BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
İCMÂ’IN TANIMI
İcmâ: Hz. Peygamber (as) in vefatından sonraki bir asırda İslâm ümmeti müctehidleri topluluğunun herhangi bir konuda, bir dînî hüküm hakkında vardıkları ittifaktır.(266)
İCMÂ’IN DELİL OLUŞU
Bir arada yahut ayrı ayrı yerlerdeki İslâm müctehidleri topluluğu herhangi bir olayın hükmünde ittifak eyleyince bu hüküm kendisine uyulması gereken bir durum kazanır. O konudaki ittifak hükmün kesinliğine bir delil teşkil eder. Fakat bu, hukukçuların tamamının değil de müctehidlerin çoğunluğunun görüşü ise, o zaman zannî bir delildir. Devlet reisi veya yetkili kişi buna uymayı gerekli görmezse, fertlerin buna uyma mecburiyeti yoktur. Müctehidlerin, ona aykırı görüş açıklamaları caizdir. Ulu’l-emr, bu çoğunluğun görüşüne uymayı halka emrederse o zaman, mutlaka kendisine uyulması gerekir.
İCMÂ’IN HUKUKÎ ESASI
İcmâin temeli, Kur’an ve sünnettir. İctihad, tahakküme değil; hakkında Kur’an yahut sünnette açık bir hükmün bulunmadığı konuda, dinin genel esaslarına ve ruhuna dayanır. Böylece hukukî varlık kazanır. Müctehitlerin muayyen bir hüküm hakkında vardıkları fikir birliği, o hükmün tesbitinde dinin umumî ilkeleri ve dindeki kanun koyma ruhuna kesin olarak uyulduğunu ifade eder. Çünkü ortada memleketlerin çeşitliliği, çevrelerin aynı olmayışı, hükümlerin, görüşle- rin farklılığı hukukçuların bir hükümde birleşmesine engel olmuyorsa bu hak ve hakikatin onları bir noktada birleştirdiğine bir delildir.
Kur’an ve sünnet, icmâin bağlayıcı bir hukukî delil sayıldığını beyan etmiştir. Buna göre, icmâdaki bağlayıcılık kuvveti ve kendisinin bir teşrî kaynağı sa- yılması Kur’an ve sünnet hükümlerine dayanır.
Kur’an’da meâlen şöyle buyuruluyor: “Ey iman edenler! Allaha itaat edin, Peygambere ve sizden olan emir sahiplerine de itaat edin.” (267) Bu âyette emir sahiplerinden maksadın âlimlerle birlikte devlet idarecileri olduğunda ittifak var- dır. Onlardan herbiri, kendi işinde emir sahibidir. Âlimler, bir hüküm husu- sunda ittifak ederlerse Kur’an hükmüne göre ona uymak icap eder. Allah (cc) meâlen şöyle buyuruyor; “Halbuki bunu Peygamber’e ve onlardan (mü’minlerden) emir sahiplerine döndürmüş olsalardı, o haberi arayıp yayınlar, bunu elbet onlardan öğrenirlerdi. “(268). Bu âyetteki emir sahiplerinden maksat, âlimlerdir.(269)
Sünnet, topluluğun görüşünü, hatadan uzak, tam bir doğrulukla vasıflan- dırmış ve hakkında fikir birliği edilen görüşü Allah katında iyi bir hareket say- miştir. Peygamber (as) şöyle buyurur; “Ümmetim hatada ittifak etmez. “Allah, ümmetimi sapıklık ve hatada ittifak ettirmez.” (270) “Müslümanların iyi ve güzel gördüğü şey, Allah katında da iyi ve güzeldir.”(271).
266) Modern hukukta icmâa benzer bir müessese olan Tevhidi İctihad Kararlarının (TİK İBK), Ceza Hukuku açısından kuvveti ve açıklaması için Bak, Nazarî ve Tatbikî Ceza Hukuku, c.1/147-149, 154 vd. 172 ve ayrıca Medeni Kanunun md 1 in açıklamasına. (m).
267) Kur’an, Nisâ 59.
268) Kur’an, Nisâ 83.
269) Tirmizî, fiten 7. Müsnedü Ahmed, c.5/145.
270) Dârimî, mukaddime 1.
271) Müsnedü Ahmed,