GÜNÜN AYET VE HADİSİ
GÜNÜN AYETİ
اَلَّذٖينَ اسْتَجَابُوا لِلّٰهِ وَالرَّسُولِ مِنْ بَعْدِ مَٓا اَصَابَهُمُ الْقَرْحُؕۛ لِلَّذٖينَ اَحْسَنُوا مِنْهُمْ وَاتَّقَوْا اَجْرٌ عَظٖيمٌۚ
“Bunca yara aldıktan sonra yine Allah’ın ve peygamberin çağrısına koşanlar var ya işte onlardan bu güzel davranışta bulunan ve karşı gelmekten sakınanlar için de büyük mükâfat vardır.”
(ALİ-İMRAN 172.AYET)
GÜNÜN HADİSİ
49–…Bize Mûsâ ibn Ukbe tahdîs etti. Bize Salim ibn Abdillah, babası Abdullah ibn Umer(R.A)’den şöyle tahdîs etti: Peygamber (S.A.V) peygamberlik ve vahiy gelmezden önce Beldah vadisinin alt tarafında Zeyd ibn Amr ibn Nufeyl ile buluştu. Bu sırada Peygamber’e (Kureyş tarafından) bir sofra ve bir mikdâr yemek takdîm edildi. (Peygamber yemedi.) Zeyd de yemekten çekindi. Sonra Zeyd, Kureyş’e karşı:
— Ben sizin putlarınız adına kesmekte olduğunuz hayvanların etlerinden yemem. Ben yalnız üzerine Allah adı anılarak kesilen hayvan etini yerim! dedi.
Abdullah ibn Umer devamla dedi ki: Muhakkak ki Zeyd ibn Amr, Kureyş’e karşı onların bu yolda kestikleri hayvanlarını ayıplardı da, onların bu âdetlerini reddederek ve nazarlarında büyütüp canlandırarak:
— (Ey Kureyş!) Koyun Allah’ın yarattığı bir hayvandır. Allah onu yaratmış ve onun faydalanması için gökten yağmur yağdırmış, yerden de onun gıdasını bitirmiştir. Sonra siz (Allah’ın yarattığı, besleyip büyüttüğü) bu hayvanı Allah adından başka bir ad anarak kesiyorsunuz! der idi.
Geçen senedle Mûsâ ibn Ukbe dedi ki: Bana Salim ibn Abdillah tahdîs etti. Ben Sâlim’în bu hadîsi ancak Abdullah ibn Umer’den tahdîs etmekte olduğunu biliyorum (o, şöyle demiştir): Zeyd ibn Amr ibn’Nufeyl, Mekke’den Şam’a doğru çıktı da tevhîd dîninden soruyor ve ona tâbi’ olup, onu arıyordu. Derken Yahûdîler’den bir âlime kavuştu da ona dînlerinin mâhiyetinden sordu. Ve:
— Belki ben de sizin dîninize girerim. Onun için bana dîninizin hâlini haber ver, dedi.
Yahûdî âlim, Zeyd’e:
— Sen Allah’ın gadabından payını almadıkça bizim dînimiz üzere olamazsın, dedi.
Zeyd de ona:
— Ben ancak Allah’ın gadabmdan kaçıyorum, ben ebeden Allah’ın gadabından hiçbirşey taşımam ve ben onu taşımamaya muktedir hâldeyim. Sen bana dînlerden bir başka dîne delâlet eder misin? dedi.
Âlim:
— Ben o dînin ancak Hanîf Dîni olabileceğini biliyorum, dedi. Zeyd:
— Hanîf Dîni nedir? dedi. Yahûdî âlimi:
— O, îbrâhîm Dîni’dir. İbrâhîm ne bir Yahûdî, ne de bir Hristiyan’dı. O, Allah’tan başkasına ibâdet etmezdi, dedi.
Zeyd onun yanından çıktı ve Hristiyanlar’dan bir âlime kavuştu. Ona da Yahûdî âlimine söylediği gibi söyledi. O da Zeyd’e:
— Sen Allah’ın lanetinden nasîbini almadıkça asla bizim dinimiz üzere olamayacaksın, dedi.
Zeyd ona da:
— Ben ancak Allah’ın lanetinden kaçmaktayım, ben ebeden Allah’ın la’netinden de, gadabından da hiç birşey taşıyamam. Ben bunu taşımamaya muktedir hâlde bulunuyorum. Sen bana başka dîne delâlet eder misin? dedi.
Hristiyan âlimi:
— Ben o dînin ancak Hanîf Dîni olabileceğini biliyorum, dedi. Zeyd:
— Hanîf Dîni nedir? dedi. Hristiyan âlimi:
— îbrâhîm Dîni’dir. O ne bir Yahûdî, ne de bir Hristiyân’dı ve yalnız Allah’a ibâdet ederdi, dedi.
Zeyd, bunların İbrâhîm Peygamber hakkındaki sözlerini görünce, oradan çıktı ve onların arazîsinden dışarı çıkınca iki elini yukarıya kaldırdı da şöyle dua etti:
— Yâ Allah, ben Seni şâhid tutuyorum: Ben ibrâhîm Dîni üzereyim, dedi.
Ve el-Leys ibn Sa’d şöyle demiştir: Bana Hişâm, babası Urve ibnu’z-Zubeyr’den; o da Ebû Bekr’in kızı Esmâ’dan olmak üzere şöyle yazdı: Esma şöyle demiştir: Ben Zeyd ibn Amr ibn NufeyPi, sırtını Ka’be’ye dayamış olduğu hâlde ayakta gördüm, şöyle diyordu:
— Ey Kureyş toplulukları! Allah’a yemîn ediyorum ki, benden
başka sizlerden hiçkimse îbrâhîm Dîni üzere değildir!.
Râvî dedi ki: Zeyd, diri diri gömülecek kız çocuklarına hayât bahşederdi. O, kızını öldürmek isteyen kimseye:
— Onu öldürme, ben onun yaşama masrafını sana veririm, derdi ve o kızı yanına alırdı.
Kız çocuğu hareket edip yetişince de babasına:
— istersen kızı sana geriye vereyim, ister-onun masrafım da sana ödeyeyim, der idi.”
KİTABU MENAKIBİ’L-ENSAR (Ensâr’ın Menkıbeleri Kitabı) -BUHARİ –49. HADİS
Yorumlar