Hamd, sena ve övgülerin en güzeli, ezelde ve ebedde var olan, lütfuyla kainatı ve bizleri yaratıp var eden, sayısız nimetlerle yaşatan ve rahmetiyle doğru yolu gösteren Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur.
Salat ve selam da, alemlerin Rabbi tarafından sevilen, insanların ise tanıyıp, idrak edebilme nisbetînce sevebildikleri, efendimiz, önderimiz, rehberimiz Hz. Muhammed Mustafa(sav)ya, a’line, ashabına ve onun yolunu izlemeye çalışan ümmetinin üzerine olsun.
İslâm’a arzu duyan kimse, meseleyi halletmiş demektir. Artık bundan sonra “İslâm nizamı şu yönüyle güzeldir, bu yönüyle üstündür” diye bir rağbete ihtiyacı yoktur; Bu, imanın besbelli olan gereklerinden biridir.
İnsanlar birbirlerini severler, ayrı kalınca da birbirlerini arzularlar. İnsan sevmediği şeyi veya kişiyi arzulamaz. Sevgide durduk yere olmaz. Sevmeyi veya sevilmeyi sağlayacak sebepler vardır. Yalan söylemediği için, arkadan konuşmadığı için, emanete hıyanet etmediği için, anlayışlı olduğu için, insanlara iyilik yaptığı ve insanları iyiliğe teşvik ettiği için vs. sebeplerden insanlar birbirlerini severler ve ayrılınca da birbirlerini arzularlar. İyi insanlar iyi insanları arzularken, kötü insanlar da kötü insanları arzularlar. Aslında asıl mesele arzulananın insanın kendisi değil, ahlakı ve yaşantısıdır.
Ahlakı Kur’an ahlakı, yaşantısı da İslami bir yaşantı ise o insan özlenmez mi? İnsanı hem kendine hem de etrafına faydalı kılan tek din İslam’dır. Onunla huzur bulur insan, onunla dünyadaki bütün sıkıntılarından sıyrılır, çünkü onun tek sıkıntısı vardır; o da ahireti kurtarmaktır.
Oysa maalesef bir kısım insanlar İslam’ı yaşamadan, sıkıntılardan kurtulup huzur bulabileceğini düşünüyor. Tek arzusu dünyada huzur bulmak. Dünya ve dünyalığa duyulan özlem o kadar çoğaldı ki İslam’a duyulan özlemi geride bıraktı. Kur’an’da Karun’un kıssası (Kasas suresi 76…83 bak.) bize bu gerçeği sunmaktadır.
İslam her yönüyle mükemmeldir. Hiçbir eksiklik veya kusur bulmak mümkün değildir. İslam da kusur arayanlar da kusurlu insanlardan başkası değildir.
Huzurun ve mutluluğun gerçek kaynağı İslam’dır. Oysa kimileri para da pulda, mevkide, madam da huzur arıyorlar. İslam’ın olmadığı yerde huzur aramak, çölde su aramak gibidir. Gerçek huzuru tatmayan insanlar geçici huzuru gerçek huzur sanabilirler. Bu büyük bir yanılgıdır.
Şu an yaşadığımız coğrafyada huzurun iyice azalması, toplumun İslam’dan uzaklaşmasıyla çok yakından alakalıdır. İslam’ın insana neler kattığını bilen toplumlar, İslam’ı arzulamış ve İslam’ı yaşayabilmek için var gücüyle çalışmışlardır. Çünkü gerçek huzurun İslam’dan başka hiçbir yerde bulunamayacağı hem akli hem de nakli (ayet, hadis ve tarihsel bilgiler) birçok delille sabittir.
Birçok kral veya krallığa aday olanlar benden razı mısınız? Diye sorarlar. İnsanlar kralın hükmü altında yaşadıkları için diğer kral adayları ile başlarında ki kral arasında bir tercih yaparlar. Oysa alemlerin Rabbi olan Allah(Celle Celaluhu)’ın yaratmasında da hükmetmesinde de eşi ve benzeri yoktur.
Maide 50- Yoksa cahiliyye hükmünü mü arıyorlar? Kesinlikle bilen bir toplum için Allah’tan daha güzel hüküm veren kim olabilir?
Tin 8- Allah, hakimlerin hakimi değil mi? (Bela (tersi bile düşünülemez) ve ene zelike mineşşahidin)
Maide 3- …Bugün dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım. Size din olarak İslâmı beğendim…
Yaratıcı olan Allah(Celle Celaluhu)’ın bizim için seçip beğendiği hayatı bırakıp, batının ve hevanın ürünü olan hayat tarzlarıyla bize mutluluğu vadedenler kesinlikle yanılmaktadırlar.
Yaratıcının ilmi ve gücü ile yaratılmış aciz varlıkların arasında ki farkı görebilseydik kesinlikle yaratıcıdan başkasının bize hükmetmesine müsaade etmezdik. Yaratıcı olan Allah(Celle Celaluhu) sıfatlarını dikkate aldığımızda korkunç farkı anlamamız için yeterli olacaktır. Er-Rahman, el-gafur, el-afuv, el-melik, el-hakim, el-latif, er-Rezzak, el-mümin, el-vehhab, el- mucib, el-adl, el-hafız gibi daha birçok sıfat. Bu sıfatlar külli olarak hangi yaratılmış varlıkta var?
Böyle bir ilaha kim boyun eğmek istemez. Böyle hükümleri kim arzulamaz. İslami bir hayatı arzulayanlar hem dünya hem de ahirette gerçek mutluluğu yakalayabilirler. İslami bir hayatı arzulamayanlar da geçici mutluluklar peşinde koşup hem dünyalarını hem de ahiretleri mahvedeceklerdir.
Biz Rabbimizden de, Rabbimizin bize sunduğu İslam dininden de razıyız. Yeter ki O(Celle Celaluhu) bizden razı olsun. (Amin)