sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

HAK VE BATIL BİRBİRİNDEN APAÇIK AYRILMIŞTIR  !!! HAK BELLİ BATIL BELLİDİR  !!!

19.04.2021
867
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd Alemlerin Tek Sahibi, yöneticisi, terbiye edicisi olan Allah’a, Salat O’nun seçtiği ve uyulmasını emrettiği kulu Muhammmed’e (sav), Selam önderi, lideri Muhammed (sav) olan tüm Mü’min ve Müslüman kardeşlerimizin üzerine olsun inşaAllah…

Toplumumuzun sıkıntılı olduğu şu dönemde insanların büyük dertlerine baktığımızda bu sıkıntıların sebeplerinden birinin ve en önemlisi belki de kaynağının  maalesef ‘Hak ve Batıl’ kavramlarının anlaşılmaması ve bilinmemesinden kaynaklanan durumlar olduğunu gördük.Buna binaen belki bir nebze şuurlandırıp ilaç olma niyetiyle bu yazımızın konusunu seçtik.

 İslâm kültürününün ve Kur’an kavramlarının en önemlilerinden ve en zengin anlam taşıyanlarından biri de ‘Hak’ kelimesidir. ‘Hak’ sözlükte, bâtılın zıddı, yerine getirilen hüküm, adalet, varlığı sabit olan, doğruluk, gerçeklik (hakikat), İslâm, mal-mülk, hisse, pay, bir emek ve zahmet karşılığı alınması gereken şey, iddiaya uygunluk, vâcip, sâdık, yaraşır, kesin şey manasındadır. ‘Hak’ kelimesinin aslı, uygunluk ve denk gelmektir. Bu kelime masdar, isim ve sıfat olarak değişik manalarda kullanılmaktadır. Masdar olarak anlamı, sabit olma ve mevcudiyetin (varlığın) gerçek olması demektir. Bu da, bilgi ile, bilinenlerin, birbirine uygun olması şeklinde anlaşılır.

Buradan hareketle, bazen düşüncenin doğruluğuna hak, bazen da görülenin, bilinenin gerçek ve sâbit oluşuna hak denilir. Gerçekleşen olaylar hakkında ‘tahukkuk etti’ denir ki bu, olayın hak olarak, yerinde, bir gerçek olarak meydana geldiğini anlatır.

İslâmî literatürde, hakkın kendisi olan yüce Allah, insanları mutlu kılmak için kendi katından kitabını da hak olarak indirmiştir. Onun için mutlak hak/doğru veya asıl gerçekler ancak Allah’ın vahyi iledir. Yani, Allah’ın indirdiği ve O’nun bildirdiği doğrular haktır. Yani, hakikat, doğruluk, gerçeklik, adâlet kişilere göre değil; Allah’ın bildirdikleri ölçüde haktır.

Hak, mutlak doğru; şahsa, zamana ve yere göre değişmeyen kesin doğru anlamındadır. Beşerî doğrular, göreceli yaklaşımlar, teori ve zanlarla; hak, farklı şeylerdir. Allah’tan bize gönderilen kanuna da hak diyoruz. Çünkü Hak olan Allah’tan geldiği için haktır. Hak kelimesinin çoğulu “hukuk”tur. O yüzden haklar, yani hukuk da, Hakk’a dayanmalı, mutlak doğru hükümler olmalı; şahsa, zamana ve yere göre değişen, beş on sene içinde eskiyip değiştirilen, nice haksızlıklara/zulümlere kılıf olan şekilde olmamalıdır. “Kim Allah’ın indirdiği (“hak”la, “hukuk”la) hükmetmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir.” (Mâide, 45)

Aciz olan insan kendi ne ki Hakk’ı Hukuku belirlesin.Sınırsız alemin sınırsız sahibi olan Yüce Allah (cc) varken ölümlü ve aklı noksan olan insana ne oluyor ki sınırsız istekleri ve ihtiyaçları olan insanoğluna Hakk’ı belirlesin.İnsan değişir,istekleri değişir,ihtiyaçları değişir,maddeler değişir,durumlar değişir… Bu kadar değişimin içerisinde aciz ve eksik olan olan insan hangisine yetişebilir ki?

Yetişemez ve yetişemediği için de nerde ne yapacağını bilemez.Kendiyle çelişir ortada kalır,kararsız ve değişken olur ve hiçbirşeyde de isabet edemez.İsabet edemeyen de mutsuz olur,huzursuz olur,yaşadığı ortam,alanlarda kaos olur.

Hak kelimesi, Kur’an’da 227 yerde geçer;  türevleriyle birlikte ise toplam 287 yerde kullanılır.

Kur’an bu kelimeyi bir kaç anlamda kullanmaktadır:

1- Bir şeyi hikmetin gereğine göre (nasıl gerekiyorsa ona göre) yapan anlamında. Bu anlamda ‘hakk’ Allah’ın bir sıfatıdır. “Işte burada (bu durumda) velâyet (velilik, dostluk) hakk olan Allah’a aittir. O, sevap bakımından ve sonuç bakımından hayırlıdır.” (18/Kehf, 44) âyetindeki ‘hakk’ kelimesi Allah’ın bir sıfatıdır. (Ayrıca bkz. 6/En’am, 62; 10/Yûnus, 32; 22/Hacc, 6, v.d.)

2- Hikmetin gereği olarak var edilen şeyler. Allah (cc) fiilleri bu anlamda ‘hak’tır. Güneşin  ve  ayın  yaratılması  hakkında “…Allah,  bunları ancak hak ile yaratmıştır. O, bilen bir topluluk için âyetlerini böyle birer birer açıklamaktadır.” (10/Yûnus, 5, ayrıca bkz. 10/Yûnus, 53; 2/Bakara, 146)

3- Bir şey hakkında aslına uygun olarak inanç taşıma anlamında. Bir kimse hakkında ‘onun yeniden diriliş ve cennet konusundaki inancı hak’tır’ dememiz gibi. “Allah, iman edenleri,

ayrılığa düştükleri hakk’a, kendi izniyle eriştirdi.” (2/Bakara, 213) âyetinde insanların inanç ilkeleri ve ibadetler konusunda ihtilâf ettikleri gerçek anlamında geçmektedir. (Muh. Ibni Kesir, 1/188)

4- Gereğine göre, gerektiği kadarıyla ve gerektiği zamanda meydana gelen söz veya iş anlamında. Bir kimse için ‘senin sözün hak’tır’ dememiz gibi. “Eğer hak, onların hevâ (istek ve tutku)larına uyacak olsaydı hiç tartışmasız gökler, yer ve bunların içinde olan herkes ve her şey fesada (bozulmaya) uğrardı…” (23/Mü’minûn, 71). Buradaki hak; Rabbimizin adı olarak (muh. Ibni Kesir, 2/570), tüm yaratılmış âlemin tâbi olduğu gerçeklik (M. Esed, Kur’an Mesajı, 2/698), ya da hikmetin gereğine göre konulan hüküm anlamında gelmiş olabilir.

5- Borç anlamında: (2/Bakara, 282).

6- Hisse, pay anlamında: “Ve onların mallarında belirli bir hakk vardır; isteyenler ve yoksul olanlar için.” (70/Meâric, 24-25, ayrıca bkz. 51/Zâriyât, 19)

7- Adalet anlamında: “Allah hakk ile hükmeder. Oysa O’nu bırakıp ta tapmakta oldukları ise, hiç bir şeye hükmedemezler. Şüphesiz Allah işitendir, görendir.” (40/Ğâfir, 20)

 

‘Hak’ aslında sâbit ve aklın inkâr edemeyeceği derecede gerçek olan şey demektir. O aynı zamanda doğrudur, isabetlidir, maksada uygundur, arzu edilene denk düşen şeydir. Bu bakımdan her an ve yerde sabit olan (mevcut olan) Allah (cc) gerçek Hakk’tır. O, yarattıklarını hak üzere yarattığı için, onlar da Allah’a göre hak’tırlar. Hak’tan gelen, O’ndan kaynaklanan her şey de tıpkı O’nun zâtı gibi hak’tır. O’ndan gelen vahy da hak’tır. O’nun gönderdiği din de hak’tır.

Hakkın zıttı Batıldır.Haktan sonra geriye yalnız batıl kalır. Bâtıl,  hakk’a göre temelsiz, boş, gerçek olmayan, uymayan ve geçersizdir. Hakk, suyun kendisi, bâtıl ise onun üzerinde biriken köpüktür. Köpük kaybolur gider, su kalır.

Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla

(Allah) Gökten bir su indirdi de dereler kendi miktarınca çağlayıp aktı. Sel de yüze vuran bir köpük yüklendi. Bir süs veya bir meta sağlamak için ateşte üzerine yakıp-erittikleri şeyler (madenler)de de bunun gibi bir köpük (artık) vardır. İşte Allah, hak ile batıla böyle örnekler verir. Köpüğe gelince, o atılır gider, insanlara yarar sağlayacak şey ise, yeryüzünde kalır. İşte Allah örnekleri böyle vermektedir. (13/Ra’d, 17)

Hak, her zaman kalıcıdır, yerindedir, uygundur, üstündür. Hak gelince zaten bâtıl yok olup gider. Bâtıl hakk’ın karşısında tutunamaz. Zaten yok olmak (tıpkı köpük gibi) onun doğasında vardır. Çünkü onun bir gerçekliği ve geçerliliği yoktur.

Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla

Ve küfrün karanlıklarını parçalayıp âlemleri aydınlatan Kur’an’ın meydana getireceği devrimi şimdiden müjdeleyerek de ki: “İşte nihâyet, mutlak ve değişmez gerçek olan hak geldi; yalan, kötülük, inkârcılık temeline dayanan bâtıl yıkılıp gitti; zaten bâtıl, er geç yok olmaya mahkûmdur!”

(17/İsrâ, 81)

Ve daha birçok ayet bunu anlatmaktadır.İnşallah bir dahaki yazımızda devam etmek duasıyla…

Hamdlerin tamamı alemlerin Rabbi ve Yöneticisi olan Yüce Allah’a mahsustur.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.