GÜNÜN AYET VE HADİSİ
GÜNÜN AYETİ
وَلَوْ جَعَلْنَاهُ قُرْاٰناً اَعْجَمِياًّ لَقَالُوا لَوْلَا فُصِّلَتْ اٰيَاتُهُۜ ءَاَۭۘعْجَمِيٌّ وَعَرَبِيٌّۜ قُلْ هُوَ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا هُدًى وَشِفَٓاءٌۜ وَالَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ ف۪ٓي اٰذَانِهِمْ وَقْرٌ وَهُوَ عَلَيْهِمْ عَمًىۜ اُو۬لٰٓئِكَ يُنَادَوْنَ مِنْ مَكَانٍ بَع۪يدٍ۟
Eğer biz onu A’cemi (Arapça olmayan bir dilde) olan bir Kur’an kılsaydık, herhalde derlerdi ki: ‘Onun ayetleri açıklanmalı değil miydi? Arap olana, A’cemi (Arapça olmayan bir dil)mi?’ De ki: ‘O, iman edenler için bir hidayet ve bir şifadır. İman etmeyenlerin ise kulaklarında bir ağırlık vardır ve o (Kur’an), onlara karşı bir körlüktür. İşte onlara (sanki) uzak bir yerden seslenilir.’
(Fussilet 44. Ayet)
GÜNÜN HADİSİ
4…..Enes ibn Mâlik (R.a) şöyle demiştir: Rasûlullah’ın Medine’ye gelmesi haberi Abdullah ibn Selâm’a ulaştı. Abdullah hemen Rasûlullah’a geldi ve:
— Ben sana üç şey soracağım ki, bunların cevâblannı peygamberden başkası bilmez, dedi: a. Kıyamet alâmetlerinin ilki nedir? b. Cennet ahâlîsinin cennette yiyecekleri ilk yemek nedir? c. Çocuk hangi şeyden dolayı babasına benzer ve hangi sebeble anasının soyuna çeker? diye sordu.
Rasûlullah (S.a.v):
— “Bu mes’eleleh biraz önce Cibril bana haber vermişti” buyurdu. ‘ ”
Enes dedi ki: Bunun üzerine Abdullah:
— Bu Cibrîl, melekler arasında Yahûdî düşmanıdır, dedi. .
Rasûlullah, soruların cevâblarına başlayarak?” a. Kıyamet alâmetlerinin birincisi bir ateştir ki, o insanları doğu tarafından batı tarafına sürecektir, b. Cennet ahâlîsinin yiyeceği ilk yemek balık ciğerinin (sarkmış olan) fazlasıdır, c. Çocuğun (baba ve ana soylarına) benzemesine gelince, erkek, kadına cinsî münâsebette bulunduğu sırada erkeğin suyu kadınınkinin önüne geçerse çocuk babaya benzer. Kadının suyu erkeğinkinin önüne geçerse, çocuk anaya benzer” buyurdu.
Bu cevâblar üzerine Abdullah ibn Selâm:
— Ben şehâdet ediyorum ki, Sen muhakkak Allah’ın Rasûlü’-sün, dedi.
Bundan sonra İbnu Selâm (devamla):
— Yâ Rasûlallah! Yahudiler insanı hayrete bırakacak surette yalan söyleyen, asılsız isnâd ve iftiralarda bulunan haksız bir millettir. Eğer Sen beni onlardan sormazdan önce benim müslümân olduğumu duyup öğrenirlerse, muhakkak onlar Senin yanında bana (akla gelmedik) iftiralarda bulunurlar (Onun için evvelâ Sen beni onlardan sor), dedi.
Bunun akabinde Rasûlullah’ın huzuruna bir Yahûdî zümresi geldi. Abdullah da evde bir yere girip çekiliverdi. Şimdi Rasûlullah, Ya-hûdîler’e:
— “Abdullah ibn Selâm sizin içinizde hangi derecededir, nasıl adamdır?” diye sordu.
Yahudiler:
— O bizim en âlimimizdir ve en âlimimizin oğludur. Ve yine Abdullah bizim en hayırlımızdır ve en hayırlı bir sımamızın oğludur! dediler.
Bunun üzerine Rasûlullah:
— “Abdullah müslümân olduysa ne dersiniz (Siz de müslümân olur musunuz)?” diye sordu.
Yahudiler:
— Böyle şeyden Allah onu korusun! diye karşıladılar. Bunun üzerine Abdullah, Yahûdîler’e karşı çıktı ve:
— Eşhedu enlâ ilahe itte’ilah ve eşhedu enne Muhammeden ra-sûlu llah( = Şübhesiz bilirim bildiririm Tanrı’dan başka yoktur tapacak, yine bilirim bildiririm Tanrı’nin elçisidir Muhammed), dedi.
Bu defa da Yahûdîler:
— O bizim şerrlimizdir, şerlimizin oğludur! demeye başladılar ve İbn Selâm(ın nâmûsu, nesebi ve şerefi) hakkında türlü iftiralarda bulundular [7].
(KİTABU’L ENBİYA – BUHARİ – 4. HADİS)