Hamd âlemlerin Rabbi, Rahman, Rahim, din gününün sahibi Allah azze ve celle’ye mahsustur. Salat ve Selam, önderimiz, örneğimiz, kendisine itaat, ittiba olmadığı sürece kurtuluşun mümkün olmadığı son peygamber Muhammed Mustafa (s.a.v)’e âline, ev halkına, sahabesine ve tüm mümin ve müminelerin üzerine olsun İnşaAllah.

Müşrik toplumun en bariz özelliklerinden birincisi peygamberleri tasdik etmemeleri ikincisi ise ahiret hayatını yalanlamalarıdır. Tevhid inancının en temel esaslarından biri de ahirete yakinen imandır. Aslında ahirete iman dünyaya geliş sebebimizin zaruri neticesidir. Ahiret; Kâinatın yok olarak yeni bir âlemin açılıp ölülerin tekrar hayata kavuşarak mahşerde toplanma anından başlayan sonsuz bir zamandır. Ahirete imanın en önemli tarafı öldükten sonra yeniden dirilme meselesidir. Tevhid tarihi boyunca peygamberlere karşı tavır alan müşrikler ahiret hayatını inkâr etmişlerdir. İnsanın akıl kuvvetinin mizacına bağlı olduğunu mizacının bozulmasıyla bozulacağını yok olursa bir daha var olmayacağını ileri sürerler. Kur’an müşriklerin ahiret hakkındaki düşüncelerini şöyle nakleder:

 

وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا هَلْ نَدُلُّكُمْ عَلٰى رَجُلٍ يُنَبِّئُكُمْ اِذَا مُزِّقْتُمْ كُلَّ مُمَزَّقٍۙ اِنَّكُمْ لَف۪ي خَلْقٍ جَد۪يدٍۚ

 

İnkâr edenler dediler ki: ‘Siz darmadağın olup dağıldığınızda, gerçekten sizin yeni bir yaratılışta bulunacağınızı size haber veren bir adamı gösterelim mi size?’

(Sebe’ – 7) (FURKAN 11-NEML 67)

 

اَلَّذ۪ينَ لَا يُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَهُمْ بِالْاٰخِرَةِ هُمْ كَافِرُونَ

 

 Ki onlar, zekatı vermeyenler ve ahireti inkâr edenlerdir.

(Fussilet – 7)

 

اِنْ هِيَ اِلَّا مَوْتَتُنَا الْاُو۫لٰى وَمَا نَحْنُ بِمُنْشَر۪ينَ

 

 ‘(Bütün her şey) Bizim yalnızca ilk ölümümüzdür; yeniden diriltilip-kaldırılacak değiliz.’

(Duhân – 35) (KAF 1-4)

 

Kur’an müşriklerin bu idealarını da şöyle cevaplar:

 

اَوَلَمْ يَرَ الْاِنْسَانُ اَنَّا خَلَقْنَاهُ مِنْ نُطْفَةٍ فَاِذَا هُوَ خَص۪يمٌ مُب۪ينٌ

 

 İnsan, kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmüyor mu? Şimdi o, apaçık bir düşman kesilmiştir.

(Yâsîn – 77)

 

وَضَرَبَ لَنَا مَثَلاً وَنَسِيَ خَلْقَهُۜ قَالَ مَنْ يُحْـيِ الْعِظَامَ وَهِيَ رَم۪يمٌ

 

 Kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek verdi; dedi ki: ‘Çürümüş-bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecekmiş?’  (Yasin-78)

 

قُلْ يُحْي۪يهَا الَّـذ۪ٓي اَنْشَاَهَٓا اَوَّلَ مَرَّةٍۜ وَهُوَ بِكُلِّ خَلْقٍ عَل۪يمٌۙ

 

 De ki: ‘Onları, ilk defa yaratıp-inşa eden diriltecek. O, her yaratmayı bilir.’

(Yâsîn – 79)

اَلَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمْ مِنَ الشَّجَرِ الْاَخْضَرِ نَاراً فَاِذَٓا اَنْتُمْ مِنْهُ تُوقِدُونَ

 Ki O, size yeşil ağaçtan bir ateş kılandır; siz de ondan yakıyorsunuz.

(Yasin-80)

 

اَوَلَيْسَ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِقَادِرٍ عَلٰٓى اَنْ يَخْلُقَ مِثْلَهُمْۜ بَلٰى وَهُوَ الْخَلَّاقُ الْعَل۪يمُ

 

 Gökleri ve yeri yaratan, onların bir benzerini yaratmağa kadir değil mi? Elbette (öyledir); O, yaratandır, bilendir.

 (Yâsîn – 81)   (VAKIA SURESİ 59-65 )

 

رِزْقاً لِلْعِبَادِۙ وَاَحْيَيْنَا بِه۪ بَلْدَةً مَيْتاًۜ كَذٰلِكَ الْخُرُوجُ

 

 Kullara rızık olmak üzere. Ve onunla (o suyla) ölü bir şehri dirilttik. İşte (ölümden sonra) diriliş de böyledir.

(Kâf – 11) (NAZİYAT-27-35)

 

وَهُوَ الَّذ۪ي يَبْدَؤُا الْخَلْقَ ثُمَّ يُع۪يدُهُ وَهُوَ اَهْوَنُ عَلَيْهِۜ وَلَهُ الْمَثَلُ الْاَعْلٰى فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ۟

 

 Yaratmayı başlatan, sonra onu iade edecek olan O’dur; bu O’na göre pek kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce misal O’nundur. O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

(Rûm – 27)

 

ثُمَّ يُع۪يدُكُمْ ف۪يهَا وَيُخْرِجُكُمْ اِخْرَاجاً

 

 ‘Sonra sizi yine oraya geri çevirecek ve sizi (diriltici) bir çıkarışla diriltip-çıkaracaktır.’

(Nûh – 18)

 

Müşrikler ahirete imanın en önemli noktası olan öldükten sonra dirilmeyi imkansız görerek yalanlamaktadır. Kur’an ise insanın yaratılışını, kâinatı Allah’ın Kudret, Yaratma, İrade sıfatlarını ahiret hayatının varlığına delil olarak kullanmaktadır.

İnsanı bir kan pıhtısından merhale merhale yaratıp ikinci defa toprağa çevirip yeniden yaratıp yaptıklarından hesaba çekmeye Allah (c.c)’u Kadir’dir. Bu aklın ve mantığın haricinde değildir. Çünkü insanın birinci yaratılışı ikinciye esaslı bir delildir.

Kâinatın en mükemmel varlığı olan insanın başıboş bırakılması hikmete aykırıdır. Onun yaratılışı ahiret hayatının varlığını gerektirir. Çünkü bu alem insanın, hadsiz kabiliyetlerinin sümbüllenmesine müsait değildir. İnsanın bütün hisleriyle tatmin olacağı yer ahiret hayatıdır.

Eğer ahiret hayatı olmasaydı zalimlerin mazlumlara yaptığı haksızlık ölüm ile eşit olurdu. İyiliğin ve kötülüğün herhangi bir anlamı kalmazdı. Bütün iyilikler ve güzellikler tersine inkılap ederdi. Oysa iyiliğin ve kötülüğün bir değeri olduğuna vicdan şehadet etmektedir.

İnsanın fıtratındaki ebediyet arzusunu tatmin edecek, ancak ahiret inancıdır. İnsanı hayvandan ayıran en önemli nokta ruhun aklı olduğuna göre İlahi adalet insanın ölümünden sonra şahsiyetini muhafaza ederek hesap vermesini gerekli kılar. İnsanların yapmış oldukları hukuksuzluğun hesabını verecekleri yer ahirettir.

Zaten;

 

اِنْ حِسَابُهُمْ اِلَّا عَلٰى رَبّ۪ي لَوْ تَشْعُرُونَۚ

 

 ‘Onların hesabı yalnızca Rabbime aittir, eğer şuurundaysanız (anlarsınız.)’

(Şu’arâ – 113)

Dünyada nice feci cinayetlerin meçhul kaldığı ve ispat edilemediği ve nice günahsızların bir garaz ve iftira uğruna haksız yere ceza gördüklerini hepimiz gayet iyi biliriz. Eğer ahiret olmazsa bu masum insanların hakkı ne olacaktır?

Acaba riyakârlığın ve bencilliğin dünyada ki cezası nedir? Demek ki dünya mutlak adaletin tesisine müsait değildir.

Bir şey zati olsa, arizi olmazsa, onun zıddı ona müdahale edemez. Çünkü iki zıddın bir arada bulunması muhaldir halde asıl, zatî olan bir şeyde mertebe bulunmaz. Madem mutlak Kadir olan Allah (c.c)’ın kudreti Zati’dir. Olurlu varlık gibi arizi değildir. Mutlak yetkinliği ifade eder. Öyleyse, Kudret’in zıddı olan acizliğin müdahalesi olamaz. Bunun anlamı Yüce Allah (c.c) ahireti bir insan yarattığı kadar kolay yaratır. Hatta bütün mahlûkatın yaratılması bir insanı yaratmak gibidir.

Ölmüş ağaçların yeşillenmesi ne ise çürüyen kemiklerinde yaratılması odur. Kur’an bu ikisi arasındaki benzerliği gözler önüne serip buna hayret etmenin şüpheye düşmenin anlamsızlığını belirtir. Yeri ve gökleri yaratan bu yerin ve göğün en güzel yaratığı olan insanın hayatından ve ölümünden aciz kalamaz, kalmaz.

Öldükten sonra dirilmenin delillerini, dünyada açık olan fiillerle Yüce Allah azze ve celle akla göstermektedir. Belki denilebilir ki ahiretin varlığı Yüce Allah(c.c)’ın sıfatlarının bir taallukunun bir gereğidir. Daha iyi bir değişle, Peygamber ve Kitap göndermenin tabii bir sonucudur. Ahiret olmazsa değerin bir anlamı kalmaz.

Müşrikler maddenin ötesine geçemeyen ve onda boğulan hayatı sadece dünyaya tahsis eden bir anlayışa sahiptirler. Peygamberlere tepki göstermelerinin ilk sebebi İlah anlayışı ve Varlığı izah tarzıdır. Diğerleri ise Peygamberleri inkar ve ahireti yalanlamak olarak ortaya çıkmaktadır. Böyle davranmalarının temelinde içtimai, ruhi ve iktisadi bir takım sebepler bulunmaktadır.

Bu sebepler Kur’an ve Sünnet ile izale edilmedikten sonra toplumun ıslahı mümkün değildir. Tabi ki toplumun ıslahı ancak o toplumu meydana getiren fertlerin kendisini ıslah etme yönünde mücadele vermesi şarttır. Islah olmamış fertler ıslah olunmuş cemiyetler inşa edemezler. O halde şu soruyu sormak istiyorum!

BİZLER BU GÜN YAŞADIĞIMIZ BU TOPLUMDA AHİRET HAYATINA YAKİNEN İMAN ETMİŞ, PEYGAMBERLERİ DOĞRULAMIŞ OLARAK MI YAŞIYORUZ? HANGİ TOPLUMDA  HANGİ SIFATLA YER EDİNDİĞİMİZİ İYİCE DÜŞÜNELİM.!!

ALLAH AZZE VE CELLE BİZLERE AHİRETE KESİNLİKLE ŞEK VE ŞÜPHE DUYMADAN İNANAN, ŞU HAYATIN MUTLAKA BİR GÜN ZEVALE ERECEĞİNİN VE EBEDİ HAYATIN BAŞLAYACAĞININ ŞUURUNDA BİR HAYAT ŞEKİLLENDİRMEYİ BAHŞETSİN İNŞALLAH.

 

دَعْوٰيهُمْ ف۪يهَا سُبْحَانَكَ اللّٰهُمَّ وَتَحِيَّتُهُمْ ف۪يهَا سَلَامٌۚ وَاٰخِرُ دَعْوٰيهُمْ اَنِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ۟

 

 Oradaki duaları: ‘Allah’ım, Sen ne yücesin’dir ve oradaki dirlik temennileri: ‘Selam’dır; dualarının sonu da: ‘Gerçekten, hamd alemlerin Rabbi olan Allah’ındır.’

(Yûnus – 10)

 ALLAH’A EMANET OLUN.

ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.