sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

İNSANIN YERYÜZÜ KALBİDİR

A+
A-

Hamd Alemlerin Rabbine mahsustur. Salat ve Selam insanların önderi ve lideri olan Hz. Muhammed s.a.v’in ve bütün inananların olsun.

Bismillahirrahmanirrahim

Dünya için yaşama alanı yeryüzü ne kadar önemli ve değerli ise insanın kalbide onun ahiret saadeti için bir o kadar önemli ve değerlidir. İnsanın yeryüzü kalbidir. Kalbin temiz olması insanı Allah c.c.’dan uzaklaştıran tüm engellerin kalpten arındırılmış olması anlamına gelir. Böyle bir kalbe sahip olan insan, dünya hırsından, bencillikten, korkudan, güvensizlikten uzak olur. Allah’dan başka varlıklara bağlanmaktan, onlara karşı Allah’tan bağımsız bir sevgi duymaktan kurtulur. Kalbin merkezi bir mahiyeti vardır. Çünkü Müslümanlık çerçevesinde yapılan her davranışın muhteva değerlendirmesi kalp ile ilgilidir.

Rasulullah s.a.v’in bildirdiğine göre; ‘’Ameller davranışlara, davranışlar niyetlere göredir’’ niyetin oluştuğu yer kalptir. Davranışların makul oluşu içinde taşıdığı ‘’ihlas’’ yani sadece Allah’a has kılınması iledir. İhlas’ın vatan edindiği yerde kalptir. Rasulullah s.a.v ‘’Allah sizin bedenlerinize ve yüzlerinize değil, kalplerinize bakar’’.

Günah ve sevap gibi insan davranışlarının nitelik dahilinde sanki kalpte gizli bir minyar vardır. Çünkü Rasulullah s.a.v bildirirki;  ‘’Günah ise kalbini tırmayalayıp durduğu yerde, insanların bilmesini istemediği şeydir. Buna karşılık iyilik nefsin uygun gördüğü ve yapılmasını kalbin onayladığı şeydir.’’ Peygamberimiz sahabeden vabisa’nın göhüsünü vurarak ısrarla gönlüne sor ve kalbine danış der. Ayrıca bizzat kendi göhüsünü işaret ederek ‘’Takva işte şuradadır’’ Buyurur. Tüm bunlardan yola çıkarak İslam akaidi amentünün ancak ‘’kalbi tasdikle’’ gerçeklik kazanacağına hükmeder.

Müslümanlığın açısından böylesine hayati fonksiyonu bulunan ve mahiyeti gereği evrilip, çevrilebilen kalbin kazanacağı vasıf onu insana bahşeden kudret tarafından en ince ayrıntılarına kadar tayin edilmiştir. ‘’ Padişah girmez saraya, hane mamur olmadan’’ denilmiştir. Öyleyse Allah c.c’ın nazar kılacağı bir dünyanın nasıl olması gerekir?

Sırf Allah c.c.’ın nazar kılacağı bir dünya niyetiyle yola çıkıp bir kalbi kıvam arasak heralde arı duru, pırıl pırıl, tertemiz, pürüzsüz bir dünya arardık. İşte kalp ile ilgili o kıvamın çerçevesi çiziliyor.  Rabbimizin kitabında kararsız olmasın, hastalıklı olmasın, katılaşmış olmasın, kılıflara bürünmüş olmasın, kilitli olmasın yani nifak, küfür içerisinde olmasın. Peki nasıl olsun???

Allah c.c. adı anılınca ürperen bir kalp olsun, mütavazi olsun, selim olsun, mutmain olsun. Yani mü’min kalbi olsun. Rabbinin huzuruna giderken ‘’Ancak Allah’a küfür ve şirkten temizlenmiş bir kalp ile gelenler kurtulurlar.’’ (Şuara 89) Yani selim bir kalp ile yani teslim olmuş bir kalp ile gitmek gerekiyor. Öyle isteniyor. Onun geçerli olduğu bildiriliyor. Selim bir kalp, arınmış bir kalp, temiz bir kalp temizlenmiş ve huzura doyuma ulaşmış ihtiyaçlardan çırpıntılardan kurtulmuş bir kalp.

Allah’ın kitabi bir yandan nefsin tezkiyesinden diğer yandan kalbin kirlenmesi ve tasviyesi arındırılmasından bahsederken insanın önüne sürekli bir def mücadele alanı sürekli bir şahsiyet inşa misyonu koyuyor. ‘’Muhakkak ki temizlenenler ferah buldu, kurtuluşa erdi.’’ (A’la suresi 15) ‘’O nefsi temizleyen kişi gerçek kurtuluşu buldu’’ (Şems 9)

Rabbim ölçülerinde kurtuluş kalp temizliğine bağlı iken kirlenmenin akıbeti ise karanlık. ‘’ Onu korumayıp günahlarla alçatarak gömen hilesi kimseler ise gerçekten zarar edip hüsrana uğradı’’ (Şems 10)

Kirlenme ve temizlik her ikiside manevi bir odak olan kalp ve nefsin cidarlaro ile sınırlı bir hadise değil. Orada başlayıp orada bitmiyor. Kalpte başlıyan dışa insana hayat içerisinde var kılan davranışlara yansıyor. Buna karşılık insanın davranışlarıda kalbin ve nefsin deroni kıvamını tayin ediyor. Kirlenme bir sonuç, temizlemede bu sonucu yok etme iradesinin gerçekleşmesini  Rasulullah s.a.v kalbin kirlenme gelişmesini şöyle ortaya koyuyor. ‘’ Mü’min bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta meydana gelir, eğer o günahı hemen bırakıp Tevbe ve istiğfar ederse kalbi eski parlıklığına kavuşur. Günah işlemeye devam ederse kalbi gittikçe karar ve kalbini büsbütün kapsar. Bu siyah noktalar  Allah’ın ‘’Hayır! Hayır! Onların işlediği günahlar kalplerini paslandırıp körletmiştir. ‘’ (Mütaffikin 14) diye belirttiği pastır.’’

Günahlar, insanın kural dışı davranışlarından oluşuyor. Kuralı Allah c.c. belirliyor. ‘’Hududullah, Allah’ın belirlediği sınırlar’’ aşılınca günah vadisine giriliyor. Ve her günahın kalbe kara kir halinde bir yansıması var. İnsan günah işledikçe kalpte kir yoğunlaşması oluşuyor. Sonunda kalp istila ediliyor.

Demekki günahlar içinde yüzerken kalbin temiz kalması zorlaşıyor. Temiz olmayan bir kalptede uzun vadede davranışlarda güzelliği sürdürme imkanı bulunmuyor. Kalbin temiz kalması, ancak günahın farkında olmakla ve biran önce kalbi onun istilasından kurtarmakla mümkün oluyor. Kurtuluşun tevbe’de olduğu belirtiliyor. Tevbe arınma iradesi ile Rabbe yönelişi ifade ediyor. Yani kalbi günah kopukluğundan kurtarıp yeniden asli irtibatlarına kavuşturma, yeniden Rabbin nazarına muhattap haline getirme, iradenin ifadesi kalbin temiz kalması için ya günah vadisine dalınmayacak yada bir sebeble dalınmışsa süratle Tevbe ipine sarılıp oradan çıkmaya çalışılacak.

Davranışlarda güzelliği devam ettirebilmek içinde deroni bir klavuz halinde işleyen kalbin sıhhatli bir yol göstermesi gerekiyor. İmam Gazali diyorki; ‘’ Beden ile yapılan iyi bir işten, kalbe bir nur ulaşır. O’nun saadet tohumudur. Yaptığı her kötü işten kalbe bir zulmet iner.’’ O zulmet şekavetin tohumudur. Yani davranışlar havada uçuşup kalmıyor. İyi işinde, kötü işinde kalbe nur ve zulmet yada saadet ve şekavet olarak yansıması var. Mesela bütün çağlara muallimlik yapan Peygamber s.a.v insanların küfür, nifak, kibir, gaflet, gazap, kin, hased, ucub gibi kalbi hastalıklardan kurtarmaya çalışmış buna mukabil yine insanları iman, takva, Allah korkusu, muhabbet, merhamet, istiğfar zikir ve dua ile kalplerin tezyin ve takviyesini temin etmiştir.’’

Eevet imtihanın gereği olarak insanlar bütün davranışlardan fiili olarak yerine getirdikleri veya getirmeyip erteledikleri bütün ibadetlerden sorumludurlar. Böyle durumda kalp temizliği tek başına ölçü olamaz. Muhakkak ki kalbinin temiz olması, iyi niyetli dürüst bir kişiliğe sahip olması Allah katında değerlidir. Ancak bu kalp temizliği Allah c.c.’ın emirlerini titizlikle yerine getirmesiyle kendini belli eder. Kur’anda bildirilen ibadetleri yerine getirmeyen Allah c.c’dan korkup sakınmayan ölçüsü Kur’an ve Allah’ın rızası olmayan bir insan ne kadar iyi niyetli olduğunu iddia ederse etsin, bu düşüncenin ona ahirette bir faydası olmayacaktır.

Sadece kalp temizliğinden sorgulanmayacaktır. Allah c.c. bize Kur’anla sorgulanacağımızı bildirmiştir. ‘’ Şüphesiz o vahiy yolu Kur’ân sana ve toplumuna bir şereftir. Ama zamanı gelince hepiniz O’na karşı tutumunuzdan dolayı hesaba çekileceksiniz’’. Allah Rasulu s.a.v şöyle dua öğretiyor bizlere ‘’ Rabbim malın ve evladın fayda vermediği ancak Allah’a kalbi selim getirenlerin fayda göreceği o diriliş gününde beni mahcup etme, Ey Allah’ım beni hatalarımdan öyle temizleki kirden paklanan beyaz elbise gibi olayım. Allah’ım beni hatalarımdan su, kar ve dolu ile yıka.

VelhamdullahirrabbilAlemin.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.