BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd Âlemlerin Rabbi olan ALLAH(C.C)’a mahsustur. Salat ve selam önderimiz başkomutanımız HZ. MUHAMMED(S.A.V)’e aline ashabına ve müminlerin üzerine olsun.
Geçen ayki yazımızıda sabrın tarifini âlimlerin yaptığı izahatlarla açıklamıştık şimdi ise sabrın bölümleri nelere sabredileceğini birlikte öğrenelim inşallah.
Sabır, alâkalı olduğu konulara göre üç kısımdır:
1 – Birinci kısım: emirleri, ibadet ve taatları eda edinceye kadar yapılan sabırdır.
2 – İkinci kısım: yasakları ve şeriata uygun olmayanları yapmamaya sabırdır.
3 – Üçüncü kısım: kaza ve kadere kızmayıp, bunlara sabırdır.
Şeyh Abdülkadir, “Fütûhu’l Gayb” isimli eserinde bu üç kısım hakkında şöyle demiştir;
“Kul için yapacağı bir emir, sakınacağı bir yasak ve sabredeceği bir kader mutlaka lazımdır.”
Bu konunun açıklanması iki tarafı da ilgilendirir. Bir tarafı Allah Teala ile ilgilidir, diğer tarafı da kul ile ilgilidir.
Allah Teala ile ilgili tarafı ele alırsak; Allah’ın kulları üzerinde iki hükmü vardır.
Şer’i hüküm; Allah’ın emriyle ilgilidir.
Kevnî ve kaderi hüküm ise; Allah’ın yaratmasıyla ilgilidir. Çünkü, yaratmak ve emretmek yalnız Allah’a mahsustur.
Allah Teala’nın dinî hükmü, matluba (istenilen, aranılan, talep edilen şeye) göre iki nevidir:
1 – Birinci nevi: Talebedilen şey sevimli olduğundan yapılması istenilendir. Bu da ya “vacip” olur veya “müstahap” olur. Bunların yapılması da ancak sabırla tamam olur.
2 – İkinci nevi: Talebedilen şey sevimsiz olduğundan yapılmaması istenilendir. Bu da ya “haram” olur veya “mekruh” olur. Bunların yapılmaması da sabra bağlıdır. İşte bunlar, Allah Teala’nın şer’î ve dinî hükmüdür.
Allah Teala’nın kevnî ve kaderi hükmüne gelince, bu da kulun herhangi bir tesiri olmaksızın Allah’ın kulu üzerine kaza ve takdir ettiği musibetlerdir. Kulun bu musibetlere sabretmesi farzdır.
Dinin temeli şu üç esastan ibarettir:
1 – Emredilenleri yapmak,
2 – Yasakları terketmek,
3 – Takdir edilmiş olana sabretmektir.
Kul ile ilgili olan tarafa gelince; Kul, mükellef olduğu sürece bu üç esastan ayrılamaz ve kendisinden teklif düşmedikçe bu üç esas da ondan düşmez.
Buğday başağının yalnız sapı üzerinde yükseldiği gibi emirlerden, nehiylerden ve kaderden ibaret olan kulluk vazifeleri de yalnız sabır temeli üzerinde yükselirler.
Gerek Allah’ın emriyle olan ibadet ve taatlar olsun, gerek Allah’ın yaratmasıyla olan kaza ve kader olsun, gerekse Allah’ın yasaklamış olduğu yasaklar olsun bütün bunların hepsi sabra bağlıdır.
Nitekim Hz. Lokman da, oğluna şöyle nasihatte bulunmuştu:
“Ey oğulcağızım! Namazı dosdoğru kıl, iyiliği emret, kötülüğü yasakla, başına gelen belaya sabret.”
Hz. Lokman’ın oğluna, “iyiliği emret, kötülüğü yasakla” ifadesi, oğlunun iyiliği hem kendisinin yapmasını, hem başkalarına emretmesini ve kötülüklerden hem kendinin vaz geçmesini, hem başkalarını vaz geçirmesini içine almaktadır. Çünkü emreden ve yasaklayan kimsenin emrettiğini kendi yapmadıkça, yasakladığından kendi vaz geçmedikçe bu şekildeki emri ve yasaklaması doğru olmaz.
Nitekim Allah Teala bu üç esası şu sözünde açıklamaktadır:
“Peki, sana Rabbinden indirilenin gerçekten hak olduğunu bilen kişi, o görmeyen (a’ma) gibi midir? Ancak temiz akıl sahipleri öğüt alıp-düşünebilirler.”
“Onlar Allah’ın ahdini yerine getirirler ve verdikleri kesin sözü (misakı) bozmazlar.”
“Ve onlar Allah’ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi ulaştırırlar, Rablerinden korkarlar, (bilhassa) kötü, hesabdan endişe ederler.”
“Ve onlar Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte onlar, bu yurdun (dünyanın güzel) sonucu (ahiret mutluluğu) onlar içindir.” (Ra’d/19-20-21-22)
Allah Teala, bağlantıların da, Allah korkusu ile kıyamet günündeki hesabın kötülüğünden korkmanın da sabır ile bağlı bulunduğunu açıklayarak:
“Onlar ki, Rablerinin rızasını kazanmak için sabrederler.” (Ra’d:22) buyurmuştur.
Allah Teala, sabrın yalnız kendi rızası için yapılacağını bildirdikten sonra insanların sabretmelerine en büyük yardımcının namaz olduğunu zikrederek:
“Namazı dosdoğru kılarlar.” buyurmuştur.
Dünya ve ahiret işlerinde de en büyük yardımcıların namaz ile sabır olduğunu, Allah Teala aşağıdaki ayet-i kerimelerinde beyan etmiştir:
“Sabırla ve namazla (Allah’dan) yardım isteyin Gerçi bu (nefislere) pek ağır gelirse de (Allah’a) saygısı olan kimselere ağır gelmez.” (Bakara/45)
Her nerede “takva” kelimesi “sabır” kelimesiyle beraber zikredilirse:
– Emredilenlerin yapılmasına,
– Haram ve yasakların terkedilmesine,
– Kaza ve kadere sabredilmesine şamil olur.
Çünkü takvalı oluşun hakikati, emredilenlerin yapılması ile haram ve yasakların terkedilmesinden ibarettir.
Allah hepimizi sabredenlerden kılsın. (Âmin)