BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd bütün noksanlıklardan münezzeh, kemal sıfatlarla muttasıf olan Allah (c.c)’ya mahsustur. Salat ve Selam “kendisinde Allah’ı ve ahiret gününü uman bir de Allah (c.c)’yu çokça zikredenler için güzel bir örneklik bulunan Allah (c.c)’nun Rasulü Hz.Muhammed (s.a.v)’e olsun inşallah.
Hz. Adem (a.s)’la, Şeytan (aleyhillane)’nin yeryüzüne indirilişinden itibaren Hak ve Batıl savaşı yeryüzünde apaçık başlamıştır. Bakara suresi 36.ayette Allah (c.c) “…. Birbirine düşmanlar olarak oradan inin…..” buyruğu da bu savaşın apaçık delilidir.
Yeryüzünde iki saf vardır, Tevhid ve Şirk safı, Hak ile Batıl safı, İman ile Küfür safı, Aydınlık ile karanlık safı başka üçüncü bir saf yoktur. Kıyamete kadar da olmayacaktır.
İman ile küfür safı sürekli bir şekilde birbirleriyle savaş halindedir. Zira önderleri olan şeytan, Adem (a.s)’a secde etmediğinde, kafirlerden olduğunda Allah (c.c)’dan mühlet istemiş, Allah (c.c)’ da ona mühlet verince ahd etmişti. Araf suresi 17.Ayette geçtiği üzere;
“ثُمَّ لَاٰتِيَنَّهُمْ مِنْ بَيْنِ اَيْد۪يهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ وَعَنْ اَيْمَانِهِمْ وَعَنْ شَمَٓائِلِهِمْۜ وَلَا تَجِدُ اَكْثَرَهُمْ شَاكِر۪ينَ”
“Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!» dedi.”
“اِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَص۪ينَ”
“Ancak onlardan ihlâslı kulların müstesna.”(Hicr 40.Ayet) şeytan (aleyhillane).
Küfür safının önderi olan şeytanın verdiği ahde sadık kalıp, gerek Adem (a.s)’ı cennette yasak ağaçtan yemeye yönlendirmesi, gerek kabile hem ateşe tapmasını hemde kardeşi Habili öldürtmesi, gerek Nemrutu İbrahim (a.s)’a, gerek Firavunu, Karunları, Hamanları Musa (a.s)’a karşı ve Ebu Cehilleri Muhammed (s.a.v)’e karşı kışkırtıp, iman cephesinin, gücünü zayıflatmak, hakkın sesini susturmak, onu yok etmeye çalışmak gibi, inatla çeşitli yollara başvurmuş ve başvurmaya da devam etmektedir. İsimler ve başvurulan taktikler değişsede küfrün gayesi ve hedefi değişmemiştir. Tarih tekerrürden ibarettir. Allah (c.c)’ın sünnetullahı gereği bu mücadele süregelecektİr. Şeytan ve aveneleri küfürlerinde ısrarcı olup, ahidlerine de ne kadar sadıksa, aynı zamanda iman eden müminlerde Allah (c.c)’a verdiği ahde daima sadık kalıp, küfre, küfür kanunlarına boyun eğmemiş, sonuna kadar imanlarınıda muhafaza etmişlerdir. Bundan sonrada edeceklerdir.
Allah (c.c)’ın ihlaslı kulları hiçbir zaman şeytana ve avanelerine itaat etmemiş, ruhlar aleminde verdikleri söze sadakat gösterip, günümüze ve günümüzden de kıyamete kadar bu davayı taşımışlardır. Tarih bu mükemmel duruşun, izzettin ve şerefin sahneleri ile doludur. Tarih en büyük tağut, şeytan ve avenelerinin mağlubiyeti ile doludur. Nitekim ihlası kuşanmış nice erler gelmiş küfür safını yerle bir etmiştir. Ne zaman ki müminler ihlası terk etmiş, içi boş samimiyetsiz, kuru söylem ve eylemlerle sloganik yaşamaya başlamış, yeniden Allah (c.c) şeytanları ve avenelerini başlarına musallat etmiş malesef.
Ben bu yazımda ihlasa erdirilmiş, kıyamete kadar güzel anılmaya layık olmuş, Allah (c.c)’ya verdiği ahdi hiçbir şeye değişmemiş kimselerden örenkler vermek istiyorum ki, bizden öncekilerin neler yaşayıp, ne zorluklarla bu davayı bizlere taşıdıklarını az da olsa tefekkür edelim, onların şuurunu yakalamaya çalışalım inşallah.
Peygamber efendimizin zamanını ele alalım istiyorum. Kendisine (s.a.v), ihsan üzere tabi olmuş, Allah (c.c) yolunda yapılan bütün fedakarlıkları az görüp, hep daha fazlasını yapamaya azmetmiş, önderleri olan Peygamberimizi kendi öz nefislerinden daha çok sevmiş ve öne geçirmiş O’nun (s.a.v) konumunu hakkıyla takdir etmiş olan sahabeyi kiramdan bahsetmek istiyorum.
Yasir ailesi olarak bildiğimiz Sümeyye binti Hubbat ve eşi Yasir (r.a)’a dinlerinden dönmeleri için Ebu Cehil işkence yapıyor, güneşin alnında. Tam o sırada Rasulullah (s.a.v) yanlarından geçiyor. “Sabredin Ey Yasir ailesi, sizin mükafatınız cennettir.” Diyor. Resulullah’ın himayesi var, fakat onların olmadığı için müşrikler, rahat bir şekilde zulümlerini üzerlerinde uyguluyorlar. Yasir ile Sümeyye annemiz, Peygamberimiz yanlarından geçerken, şunu diyebilirlerdi fakat demediler. Tabi senin tuzun kuru sabredin demek kolay, himayen var zaten elini kolunu sallaya sallaya gez, biz burda işkence çekelim senin getirdiğin davalar için sen çoluğunla çocuğunla rahat rahat yaşa. Daha kimse bu dava için canını vermemiş, canını vermeye, bu kadar sıkıntı çekmeye değecek bir dava mı, abartıyor muyuz acaba dememiş gözünü kırpmadan, taviz vermeden Allah yolunda islamın ilk şehidleri olmuşlar, öldürülmüşler. Tabi ki hakimiyyeti, ganimeti, Müslümanların fetihlerden fetihlere koştuğu günleri görmemişler, fakat vefat ettikleri gibi mükafatları başlayıp, asıl olan nimetleri elde etmişler. Kıyamete kadar da anılmaya layık olmuşlar. Kanlarıyla Allah’a ve Resulüne verdikleri ahdi yerine getirmişler.
Hubeyb b. Adiy idam edilmeden önce iki rekat namaz kılan sahabe olarak bilinir. Fakat ben burada Mekkeli müşrikler tarafından şehit edilmeden önce kendisine müşrikler bir soru soruyor bunu örnek göstermek istiyorum. Diyorlar ki: “ey Hubeyb, “şimdi senin yerinde Muhammed’in olmasını ister miydin? Evet dersen bırakalım!” Diyorlar. Bu teklife karşı Hubeyb tarihe geçen mükemmel bir sadakatin örneği olan şu cevabı veriyor: “değil Hazreti Muhammed’in benim yerimde olmasını istemek, onun ayağına bir dikenin batmasından bile razı olmam” diyor. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem‘in konumunu, dindeki yerini tam manasıyla anlamış insanlar her zaman önderini ve örneğini bu şekilde muhafaza etmeye çalışmışlar. Gözünü kırpmadan canını feda etmiş şehit edilmişler.
Yine Hazreti Ebu Bekir‘i (r.a) örnek vermek istiyorum. Zaten fazileti, sadakati her şeyiyle, dünyada yaşarken cennetlik olan bir sahabe tabii ki ama ben Resulullah sallallahu aleyhi vesellemle birlikte hicret ederken sevr mağarasında aralarında geçen bir olayı anlatmak istiyorum. Resulullah ile birlikte müşriklere yakalanmamak için Sevr mağarasına saklanıyorlar. Resulullah dinlenmek istiyor bir müddet uyuyor. Olayı zaten tam olarak araştırınca ayrıntısıyla haberdar olunur. Benim burada almak ve anlatmak istediğim bir mesele var. Hazreti Ebu Bekir’in dizine başını koyup bir müddet uyuyor peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem. Resulullah’ı yılan sokar endişesiyle Hazreti Ebu Bekir ayaklarıyla o delikleri kapatmaya çalışıyor. Ayağını yılan sokuyor. Ayağını kıpırdatmıyor Resulullah’ın uykusu bölünmesin diye. Emri ızdırariye boyun eğen gözlerinden Resulullah’ın yüzüne gözyaşı geldiğinde Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem uyanıyor. Devamını anlatmayacağım. Merak edenler bakar hayatına mükemmel bir itaat ve sadakat örneği, vefa örneği Hazreti Ebu Bekir.
Sadece burada anlatmak istediğim bir mesele var ki örnekleri vermekle elbette bitmez. Fakat mesele çok bilmekten ziyade, çok yaşamaktır. Anlamak isteyene hiç örnek vermeye bile gerek yoktur, tıpkı Sümeyye ile Yasir ailesine bir örnek olmadan canlarına Allah yolunda feda ettikleri gibi.
Meselenin Özü insanlar çeşitli sebeplerden dolayı kafir olmuşlar. Fakat bu küfürün sebebi her şeyi bilmelerine ya da gerçekten doğru olduğunu anlamalarına rağmen küfürlerinde inat etmişler. Hem peygambere hem de getirdiğine uymamışlar, üstüne üstük bir de müminlere karşı çeşitli zülüm, işkence, yıldırma yöntemlerine başvurmuşlar. Yani kafir, küfür çeşidi inadi de olsa sonuna kadar kafirliğini yapmış. Davasında samimi.
Müminler ise hak ve hakikati apaçık bilip, öğrenip, ona tabi olduklarını söylüyorlar madem, o zaman bizlerin de inatla imanda sebat etmeye ve gereğini yerine getirmedeki azme ve kararlılığa ihtiyacımız vardır. Buna da ucunda ne olursa olsun vazgeçmeyecek, her türlü zorluğa bizden öncekilerin göğüs gerdiği gibi, göğüs gerecek, her türlü fedakârlığa hazır olacağız. Nasıl ki küfrü inadi varsa, çok değerli mücahit bir alimin de dediği gibi biz müminlerde de imani inadi vardır. İnat edeceğiz, imanımızdan, gittiğimiz yolun doğruluğundan emin olacak, taviz vermeden devam edeceğiz. Resulullah’ı ve Ashabına örnek alacağız. İmani inadinin en mükemmel örnekleri. Resulullah’ın dindeki konumunu, durumunu çok iyi tahlil edeceğiz. Baş olmadan gövdenin ne değeri var, bunu çok iyi bileceğiz. Fedakarlıklarımızın çetelesini, tutmayacağız, neyi niçin yaptığımızın şuurunda olacağız, bizi biz yapan değerlere sahip çıkacağız ki Allah celle celalühu bizden öncekilere ulaştırdığı nimetlere bizleri de ulaştırsın… onların (r.anhum ve ecmain) şuurlarıyla şuurlanalım inşallah.
Rabbim anlamayı ve yaşamayı nasip etsin…
VELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN…