sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

İSLAM DİN OLARAK AKLA HİTAP EDER

25.10.2021
1.197
A+
A-

Bismillahirrahmanirrahim

İslam dini, akla hitap eden ve aklın güzelce vahyin doğrultusunda işletilmesini isteyen bir dindir. Yüce Rabbimiz ‘’Bu Kur’an bizim indirdiğimiz bereket kaynağı bir kitaptır. Artık ona uyun . Allah’a karşı gelmekten sakınınki size merhamet edilsin. (Enam 155) buyurarak bu dinin böylesine yüce bir kitaba dayandığını bildirmektedir. Allah kelamı olan bu yüce kitap akli ve nakli delilleri aklın önüne koyarak insanlara yol gösterir. İnkarcılığı ve cehaleti en büyük düşman sayar. Güçlü bir imana sahip olmayı inançta hakka ve amelde hayra yönelmeyi ister.

Akla hitap eden İslam dini insanları nefsi davranışlardan sakındırır bu hususta gereken ölçüleri bildirerek onlara uyulması ister, Kur’anı Kerimde ‘’İşte bu dosdoğru yolumdur. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O’nun yolundan ayırır. İşte size bunları Allah sakınasınız diye emretti. (Enam 153) buyurularak insanların Hz. Muhammed (s.a.v)’i örnek almaları gerektiğini açıklar. Bir takım batıl inançlardan uydurma masal ve hurafelerden uzak durmaları içinde onlara gerekli uyarularda bulunur. Ne varki bazı insanlar nefsi arzularının doğrultısımda hareket etmekten hoşlanır. Sanki dönüşü olmayan bir yola girilmiş gibi bunu kabullenir ve işi dahada aşırı boyutlara taşırlar. Sonuçta ‘Sakın heva ve hevesinize kapılmayın. Çünkü bu tutku, kulağı sağır, gözüde kör eder’ anlamındaki hadiste belirtilen duruma düşer ve hiçte istenmeyen fena bir akıbetin yolunu tutmuş olurlar. Artık bundan sonra onların kulakları ne bir hak sözü duyar nede gözleri bir gerçeği görür. Sanki hiç hisleri ve şuurları yokmuş gibi kendi tutkularının peşinde ömürlerini tüketir giderler. Rabbimiz ‘’Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilah edineni gördünmü! O’na senmi vekil olacaksın? (Furkan 43) buyurarak kendi heva ve heveslerini ilah yerine koyanların yalnızlık içinde nasıl bir acı akıbete maruz kalacaklarını bildirmektedir. Aşırılık dinimizin getirdiği ölçülerin dışına çıkan her duygu için söz konusudur. Çünkü kendi haline bırakılan duygular sınır tanımaz ve doymakta bilmezler. Kur’anı Kerim’de ‘’Sizi Mescidi Haramdan alıkoydular diye bir takımlarına beslediğiniz kin sakın ha sizi haddi aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takva üzere yardımlaşın ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın Allah’a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah’ın cezası şiddetlidir. (Maide 2) buyurularak bize canlı bir örnek verilmekte ve ondan ders almamız istenmektedir.

Mekkeliler başta Peygamberimizi ilk Müslümanlar, büyüdükleri yurtlarından çıkardılar sonra da onların Mekke’ye gelip Beytullahı ziyaret etmelerine bile izin vermediler. Çünkü Mekkeliler Müslümanlara karşı kin güdüyor ve düşmanlık besliyorlardı. İşte bu maksatla Allah c.c. Mekke’yi fethe giden Müslümanları bu ayetiyle uyararak onlara karşı kin ve düşmanlık duygularına kapılıpta haksız ve aşırı bir davranışta bulunmamalarını emretmektedir. Bu ayette akla, dine, ilme meşru işlerde yardımlaşma dayanışma içinde bulunulması haktan ve adaletten sapılmaması gerektiği bildirilmektedir. Böyle güzellikleri teşvik eden dinde taassuba yer olmaz. O halde aşırılığı akılda dinde ilimde değil kontrolden çıkıp yolunu şaşırmış ve sınır tanımaz olmuş hissiyatta aramak gerekir. Taassup denen aşırılık işte bu şaşkın ve şuursuz hislerin taşkın gidişlerinin adıdır. Bu bakımdan insanın asli kulluk görevlerini yerine getirmesi aklı dinin kontrolü altına alması güzel hedeflere yönlendirmesi ve aşırı gidişlerine fırsat vermemesi gerekir. Hak ve hayır yolunun çeşitli engelleri vardır. Aşırılığa sapmış nefsani arzular bu engellerin başında gelir. Bir hadisi şerifte ‘’En azılı düşmanın iki yanın arasındaki nefsindir’. Buyurulmuştur. İnsan eğer bu uyarıyı dikkate alır, nefsene arzularını, meşru ölçüler içerisinde tutarsa onları hakka, hayra yönlendirmiş ve aynı zamanda ‘’Ey iman edenler Allah’a ve Resulüne hainlik etmeyin sonra bile bile kendi emanetlerinize hainlik etmiş olursun’’ (Enfal 27) meailindeki ayette bildirilen hainliktende kurtulmuş olur. Çünkü bu arzuların hepsi tüm varlığımız hepsi birer emanettirler. Emanetlerinde iyi korunması gerekir. Aksi takdirde emanete hıyanet edilmiş olur. Rabbimizin verdiği emanetlere hıyanetin bedelide çok ağır olur. Bir hadisi şerifte ‘’Emanete riayeti olmayanın imanı, ahdine sadık olmayanında dini yoktur’’ buyurulmuştur

İşte bu gerçeklere uymayan o şuursuz arzular işiten, gören ve anlayan insanın kendilerine tabi olan bir esir gibi sürükleyip götürürler. O yüzdendirki din akla hitap ettiğinde akıl başı boş bırakılmayıp vahiyle meşgul olduğunda bu zilletten kurtulmuş olur. İzzet sahibi olur. ‘’Oysa izzet Allah’ın, onun Resulünün ve inanınlarındır.’’ (Münafıkun 8)

Rabbim bizlerin aklını, kalbini, ayaklarını dinin üzere sabit kıl. Zilletten kurtulup, izzet sahibi olanlardan eyle İnşallah (AMİN)

SELAM VE DUA İLE…

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.