sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

İSLAM’DA SUÇ VE ÇEŞİTLERİ

31.12.2019
873
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

 

Hikmetlerinin emsalsizliği akılları mağlup eden, delillerinin inceliği düşünceleri yenen, sanatındaki dehşet ve harikası inkârcılara mazeret bırakmayan ve delillerinin dilleri kâinatın kulaklarına ‘’ Allahtan başka hiç bir ilah yoktur’’ diye haykıran Allah’a hamdolsun. Salat ve selam da Efendimiz, Önderimiz ve Rehberimiz olan Hz. Muhammed(sav) ‘e, a’line, ashabına ve onun izinden giden ümmetine olsun.

Yasaklanmış olma ve cezayı gerektiren bir fiil niteliğini taşımaları bakımından birisi diğeriyle birleşirse de, bunun dışında bir başka yönden kendilerine bakıldığında suç teşkil eden fiiller çeşitlenir ve birbirlerinden ayrılırlar. Bu bakımdandır ki, cürüm oluşturan fiillere bakış açısına göre, onları muhtelif kısımlara ve çeşitlere ayırmak mümkündür:a) Suçlara ve onlara terettüp eden cezaların, yaptırımların ağırlığına bakılınca; 1- Hadd, 2- Kısas veya diyet 3- Ta’zir cezalarını gerektiren cürümlerb) Suçlunun kasdının bulunup bulunmayışı açısından bakılınca 1- Kasıtlı 2-Kasıtsız suçlarc) Suçların derhal sabit olup olmayışına göre de 1- Meşhud suçlar 2- Gayr-ı meşhud suçlar,d) İşleniş metotları yönünden ise 1- Müspet hareketli suçlar 2- Menfi hareketli suçlar, 3- Basit suçlar ve 4- İtiyadi (sürüp giden) suçlar,e) Özel mahiyetleri açısindan da 1- Toplum aleyhine işlenen suçlar 2- Şahıslar aleyhine işlenen suçlar, bir başka ifadeyle siyasi suçlar ve âdi suçlar şeklindekısımlara ayrılır.51. Haklarında belirlenen cezanın ağırlığına göre suçlar üç kısma ayrılır:1. Hadd Suçları:Hadd cezasını gerektiren, hadd cezalarıyla cezalandırılan suçlardır: Hadd: Allah (cc)’ın (âmmenin) hakkı olarak tespit edilmiş bir cezadır(1). Tespit edilmiş cezanın mânası, tayin ve tahdid edilip sınırlanmış, bir başka ifadeyle en az ve en yukarı haddleri olmayan ceza demektir. Allah’ın hakkı oluşunun mânası , ne kişiler tarafından ne de topluluk tarafından ıskatının (düşürülmesinin), affının ve azaltılmasının mümkün olmadığı bir hak demektir.Kamu yararını ve maslahatını ilgilendiren, gerçekleştiren her ceza İslâm hukukunda Allah?ın (toplumun) hakkıdır. Bu kamu yararı da, insanları kötülüklerden uzaklaştırmak, onların her türlü can ve mal güvenliğini sağlamaktır. Her bir suç fiilinin zararı sonunda topluma olmaktadır, toplum huzur ve güveni bozulmaktadır. Dolayısıyla cezasından sağlanılan fayda da yine toplum içindir. O cürümlere konulan cezalar âmme menfaatını gerçekleştirmede, fesadın ve her türlü zararın önüne geçmede kuvvetli ve müessir bir durumun taşınması bakımından Allah hakkı telakki edilmiştir. Çünkü bir cezanın Allah hakkı sayılması, onun kişiler ve topluluk tarafından ıskat edilmemesine (düşürülememesine) vesile olur.Hadd cezasını gerektiren suçların sayıları bellidir. Hepsi yedi tanedir:a) Zina,b) Zina iftirası,c) İçki içmek,d) Hırsızlık,e) Yağma ve yol kesme,f) Dinden dönmek (irtidad),g) Haksız isyan.İslâm hukukçuları, suç kelimesini ilâve etmeksizin doğrudan doğruya hadd cezasını mucib suçlar ve cezalarını da hadd olarak isimlendiriyorlar. Fakat bu suçlar, kendilerine terettüp eyleyen hadd cezaları ile birbirlerinden ayrılırlar. Faraza hırsızlık haddi, içki içme haddi… denir. Bu sözlerle hırsızlık cezası veya içki içme fiilinin cezası kastedilir.2. Kısas ve diyet suçları:Bunlar da kısas veya diyetle cezalandırılan cürümlerdir. Kısas ve diyetin her biri, fertlerin hakkı olarak belirlenmiş ve mağdurun ya da mirasçılarının talebi üzerine uygulanan birer cezadır. Tespit edilmişliğin anlamı, asgari ve azami haddleri bulunmayan, miktarda esneklik söz konusu olmayan bir tek şekilde ve miktarda verilebilen ceza demektir. Fertlerin haklarının olması sonucu ise, mağdur kişi veya mirasçısı isterse suçluyu bağışlama hakkına sahiptir. Eğer affederse bu af, cezayı düşürür.Kısas ve diyet cezalarıyla cezalandırılan suçların sayısı ise beştir:a) Kasıtlı öldürmek,b) Kasıt benzeriyle (şibhü’l-amd) öldürmek,c) Hataen öldürmek,d) Kasıtla işlenilen müessir fiil,e) Hataen işlenilen müessir fiil.Müessir fiilden maksat, şahıs aleyhine işlenilen, fakat ölümle neticelenmeyen yaralanma ve darb gibi haksız saldırılardır.İslâm hukukçuları genellikle bu kısmı “cinayetler” başlığı altında incelerler. Bunda fakihlerin cinayet kelimesini kullanmayı âdet edinişlerinin etkisi vardır(2). Fakat bazı fakihler yaralama ““cerâh”ın daha çok meydana geldiğini, işlendiğini göz önünde tutarak bu kısmı yaralamalar “cerâh” başlığı altında ele almışlardır(3). Bazı İslâm hukukçuları da müessir fiil sonucu meydana gelen kanamalara bakarak bu kısmı, kanlar ““dimâ, dem” başlığı altında mevzubahis etmişlerdir. (4)3. Ta’zir suçları:Bunlar, bir veya daha çok ta’zir cezasıyla cezalandırılan suçlardır. Ta’zirin manası, te’dib, uslandırma, terbiye edip yola getirmektir. İslâm hukuku ana kay nakları her ta’zir suçuna bir ta’zir cezası tayin ve tespit etmiş &zğildir. En hafif bir ceza ile başlayıp en şiddetlisiyle sona eren bu suçlardan bir kısmını tespit ile iktifa etmiş; hâkime, suçun işlendiği ve suçlunun içinde bulunduğu şartlara uygun olarak her suç için ceza ve cezaları seçme hakkı tanınmıştır. Ta’zir suçlarından her bir suç için ayrı ayrı cezalar tespit edilmiş değildir.Hadd, kısas ve diyet suçlarındaki gibi ta’zir suçları belli değildir ve belirlenmesi de mümkün değildir. Emanete hıyanet, faiz, sövme, rüşvet… gibi her zaman suç sayılan bazılarını İslâm fıkhı ana kaynakları suç olarak belirtmiştir. .Ta’zir cezasını gerektiren fiillerin en önemli kısmının suç teşkil edip etmediğine karar verme hakkı yetkililere bırakılmıştır. Ancak İslâm fıkhının, yine de ne gibi fiillerin ta’zir suçu oluşturduğunu tespit işinde yetkililere sınırsız bir takdir yetkisi ve hürriyeti tanıdığı da söylenemez. Yasaklama, âmme düzeninin, toplumun genel durumunun gerektirdiği nispette olmalı; İslâm’ın hükümlerine aykırı, genel ilkeleriyle çelişkili olmamalıdır.Devlet yetkililerine, bu asırlar içinde İslâm’ın kanun yapma yetkisi tanımasından maksat; kendilerine, toplumu tanzim ve doğru bir şekilde sevk ve idare edebilmeleri; toplumun yararlarını koruyup, müdafaa edip olağanüstü durumlara çözümler bulabilme imkânlarını tanımaktır. İslâm’ın ana kaynaklarında, hakkında hüküm bulunan suçlarla, yetkililerin yasakladığı fiiller arasındaki fark şudur: İslâm’ın yasakladığı fiil daima yasaktır, serbest bir fiil olarak kabul edilmesi mümkün değildir, bu asla doğru olmaz. Fakat devlet yetkililerinin bugün yasakladığı bir fiil, kamu yararı gerektirdiğinde, yarın serbest bırakılabilir.

KÛLÛ LA İLAHE İLLALLAH, TUFLİHÛ! (La ilahe illallah deyiniz, kurtulunuz! )

 

ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN

1) Fethü-Kadir, c.4/112-113. el-İknâ, c.4/244., el-Ahkâmu’s-Sultâniyye, 5.192-195, Kâsâni Bedâiu’s-Sanâi, c.7/33-56, 2.baskı Mısır 1328/1910.2) Bedâiu’s-Sanâi, c.7/233. el-Iknâ, c.4/162. el-Büceyremi, Süleyman b. Ömer, Haşiyetü”l-Büceyremialel-minhac, c.4/129, Mısır 1369.3) el-Heysemi, Şihabüddin Ahmed, Tuhfetü”1-Muhtac, c.4/1, Mısır 1319. İbnu Oudame, el-Muğni,c.9/318, 3.baskı Mısır 1317.4) el-Hattâb Ebu Abdillah, Mevahibü”!-Celil, c.6/230, 1. baskı Mısır 1328.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.