İNSANIN KALİTESİNİ BELİRLEYEN NEDİR?
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd Alemleri yoktan var eden, bütün noksan sıfatlardan münezzeh Allah azze ve celle’ye, Salat ve selam Alemlere rahmet olarak gönderilen son nebi Hz.Muhammed (s.a.v)’e, O’nun ev halkına, ashabına ve O’nun izinden giden bütün mü’minlerin üzerine olsun.
لَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ ف۪ٓي اَحْسَنِ تَقْو۪يمٍۘ. ثُمَّ رَدَدْنَاهُ اَسْفَلَ سَافِل۪ينَۙ
Tin suresi 4-5: “ Biz insanı en güzel bir şekilde yarattık. Sonra onu aşağıların en aşağısı kıldık.”
İnsan yaratılanlar içerisinde en özel ve en değerli konuma sahiptir. Fakat bu diğer yartılanların önemsiz oldukları anlamına gelmez. Hepsinin h şüphe yok ki bir yaratılış gayesi vardır. Ancak insan bütün yaratılanlardan ayrı, her şeyden üstün ve özel tutulmuştur. Çünkü yaratan (c.c) insana onu şereflendirecek ve onu özel konumda tutacak bir çok özellik vermiştir. Başta kendisine verilen akıl nimeti zaten onu diğer yaratılanlardan ayırmaya ve onu özel kılmaya yetecek bir nimettir. Tabi bu özelliği kullanabilme insanın insiyatifine yani seçimine bırakılmıştır. Çünkü kişi aklını doğru bir şekilde kullanabildiği ölçüde özel ve şerefli kalacaktır.
Bununla birlikte insanı insan yapan ve onun Allah (c.c) katında değerini artıran, onu kaliteli yapan bir takım şeyler de mevcuttur. Toplum içerisinde bir insanın değerini, kalitesini neyin belirlediğini sorduğumuzda karşımıza bir çok kriter çıkar, çünkü bu nefis sahibi olan insanın kendi görüşüdür. Bunlar nedir? İnsanın güzel konuşması, belli yeteneklere sahip olması, iyi bir eğitim görmüş olması, belli bir makam mevkiye gelmiş olması, aile statüsü, maddi imkanları… bu gibi örnekler çoğaltılabilir. Çünkü bunlar kişiden kişiye göre değişebilen göreceli düşüncelerdir. Peki gerçekten bunlar mı kişinin kalitesini, değerini belirler?
İnsan günlük hayatta aslında bütün bu saydıklarımızdan ziyade vermiş olduğu sözler ve bu sözlerin neticesinde takınmış olduğu tavır nedeniyle değer görür. En basit düşünecek olursak bir arkadaşımıza herhangi bir şey hakkında söz versek ve bunu yerine getirmesek, bununla birlikte de bir çok bahane sunsak o arkadaşın gözünde pek de bir değerimiz kalmayacaktır, ancak bunun aksine vermiş olduğumuz sözü yerine getirebilmek için çaba göstersek ve yerine getirsek bu durum o kişide bir güven meydana getirecek ve bize vermiş olduğu değer artacaktır. Bu günlük hayatımızda çok kez karşılaştığımız akli bir örnektir. Bunun neticesininde de ulaştığımız şu ki insanın kalitesini de kişiliğini de değerini de vermiş olduğu sözlerin gereklerini yerine getirebilmesi belirler. ancak her şeyden önemli olan kişinin diğer insanlarla olan ilişkilerinde de güvenilir olması aslında Allah (c.c)’ya vermiş olduğu sözü yerine getirmesinden kaynaklanır. Yani kişi Allah (c.c)’ya verdiği sözü yerine getirmek için çabaladığında diğerleri zaten kendiliğinden gelişecektir. Bu nedenle insan şunu düşünmelidir ki her şeyden önce Allah (c.c)’ın kuludur ve ilk ve en önemli sözü Allah’a vermiştir. Araf Suresi 172. ayeti Kerim’e bizlere vermiş olduğumuz bu sözü hatırlatmaktadır. Allah (c.c) Ayette buyuruyor ki;
وَاِذْ اَخَذَ رَبُّكَ مِنْ بَن۪ٓي اٰدَمَ مِنْ ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَاَشْهَدَهُمْ عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْۚ اَلَسْتُ بِرَبِّكُمْۜ قَالُوا بَلٰىۚۛ شَهِدْنَاۚۛ اَنْ تَقُولُوا يَوْمَ الْقِيٰمَةِ اِنَّا كُنَّا عَنْ هٰذَا غَافِل۪ينَۙ
“Hani Rabbin (ezelde) Ademoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” Demişti. Onlar da “Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin)” demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, “biz bundan habersizdik” dememeniz içindir.”
İşte insanlar daha ruhlar alemindeyken allah’a yalnızca O’nu Rab edineceklerine, yalnız O’nu ilah kabul edeceklerine, yalnız O’na ibadet ve kulluk edeceklerine, yalnız O’nun vermiş olduğu hükümlere göre hareket edeceklerine ve hayatlarını bu temel ilkelere göre düzenleyeceklerine dair söz vermişlerdir ve bu sözün gereğini yerine getirebilmek için, vermiş oldukları sözün hakkını verebilmek, ispat edebilmek için dünya hayatına gönderilmiştir. Ancak insan unutkan ve unutan bir varlık olduğu için vahye kulak vermediğinden, vermiş olduğu bu sözü unutmuştur, ancak Allah (c.c) bütün bahanelerin önünü kapatarak unutan insanoğluna verdiği en önemli sözü ayette hatırlatmıştır. Bu hatırlatmadan sonra hiçbir insanın“ben bu sözü bilmiyordum“ ya da “hatırlamıyorum” diye bir bahaneye sığınması mümkün değildir. Nitekim kişi bebekliğinde yaşamış olduğu şeyleri hatırlayamaz, ancak ona annesi ya da babası bebekken nasıl olduğunu söylediğinde kişi ailesinin söylediklerini kabul eder ve bebekliğinde nasıl olduğu hakkında ailesi hatırlattığı için bilgisi olur.
İşte bizleri bir hiç iken yoktan var eden Allah azze ve Celle bize verdiğimiz sözü hatırlatarak onun gereklerini yerine getirmemizi emrediyor ki sözümüzde duralım ve ispat edelim diye. İşte insanı üstün kabiliyette ve en güzel biçimde yaratan Allah (c.c) , eğer ki vermiş olduğumuz sözün ve yüklenmiş olduğumuz emanetin gereklerini yerine getirmediğimiz, Allahın rızası doğrultusunda yaşamadığımız, Kur’an ve sünneti hayatımızın temeline oturtmadığımız ve dolayısıyla sözümüzü tutmadığımız yani ahde vefasızlık gösterdiğimiz de, bu güzel surette yaratılan insanı aşağıların en aşağısına düşürceğine kısacası hem bu dünyada hem de ahirette rezil edeceğini bildiriyor. Bu noktada da işte kişinin kalitesi ortaya çıkıyor. Yani kişinin ahde vefa konusunda kalitesi ve değeri belli oluyor.
Bakara Suresi 177. ayeti kerime
لَيْسَ الْبِرَّ اَنْ تُوَلُّوا وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلٰكِنَّ الْبِرَّ مَنْاٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيّ۪نَۚ وَاٰتَى الْمَالَعَلٰى حُبِّه۪ ذَوِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينَ وَابْنَ السَّب۪يلِوَالسَّٓائِل۪ينَ وَفِي الرِّقَابِۚ وَاَقَامَ الصَّلٰوةَ وَاٰتَى الزَّكٰوةَۚ وَالْمُوفُونَبِعَهْدِهِمْ اِذَا عَاهَدُواۚ وَالصَّابِر۪ينَ فِي الْبَأْسَٓاءِ وَالضَّرَّٓاءِ وَح۪ينَ الْبَأْسِۜاُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ صَدَقُواۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ
“Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır.”
Ayette de bildirildi üzere anlamış olduğumuz İslam’ın en önemli prensiplerinden biri ahde vefa göstermektir. Kişi iman etmesiyle birlikte zaten Allah (c.c) ile ahitleşmiş olacaktır ve dolayısıyla da Allah (c.c)’a karşı bir sadakat yükümlülüğü altına girmiş olacaktır bu sözü kişiye öncelikle Allah (c.c)a karşı sorumlu kılarken, dolaylı olarak da Allah (c.c)’ın emirlerini ve nehirlerini yerine getirirken insanlara karşı sorumlu kılmaktadır. İşte bu sorumluluğu yerine getirebilmek ahde vefayı yani insanın kalitesini açıkça ortaya çıkarır. Evet bu söz sabır gerektirir, çaba ve mücadele gerektirir, zorluklara tahammül gerektirir. Çünkü baktığımızda verilen sözü en iyi anlayan ve yerine getiren Sahabeler de onların hayatlarını incelediğimizde sabır, mücadele ve itaatten başka bir şey görmüyoruz. Dolayısıyla bu uğurda karşımıza engeller, zorluklar çıkacaktır, önemli olan vermiş olduğumuz sözün merciini, yani kime verdigimizi ve O’nun her an bizi gözetlediği ve neye ihtiyacımız olduğunu en iyi O’nun bildiğini unutmamalıyız. Yoksa bu unutkanlık en ufak bir sıkıntıda sözden dönmeye, nefsim menfaatleri düşünmeye, yoldan sapmaya sebebiyet verir ki bu da o kişinin ahde vefasızlığı ile birlikte kalitesini ortaya çıkarır.
Şunu iyi bilmek gerekir ki ahde vefa kesinlikle hem itikadi hem de ameli olarak insanın kalitesinin göstergesidir. Ahde vefayı kaybeden bir insan vahşi hayvanlardan daha zararlı olabilir. Allah (c.c) vermiş olduğumuz ahitlerimize sabırla sadık kalabilmeyi nasip etsin inşallah…
VELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN…