GÜNÜN AYET VE HADİSİ
GÜNÜN AYETİ
فَلَمَّا نَسُوا مَا ذُكِّرُوا بِه۪ٓ اَنْجَيْنَا الَّذ۪ينَ يَنْهَوْنَ عَنِ السُّٓوءِ وَاَخَذْنَا الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا بِعَذَابٍ بَـ۪ٔيسٍ بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ
“Kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında ise, biz de kötülükten sakındıranları kurtardık. Zulmedenleri yaptıkları fısk dolayısıyla pek zorlu bir azab ile yakaladık.“
(Araf Suresi 165. Ayet)
GÜNÜN HADİSİ
197-…….ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Salim ibn Abdillah haber verdi; ona da babası Abdullah ibn Umer (R.A.) şöyle haber vermiştir: Umer ibnu’l-Hattâb, Rasûlullah’ın beraberinde sahâbîlerinden bir topluluk içinde İbn Sayyâd denilen bir kâhinin bulunduğu tarafa doğru gittiler. Nihayet onu (Ensâr’dan) Mağale oğulları’nın kalesi içinde çocuklarla oynarken buldular. İbn Sayyâd, o günlerde henüz erlik çağına ermeye yaklaşmıştı. Bu genç kâhin, Rasûlullah’ı bilemedi, nihayet Rasûlullah onun sırtına eliyle hafifçe vurduktan sonra:
— “Benim Allah’ın Rasûlü olduğuma şehâdet eder misin?” deyince, hemen Rasûlullah’a baktı ve:
— Senin Ümmîlerin Rasûlü olduğuna şehâdet ederim, dedi. Bundan sonra İbn Sayyâd:
— Sen benim Allah’ın Rasûlü olduğuma şehâdet eder misin? dedi. Peygamber onun suâline cevâb vermeyip, onu eliyle itti ve sonra:
— “Ben Allah ‘a ve Allah ‘in hakk Rasûllerine îmân ettim ” dedi. Bundan sonra İbn Sayyâd’a:
— “Düşte, törede ne görüyorsun?” diye sordu. O da:
— Bana doğru haber de gelir, yalan haber de gelir, dedi. Rasûlullah:
— “Senin üzerine iş karıştırılmıştır” buyurdu.
Rasûlullah ona:
— “Ben senin için gönlümde birşey sakladım?” dedi, (O: Nedir? dedi. Zihninde Duhân Sûresi’ni hatırlamıştı).
İbn Sayyâd:
— Gönlündeki “Duh”tur, diye cevâb verdi. Rasûlullah:
— “Sus, yıkıl git! Haddini tecâvüz etme!” buyurdu. Umer:
— Yâ Rasûlallah! Bana onun hakkında izin verir misin ki, onun boynunu vurayım! dedi.
Rasûlullah;
— “Eğer bu Deccâl ise sen onun üzerine musallat kılınmazsın (yânî onu vurmağa me’mûr değilsin)/ “Eğer Deccâl değil ise, onu öldürmekte senin için hiçbir hayır yoktur!” buyurdu.
Salim şöyle dedi: Ben yine Abdullah ibn Umer’den işittim, şöyle diyordu: Rasûlullah bundan sonra bir kerre de Ubeyy ibn Ka’b el-Ensârî ile beraber İbn Sayyâd’ın bulunduğu hurmalığı kasdederek gittiler. Nihayet Rasûlullah hurmalığa girince hurma gövdeleriyle saklanıp gizlenmeye başladı. Böylece İbn Sayyâd kendisini görmeksizin ondan birşeyler işitmek istiyordu. îbn Sayyâd ise hurmalıkta kendisine âid bir kadîfe içinde, döşeği üzerinde yatmakta idi. Kadife hırka içinde genizden gelen hafif bir ses, bir hırıltı vardı. Tam bu sırada îbn Sayyâd’ın annesi, hurma gövdeleriyle korunmakta olan Peygamber’i gördü de İbn Sayyâd’a:
— Ey Safi! İşte Muhammed geldi! diye seslendi.
Safi, İbn Sayyâd’ın adıdır. İbn Sayyâd, bulunduğu yatma hâline son verip sustu. Rasûlullah yanındakilere:
— “Şu kadın oğlunu o hâlde bıraksaydı îbn Sayyâd saçma sözleri ve tabiî olmayan halleriyle size ne mâl olduğunu beyân ederdi” buyurdu.
Salim şöyle dedi: Abdullah ibn Umer şöyle dedi: Bir kerresinde Rasûlullah (Sav) insanlar içinde ayağa kalktı, (Allah’a hamdedip) lâyık olduğu sıfatlarla Allah’ı övdü. Bundan sonra Deccâl’i zikredip şöyle buyurdu:
— “Ben sizleri kesin surette onun şerrlerinden sakındırırım. Peygamberlerden herbir peygamber, muhakkak kavmine Deccâl’den haber verip korkutmuştur. Nûh Peygamber de muhakkak kavmine ondan haber verip sakındırmıştır. Lâkin ben size bunun hakkında hiçbir peygamberin bilsinler diye kendi kavmine söylemediği bir vasfını söyleyeceğim: Deccâl şaşıdır (kötü kılavuzdur), Allah ise şaşı değildir (insanları doğru yola irşâd eyler)”.
Ebû Abdillah el-Buhârî: “Hase’tu’l-Kelbe”, “Köpeği uzaklaştırdim”; “Hâslîn” (el-Bakara: 65; d-A’râf: 165)”Uzaklaştırılanlar” ma’nâsinadır, dedi.
(KİTABU’L EDEB – BUHARİ – 197. HADİS)