sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

İDARECİNİN YETKİSİNİ SINIRLAMA İLKESİ 2

06.07.2019
659
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

 

Hikmetlerinin emsalsizliği akılları mağlup eden, delillerinin inceliği düşünceleri yenen, sanatındaki dehşet ve harikası inkârcılara mazeret bırakmayan ve delillerinin dilleri kâinatın kulaklarına ‘’ Allahtan başka hiç bir ilah yoktur’’ diye haykıran Allah’a hamdolsun. Salat ve selam da Efendimiz, Önderimiz ve Rehberimiz olan Hz. Muhammed(sav) ‘e, a’line, ashabına ve onun izinden giden ümmetine olsun.

 

O Allah ki onun kendisine denk olabilecek ne bir dengi ne kendisine benzeyecek bir benzeri ne de yardımcı olacak bir ortağı vardır. O, kahredici gücü karşısında zorbaların boyun eğdiği bir Cebbardır. O, izzet ve şerefi karşısında haşmetli Kralların zelil düştüğü, heybeti karşısında bütün heybet sahiplerinin korkup boyun eğdiği ve yarattıklarının hepsinin, ister istemez kendisine itaatte teslim olduğu bir Aziz’dir.  İste Aziz ve Celil olan Allah, bu hususta şöyle buyurmuştur :‘’Göklerde ve yerde olanlar, ister istemez Allah’a boyun eğerler. Gölgeleri de sabah akşam Allah’a boyun eğerler. [ Rad S. – 15 ] .Allah öyle bir Allah’tır ki, her varlık onun birliğine davet eder. Her hisseden şey, onun varlığını gösterir. Çünkü o, mevcudata vehissedilen şeylere sanatının damgasını vurmuştur.

 

Bugün, dininizi kemale erdirip üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Din olarak da size İslam’ı seçtim. Maide 3

 

İDARECİNİN YETKİSİNİ SINIRLAMA İLKESİ 2

 

İslam dini , geldiği ilk günden itibaren hükümet edenlerin yetkilerini sınırlandırmıştır . Böylece İslam , yöneticilerin yetkisini sınırlayan , mutlak tasarruf sahipleri olmadıklarını bildiren , idare ve tasarruf yetkilerini belirli sınırlar içinde tanıyan , bu sınırları aşma hakkını yöneticilere tanımayan , iş ve uygulama sırasında haksız taciz ve tecavüzlerinden dolayı yöneticileri sorumlu tutan ilk din ve hukuk sistemidir .

Bu ilke , fikir , üç temel esasa dayanmaktadır :

1)İdarecinin yetkisine sınır konulması

2)İdarecinin hata ve tecavüzlerinden , hukuka aykırı fiilerinden sorumlu tutulmaları

3)Milletin , idareciyi görevden alma yetkisi .

 

 

İkinci esas:

İdarecinin hata ve haksız fiillerinden sorumluluğu konusudur. İslâm dini, devlet başkanının görev ve yetkilerini yukarıda görüldüğü biçimde açıklamıştır . Gerek kasıtlı olarak , gerekse ihmali sebebiyle yetkisini aşması söz konusu ıse sorumlu tutulmuştur. İslâm hukukunun, davranışlarından dolayı yöneticileri sorumlu kabul edişi, yalnızca mantık kuralıyla bağdaştırılabilir : İdarecinin görev ve yetkisi açıklanmış, İslâm’ın hükümleri dışına çıkmamak bir yükümlülük haline getirilmiştir . O , her yurttaş gibi bir fert kabul edilmiştir . Ona hiçbir siyasi dokunulmazlık ve imtiyaz tanınmamıştır . Madem ki , her yurttaş İslam’a aykırı davranışlarından dolayı aynı şekilde sorumlu tutulmaktadır , şu halde adalet , eşitlik ve mantık gerekçeleriyle gerek kasıt gerekse ihmali sonuucu idareci bir haksız fiile , zarar ve ziyana sebep olsa , İslam’a aykırı düşen bu davranışlarından dolayı hesap sorulması gayet tabiidir .

 

Üçüncü esas:

 

Milletin, idarecileri görevlerinden azletme hakkı: Yukarıda, İslâm’ın çizdiği yolda milletin işlerini yönetmek için halkın bir imam ve idareci seçmesi hakkı ve buna karşılık seçilen devlet reisine itaatle yükümlü oluşlarına söz vermeleriyle devlet reisliğinin kesinleştiği belirtilmiştir. Buna göre, tespit olunan sınırlar içerisinde görev yapan yöneticiye halkın kesinlikle itaatı gerekir. Yükümlülüklerini yapmayan yahut yetkilerini aşan yönetici, halktan itaat diye bir şey bekleyemez. Böyle bir idarecinin, Allah’ın indirdiği hükümlere göre hüküm ve hareket edecek birine yerini bırakıp çekilmesi gerekir. Eğer kendisi isteyerek terketmezse, halk onu zorla o makamdan alır, azleder ve başka birini seçer.

 

Mantığın gerektirdiği de, İslâm’ın açık hükmü de budur. Böyle bir hüküm Kur’an’da yer almış, Hz.Muhammed (as) tarafından emrolunmuş, kendisinden sonraki râşid halifeler tarafından da bizzat uygulanmıştır. Allah (cc) , Hz.Peygamber’in getirdiği hükümler dahilinde hareket eden yöneticilere itaati emrediyor. “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber ve sizden emir sahiplerine de itaat edin. Eğer bir şey hakkında çekişirseniz. Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsanız. Onu Allah’a ve Peygamber’ine döndürür. Bu hem hayırlı, hem netice itibarıyla daha güzeldir. (Nisa 59 ), Hz.Peygamber (as) şöyle buyuruyor: * “Yaratana karşı gelmenin SÖZ konusu olduğu yerlerde yaratılmışa itaat diye bir şey yoktur.( Müslim ) , “İtaat yalnızca Allah’ın tasvip buyurduğu şeydedir.(Buhari Müslim). Yöneticilerle ilgili olarak da şöyle buyurmuştur. “Onlardan her kim sizden, dine aykırı bir şey yapmanızı isterse onu n€ dinleyin, ne de itaat edin.”(Buhari-Müslim)

 

Hz.Peygamber (as)’in vefatından hemen sonra müslümanlar, Hz.Ebu Bekir (ra)’i kendilerine halife seçtiler. Onun ilk hitabı, yukarıdaki hükümlerin dikkatlice uygulamasını dile getirir şekilde idi. O büyük halife şöyle söylemişti: “Ey insanlar! En hayırlınız olmadığım halde idareciliğinize getirildim. Doğru davranırsam, doğru hareket edersem bana yardımcı olunuz; doğruluktan ayrılır, kötü işler yapacak olursam beni yola getiriniz. Allah’a ve elçisine itaat ettiğim sürece bana itaat ediniz. Eğer Allah ve elçisine karşı gelirsem, o zaman bana itaatle yükümlü değilsiniz”,

Hz.Ebubekir (ra)’den sonra Hz.Ömer(ra) idareyi ele aldı ve bu hükümlerin manalarıını izahta , zihinlere yerleştirme konusunda çok titiz davrandı. O , bir şöyle hitap etti : ”Keşke ben , hudutsuz bir denizde , ummanda bizi oraya buraya götüren bir gemide sizinle beraber olsaydım . O zaman insanlar birini idarenini başına geçirmekten aciz kalmayacaklardı . O idareci doğru hareket ettiğinde kendisine uymalarını , doğru yoldan saptığında öldürülmelerini dilerdim . Bunun üzerine ashabtan  Talha , neden yanlış hareket ederse yöneticilikten azillerini dilerim , demiyorsun ? diye sorunca Hz.Ömer (ra) , demiyorum ; çünkü öldürmek , kendinden sonra gelecek idareciler için daha tesirli bir ibret vesiledir , cevabını verdi. ”

 

İdarecilerin, idare edilenler üzerinde sınırsız bir yetkiye sahip olduğu bir sırada, bir çağda Müslümanlık bu ilkeyi getirmişti. Azil ve görevden alma, indirme ilkesini kabul ederken İslam, toplumun o zamanki durumuna uyan, toplumun genel gidişatıyla bağdaşan bir şey getirmiyordu. Fakat bir taraftan sürekli ve her yönüyle tam bir ilahi din sistemi için zorunlu bir ilkeyi ortaya koymuş, diğer taraftan da toplumun hayat seviyesini yüceltmiş , toplumun ilerlemesine imkan hazırlamış oluyordu. Şu duruma göre, bu ilke tamamlayıcı ve yönetici

olarak meşru kılınmış ve konulmuştur.

 

Bu ilkenin, dayandığı hükümler, esasen son derece genel ve elastikidir. Her zaman ve her yerde uygulanabilmiş, meydana gelecek durumlar karşısında yetersiz kalmamıştır. Görüldüğü gibi İslâm, yöneticilerin yetkisini sınırlama , yöneticilerle yönetilenler arasındaki ilişkinin dayandığı temeli tayin, milletin yöneticilere karşı sahip olduğu yetkiyi tespit konularında bütün modern kanunları , hukuk sistemlerini geçmiş durumdadır . İslam dininden sonra , milletin , yöneticilere karşı bir kısım yetkilere sahip bulunduğunu ilk kabul eden İngiliz hukukudur . İngiliz hukuku , anılan prensibin İslam dini tarafından getirilişinden on bir asır sonra, yani 17.asırda bu prensibi benimsemiştir . 18.asrın sonunda Fransız İhtilali’nden sonra bu ilke , bugünkü kanunlarda yaygın hale gelmiştir .

 

Beşeri kanunlar, idarecinin yetkilerini sınırlama ilkesini kabul konusunda İslam’ın gösterdiği yola benzer bir yoldan yürümekle, yöneticilerle yönetenler arasındaki ilişkilerde her birinin hak ve selahiyetleri , ödevleri, bunlardan her birinin yetki oranini belirten anayasalar kabul edilmiştir. Bu durum tıpkı , yöneticilerle yönetilenler arasındaki sınırı İslam hukuku ilkesinin tesbiti işine benzer ki , o hükümlere de İslam’ın temel kuralı denilebilir. Ancak unutulmamalıdır ki Allah c.c kendi hükümlerine benzer gibi görünenlerle  değil, kendi hükümleriyle hükmedilmesini emretmektedir. Hiç bir hüküm Allah c.c.’ın hükmü gibi olamaz.

 

Yazdıklarımızın doğrusu İslam’ın hatası ise bizimdir. Allah(c.c.) Hakkı hak bilip Hakka sarılan, Batılı batıl bilip batıldan uzaklaşanlardan eylesin. Âmin.

 

KÛLÛ LA İLAHE İLLALLAH, TUFLİHÛ! (La ilahe illallah deyiniz, kurtulunuz! )

 

ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.