BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
- HUKUKÎ TEMEL KURALLAR
İslâm’ın temel kurallarından biri, “Nass olmadan akıl sahibi mükelleflerin fiilleri için hüküm yoktur” şeklindedir. Yani sorumlu kişinin fiilini, yasaklayıcı’ . kural bulunmadan, yasaktır şeklinde vasıflandırmaya imkân yoktur. Yasaklığa dair bir kuralın bulunmasına kadar mükellef, o fiilleri yapma veya terk etmede tamamen serbesttir.[1]
Bir diğer temel kural da “Fiil ve eşyada asıl olan mübahlıktır”. Yani yasaklanışına ilişkin bir hüküm bulunmadıkça her fiil veya terk hali, aslında serbesttir. Yapana veya terkedene bir sorumluluk terettüp etmez.[2]
Bu iki kuralın [3] her ikisi de aynı mânayı ifade etmektedir ki, o da yapmayı veya yapmamayı yasaklayan açık bir hüküm bulunmadan, yapmanın veya terkin suç sayılmasına imkân bulunmadığıdır. Yapmayı veya terki emreden hüküm bulunmuyorsa, onu yapan veya yapmayan cezâî bakımdan sorumlu değildir. İslâm hukukunda bir fiilin suç olması için yasaklanması yeterli değildir; ancak hadd veya ta’zîr nev’inden bir ceza ile cezalandırıldığında suç sayılmıştır. Bu açıklamadan kısaca şu kural çıkar: İslâm hukukunda kanunsuz suç ve ceza yoktur.
Bir üçüncü temel kural da şudur: Ancak emrolunan fiil veya terki anlama ve yapmaya muktedir kişiye hukukî hükümler konulur. Kişi ancak ifası mümkün ve bilinen, yapılması veya terki hakkında hükümler konulan işlerle yükümlüdür. [4]
Bu son kural, mükellef yani sorumlu kişide ve mükellef kihnan fiilde mevcut olması gerekli şartları açıklamaktadır.
Mükellefte şu şartlar aranır:
1) Mükellefin, teklîf delilini anlatmaya muktedir olması. Yani teklîfî hüküm getiren dînî kuralları anlayabilecek kabiliyette bulunması. Çünkü anlamaktan âciz kişinin yapmakla mükellef kılındığı şeyi yapmasına imkân yoktur.
2) Teklîf olunan işi yapmaya gücü yeter ve cezâî sorumluluğu hâiz olması lâzımdır.
Kendisiyle mükellef tutulan fiilde şunlar aranır:
1) Yapılması mümkün olmalı; kişi imkânsız şeyi yapmakla sorumlu tutulamaz.
2) Mükellefin kudreti dahilinde olmalı. Yani yapılması veya yapılmaması insanın gücü dahilinde bulunmalıdır.
3) Fiilin mümkün veya mükellefin kudreti dahilinde oluşundan sonra, yapılacak veya bırakılacak fiil mükellefçe tam anlamıyla bilinmelidir. Hukukî hükümlerin ve bunlarda belirtilen fiillerin mükellefçe bilinmesi şartı şunları gerektirmektedir:
- a) Teklifi hükümlerin bilinmesi şartı. Hükümler konulmaz ve yayımlanmazsa (neşrolunmazsa) yükümlülerce bilinemezler; bir emri veya yasağı bilmeyen kişi, o emirle veya yasakla sorumlu tutulmaz. Bu şartın suçlara ve cezalara uygulanması sonucu insanlar arasında yaygınlaştırılıp ilân edilmeyen hükümle, suç ortaya konulamayacağını ifade etmektedir.
- b) Hükümde, mükellefi fiili yapmaya veya suç işlemeden yasaklamaya sevk edici bir özelliğin bulunması şartı. Bu şart, itaatsizlik üzerine suçlunun cezalandırılacağının bilinmesini gerektirmektedir. Bu şartın tatbiki ile de şu kural ortaya çıkmakta: “Kanunsuz ceza olmaz.” Her ceza mutlaka bir hukukî hükme (nassa) dayanmalıdır.
Yukarıdaki diğer iki temel kural gibi, burada da şu iki husus gayet iyi anlaşılmaktadır: “Kanunsuz suç ve ceza olmaz”.
[1] Modern hukukta da “Kanunsuz suç olmaz” anlamındaki “Vullum crimine sine lege” latince kuralı oldukça meşhurdur. (m).
[2] TCK md. 11 de “Kanunun sarih olarak suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez. Kanunda yazılı cezalardan başka bir ceza ile de kimse cezalandırılamaz.” denilmektedir. Nitekim “Kanunuz ceza olmaz” anlamındaki “Nullum poena sine lege” kuralı da yine modern ceza hukukunun temel kurallarından birisidir. (m).
[3] Son kuralı, hanefî ve Şâfiîlerin çoğunluğu, ilk kuralı da diğer Islâm hukukçuları uygulamaktadır. Hanefi ve sari hukukçulara göre; serbestlik, bir serbest kiliciya muhtaçtır. O da hitabıyla fiilin yapılıp almaması arasında kulu serbest bırakan Allah’dır. Eğer Allah’ın hitabı olmazsa muhayyerlik, serhesrlik de olmaz. Onlara göre yasaklanması veya serbest kılınmasına kadar fiiller ne yasak ne de serbesttir. Yapılmasında veya yapılmamasında bir sakınca yoktur. Burada “eşyada asıl olan mübahlıktır” kuralın böyle fiillerin yapılmasında hiçbir sakınca yoktur şeklinde kabul eden bir İslâm hukukcuları grubu daha vardır. Bu ihtilaf yukarıdaki iki temel kuralın konulmasına sebep teşkil etmiştir. el-Ihkâm, c.1/130. el-Mustasfâ, c.1/63. Müsellemu’s-Subût, c.1/49.
[4] Usala’i-Fikh, s.173.