sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

HAYATIN MERKEZİ KUR’AN-I KERİM – 2

11.09.2019
624
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

“Elif Lâm Mim Sad. Sana bir kitap (Kur’an) indirildi. Onunla insanları uyarman ve Mü’minlere öğüt vermen için. Kalbine bir sıkıntı gelmesin.” A’raf Suresi: 1-2

 

Evet, bu ayetten anlıyoruz ki; Bu kitap insanlara uyarı ve Mü’minlere öğüt vermek için gönderildi.

Bu kitap, batıl inanç ve gelenekleri ortadan kaldırmak, toplumun alışılmış ve kalıplaşmış kötü kaidelerine; karşı durmak için gönderildi.

Bu kitap, her halû kârda hakkı kesin olarak ortaya çıkarmak için gönderildi.

Bu kitap, Kelime-i tevhidin hakimiyeti için gönderildi.

Bu kitap, toplumsal huzur, toplumsal barış, düzen ve adalet için gönderildi.

Bu kitap, daha sayamayacağımız nice özellikleri ile insanlığa, insanlık için gönderildi.

Dolayısıyla bu kitabın hükmü ve hakimiyeti geçici olarak düşünülemez. İnsanlığın yoldan çıktığı her dönemde, insanları insanlıktan çıkaracak her şeyle mücadele eder.

Beşeriyet, zaman zaman gericilik ve cehalete saplandıkça, Kur’an, gerçek medeniyeti icra için devreye girer. Tüm insanları uyarır ve kendisine uyanlara öğüt verir. Peygamberimiz Kur’an’ı tarif ederken: “…O, hak ile batılı ayırt eden bir ölçüdür… O, Allah’ın sağlam ipidir.” Kütüb-i Sitte: 3/225  Hadis No: 412 buyurmaktadır.

Asrımıza baktığımızda; bazı toplumların eski cahiliye döneminden izler taşıdığını görüyoruz. Günümüzde işlenen günahlar, cahiliye döneminde işlenen günahları geçmiştir. Ve dolayısıyla asrımızda yeniden Kur’an’ın hakimiyetine şiddetle ihtiyaç duyulmaktadır.

Ancak ne var ki; Kur’an’ın hakimiyetini sadece inananlar kabul eder. Çağdaş Ebu Cehil’ler, o gün olduğu gibi bu gün de, Kur’an’ın hakimiyetine karşı gelirler. Ve böylelikle insanlığın tarihiyle başlayan, iman ve küfür mücadelesi sürekli olarak devam eder.

İnsanlık sadece kelime-i tevhidi söylemekle bir yere ulaşamaz. Ta ki; kâinatı yaratan yüce sultanın saltanatı, tüm beşeriyetin hayatında geçerli oluncaya kadar. Nitekim Allah (c.c.), kâinata hakim olduğu kadar, kâinatın bir parçası olan insanın hayatına da hakimdir.

Kaza ve kader ile, insanın hayatına O hükmeder. Tayin ettiği nizam ve şeriatı ile; insanların yazını, kışını, yağmurunu, suyunu hasılı tüm tabiat dengelerini O düzenler.

Bunları bilen ve o güce boyun eğen  insan, aklını kullanarak Allah’tan başkasına kulluk duygusuyla yanaşmaz. Ve; kanunlarını, nizamlarını, değerlerini, inanç ve düşüncelerini direk olarak Allah’tan alır.

İşte insanoğlu bunlardan herhangi birisinde hakimiyet hakkını Allah’tan alıp başkasına verirse; İslâm bu kimsenin yaptığını kabul etmez ve bu hareketin sahibini, müşrik diye ilân eder. İslâm, ancak kendisine kayıtsız şartsız uyanlara Müslüman adını verir.

İnsanlar, inanç yönünden tarih boyunca çeşitli fırkalara ayrılmıştır. Bunlar:

1-   İlâh tanımayan Ateistler.

2-   Allah’a tapar gibi putlarına tapan müşrikler.

3- Semavi kitap sahipleri oldukları halde, dinlerini dünyalarına uydurup, “delâlet ve sapıklığa” düşenler.

4- Müslümanım dedikleri halde, başka başka düşüncelerin emir kulluğunu yapıp, İslâma balta vuranlar.

5- Neye mal olursa olsun, yalnız ve yalnız Allah’ın rızasını kazanmak  için çalışanlar.

İşte günümüzün milyarlarca insanı, saydığım bu maddelerde dağılım yapmaktadırlar.

İnsanın, insan olduğu ortam, fikrin ve ruhun hür olduğu ortamdır. Kulun kula kulluk ettiği her yerde kan vardır, göz yaşı vardır, zulüm ve şirk vardır.

Tüm bu olumsuzluk çarklarına rağmen, insan kendisine Allah tarafından verilen aklı kullanarak, doğruları bulabilecek güçte yaratılmıştır. Buna ne yaşadığı ortam ve ne de zaman olarak hiç bir şey engel olamaz. İnsanın İslâmdan uzak bir şekilde yaşamaya karşı  mazereti kabûl edilmemektedir. Eğer insanın her mazereti kabûl edilseydi, Allah insanı sorumlu tutmayacaktı. Demek ki: her hâl ve şartta İslâm tanınacak, bilinecek ve yaşanacaktır.

Günümüzün, menfaate dayalı sözde medeni ve çağdaş toplumu, insanı gerçek medeniyetten ve medeniyet kaynağı olan Kur’an’dan uzaklaştırmak için seferber olmuştur.

Günümüzün cahiliye toplumu, insanı Allah’a bağlayan bağlara düşman olmuş, din ve ahlâk kavramlarını ortadan kaldırarak, insanı “düşünen bir hayvan” konumuna sokmaya çalışmıştır.

Ve hatta insanı hayvandan ayıran özelikleri hiçe sayarak, cinsel hareketlerin gayri meşru olanlarını, reklâmlarla medeniyet diye lanse etmiş, gazete, dergi, televizyon ve radyolarda:

“Hürriyet içinde cinsel ilişki kurmak ahlâksızlık değildir” diyerek, insanları, fuhşiyata ve çirkin işlere sürüklemeye çalışmıştır.    

Günümüzün cahiliye toplumu; Kur’an’ın “Yapın”  dediklerini yasaklamış, “Yapmayın” dediklerini ise serbest bırakıp teşvik etmiştir.

Kur’an, cahiliye toplumlarına, her türlü hayasızlığa, çirkinliğe, fuhşiyata ve kötülüklere karşı uyanık ve tedbirli olmamız için bizleri uyarmaktadır. Allah’û Tealâ Kur’an’dan başka dost edinmememiz için A’raf suresinin 3. ayetinde biz kullarına şöyle seslenir:

“Rabbinizden  size indirilen kitaba uyun, ondan başka dostlar edinerek onlara uymayın. Pek az öğüt tutuyorsunuz.”  A’raf Suresi: 3

 

Artık Müslümanlar uyanmalı ve takip edecekleri yolu iyi seçmelidirler. Şüphesiz dönüşümüz Allah’adır.

Hamd Alemlerin Rabbi Olan Allah’a Mahsustur.

Yazımız devam edecek…

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.