BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd, bizleri küfrün karanlığından kurtarıp, nura çıkartan alemlerin Rabbi Allah Celle Celaluhu’na mahsustur.
Salat ve selam, alemlere rahmet olarak gönderilen ve bizlere rehber ve örnek olan Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme, aline, ashabına ve kıyamete kadar gelecek bütün müminlerin üzerine olsun.
İşte bu sıraladığımız maddeler teslimiyetin oluşumu ve muhafazası için her mü’minde olması gereken vasıflardır.
Bu gerekliliklerde eksiklikleri olan kişilerin bu açıklarını bir an önce kapatmaları gerekir.
Toplum içerisinde en gözden kaçırılan husus ise peygamberlerin teslimiyet timsali olan hayatlarının etüt edilmemesidir.
hayatları anlaşılmamasıdır.
Ya da anlaşıldığının zannedilerek arka plana bırakılmasıdır.
Bir peygamberin hayatını öğrenip geçmekle etüt edilmiş ve azık alınmış olmaz.
o peygamberlerin zorlu mücadelesini kişi gözünün önüne getirmesi hatta kendini o durumda peygamberin yerine koyup o zorluğu manevi olarak hissetmesi gerekir ki azık alınmış olsun.
Peygamber o kişiye rehber ve örnek olmuş olsun.
Unutulmamalıdır ki peygamberlerin biz insanların içerisinden çıkmasının sebebi bize örnek olsunlar diyedir.
“Andolsun. Sizin için Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için Allah’ın Resulünde takip edeceğiniz pek güzel bir örnek vardır.” (Ahzab suresi 21. Ayet)
Çünkü insan yaratılışı gereği örneğe ve öndere muhtaçtır.
İnsan inanmış olduğu hakikatlerin bir bedende vücut bularak yolunu aydınlatmasını ister.
Yolunu aydınlatan kişinin peşinden gitmek ister.
Bu fıtratı Allah Azze ve Celle bize peygamberlerin, sıddıkların, şehitlerin ve salihlerin peşinden gitmemiz için bize kolaylaşsın, da onların izini takip edelim diye vermiştir.
Fıtratına İslam elbisesini giydirmeyenler ise şeytanların, tağutların, beşeri ideolojilerin ve müstekbir müşriklerin takipçisi olur, onları örnek alıp cehenneme doğru koşturur.
Rabbim bizleri bu durumdan muhafaza etsin.
Madem ki peygamberler bizim için örnektir.
Öyleyse makalemizin ana teması olan teslimiyet hususunda bir peygamberin hayatına vahyin nuruyla bakalım ve azık alalım. İnşallah.
“Rabbi ona teslim ol dedi. O da alemlerin Rabbine teslim oldum dedi.” (Bakara suresi 131. Ayet)
İbrahim aleyhisselam Allah’a vermiş olduğu teslimiyet sözünde sadık kalabilmek için birçok bedeller ödemiş ve Allah’a olan teslimiyetini hayatıyla, yaşantısıyla ispat etmiş peygamberlerdendir.
Teslimiyet konusunda onun karşılaştığı ve bu imtihanlar karşısındaki duruşuna örnekler verelim.
İbrahim aleyhisselam zamanının tağutuna hakka haykırmış ve bu sebepten ötürü mancınıkla ateşe atılma cezası kendisine verilmişti.
“Allah kendisine hükümdarlık verdi diye Rabbi hakkında İbrahim ile tartışanı görmedin mi? İbrahim ona benim Rabbim öldüren ve diriltendir deyince o kafir ben de öldürür ben de dirilterim demişti. Bunun üzerine İbrahim benim Rabbim güneşi doğudan getiriyor. Haydi sen de batıdan getirsene deyince kafir şaşakaldı. Muhakkak ki Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.” (Bakara suresi 258. Ayet)
İbrahim aleyhisselam ateşe doğru fırlatılınca havada ateşe doğru gitmekteyken Cebrail aleyhisselam ona göründü ve ey İbrahim bir hacetin var mı diye sordu İbrahim aleyhisselam sana ise hayır diye cevap verdi ve Rabbine sığınıp tevekkül etti Çünkü İbrahim aleyhisselam Allah’ın emrini yerine getirdiği için ateşe atılıyordu o görevini yerine getirmişti.
Alemlerin Rabbi olan Allah kulunun halini biliyordu.
Hal böyle iken İbrahim aleyhisselam nasıl olsun da Allah’tan başkasına hacet bildirsin?
Eğer Allah ateşte yanmasını takdir ettiyse Cebrail ne yapabilir ki?
Eğer Allah İbrahim’i korumayı takdir ettiyse Allah’ın kulu olan ateş İbrahim’e ne yapabilirdi ki?
İşte bu zorlu anda İbrahim Aleyhisselam Allah’a yönelince Allah Azze ve Celle ateşe serin ve selamet ol buyurdu.
Ateş İbrahim Aleyhisselam’ı yakmadı.
İbrahim Aleyhisselam hem yanmaktan kurtuldu hem de her şart ve koşulda Allah’a verdiği teslimiyet sözüne sadık olduğunu ispat etti.
Lakin dikkat edin, önce teslimiyetini ispat etti, sonra ateş selamet oldu.
Bu kıssada gerekli azığı alabilmemiz için İbrahim aleyhisselamın yerine kendimizi koymamız gerekir.
Düşünelim, Allah’ın emri gereği mücadele etmemizden sebep ateşe doğru fırlatılmışız, Düşünelim şimdi o anı ne hissederiz?
Nasıl düşünceler belirir zihnimizde?
Ya da bir meleğin gelip de benden bir hacetin var mı diye sormuş olsa ne cevap veririz?
Teslimiyet, havada ateşe doğru süzülürken dahi her şeyin Allah’ın elinde olduğunu, ondan izinsiz hiçbir şey olamayacağının şuurunda olarak Allah Celle Celaluhu’na tevekkül etmeyi gerektirir.
“Eğer Allah sana bir zarar dokunduracak olursa onu yine ondan başka açacak yoktur. Eğer sana Allah bir hayır dilerse bil ki Allah her şeye kadirdir.” (Enam suresi 17. ayet.)
Makalemiz dördüncü bölümüyle devam edecektir inşallah.