sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

İTAATTE RAHMET VARDIR

A+
A-

Hamd Âlemlerin Rabbi olan, bizleri yaratan, itaat ile bizlere rahmet eden, rahman, rahim, din gününün sahibi olan Allah (c.c)’a mahsustur.

 

Salat ve Selam bizlere itaatin nasıl olacağını öğreten ve kendisine tabi olup izinden gidilmediği müddetçe kurtuluşun mümkün olamayacağı, yaşayan kuran, âlemlere rahmet olarak gönderilen, hatemul Enbiya Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) e ve O’nun tertemiz ehli beytine ve ashabına ve tüm müminlerin üzerine olsun. İnşallah.

ALLAH(c.c) dünya hayatında kimleri dost edineceğimizi, kimlere yardım edeceğimizi, kimlerle yakınlık kuracağımızı, kimleri VELİ edineceğimizi ve bu birlikteliğin hangi konu üzerine olacağını vahyettiği kitap Kur’an’ı Kerim ile mümin kullarına bildirmiştir:

وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۢ يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَيُط۪يعُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ اُو۬لٰٓئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللّٰهُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ

Mümin erkeklerle mümin kadınlar da birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Resûlüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azîzdir, hikmet sahibidir.

(Tevbe – 71)

Ayeti kerimede dikkatimizi çeken kavramlar ile karşı karşıyayız; MÜMİN, VELİ ve İTAAT ne demektir peki bunlar;

MÜMİN kelimesi “inanıp tasdik eden; başkalarının güvenli olmasını sağlayan, vaadine güvenilen” manalarına gelir.

VELİ ise sözlükte “yardım eden, koruyan; yardım edilen, korunan” anlamlarına gelir.  Mümin kullarına yardım eden, onları koruyan, işlerini gören, onların yakını ve dostu” anlamındaki veli Allah’ın isimlerinden biridir (bk. VELÎ). Allah’ın koruduğu ve yardım ettiği kimseler olarak müminler de Allah’a ibadet etmekle O’nun dostluğunu kazanıp velisi durumuna gelirler.

İTAAT Sözlükte “baş eğmek, emredileni yerine getirmek, söz dinlemek” anlamındaki tav‘ kökünden türemiş olup aynı manayı taşır. Aslında masdar ismi olan tâat de itaat gibi kullanılır. (Kāmus Tercümesi, “ṭvʿa” md.).

Bu âyet-i kerime, müminlerin sıfatlarını belirtmektedir. Peygamber efen­dimiz de, müminlerin, birbirlerine karşı nasıl davranmaları gerektiğini beyan ederek şöyle buyurmaktadır:

“Bir mümin diğer bir mümine karşı, birbirine kenetlenmiş bir duvar gibi­dir”( Buhârî, Salât 88, Mezâlim 5) Peygamber efendimiz bunu söylerken ellerinin parmaklarını birbirine kenetlemiştir.

Diğer bir hadis-i şerifinde ise şöyle buyurmuştur:

“Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” (Buharî, Edeb 27; Müslim, Birr 66)

Burada bir insanın kendisi gibi bir insanı bu denli düşünmeye sevk edenin elbette ki iman ve imanın şartı olan itaat olduğunu anlıyoruz. Burada müminlerin birbirlerinin velileri olmalarının en önemli kaynağı Allah’a ve Resulüne İTAAT etmeleridir. Çünkü onlar birliğin, beraberliğin, huzurun itaat etmekte olduğunun şuuruna varmış kimselerdir. ALLAH’IN emrinin dışına çıkmak RESULÜN emrinin dışına çıkmak kişiyi hiç şüphesiz iman binasının dışına çıkaracaktır.

Ayeti anlamaya devam edelim; İkiyüzlü davranan kim­selere hâkim olan özellik, kötülükleri körükleyip iyilikten alıkoymak iken yürek­ten inananların temel vasfı iyiliği özendirmek kötülükten vazgeçirmeye çalışmak­tır. Münafıklar Allah yolunda harcamada eli sıkı davranırken müminler zekâtlarını verirler ve ayrıca cömertçe gönüllü bağışlarda bulunurlar, hatta imkânları buna elver­diği için daha fazla yapamadıklarına üzülürler. Münafıklar namaza üşenerek gelir­ler, müminler ise namazlarını bir kulluk vecibesi sayarak içten gelen bir istekle kı­larlar. Allah yolunda savaşmak gerektiğinde münafıklar türlü mazeretlerle yan çiz­meye çalışırlar, müminler ise canlarını ve mallarını esirgemeden böyle bir çağrıya koşarlar, bu yolda asla yılgınlık göstermezler. Münafıklar Allah’ı ve onun mesajı­nı umursamazlar, O’na ve vaat ettiklerine candan İnanan müminlerle alay ederler, müminler ise Allah ve Resul’üne mutlak itaat gösterirler. Bu yüzden Allah, İçle­rindeki inkârcılığı yenemeden Ömürlerini tamamlayan münafıkları ebedî olarak kalacakları cehenneme atacak, müminlere de hiç bitmeyen cennet nimetlerinin ve daha önemlisi kendi rızâsına erişmenin mutluluğunu tattıracaktır.

Anlamamız gereken en önemli husus ise; “Allah’a ve peygamberine itaat ederler.”

Allah’ın emri ve peygamberinin emri dışında onların bir isteği, bir arzusu olmaz. Allah’ın ve peygamberinin şeriatından başka onların bir anayasası, bir ilkesi olmaz. Allah’ın ve peygamberinin dini dışında onların bir yolu, bir programı olmaz. Allah ve peygamberi hüküm verdiğinde artık onlar için seçme hakkı kalmaz. Böylece onların programları birleşir, hedefleri bire indirgenmiş olur, yolları birleşir. Dosdoğru hedefe ulaştırıcı olan yegâne yol, önlerinde çatallaşmaz, ayrı ayrı yollar ortaya çıkmaz.

وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ اِذَا قَضَى اللّٰهُ وَرَسُولُهُٓ اَمْراً اَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ اَمْرِهِمْۜ وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالاً مُب۪يناً

Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.

(Ahzâb – 36)

İbn Abbâs’tan rivayete göre Rasûlullah (s.a.v), halasının kızı olan Zeynep bint Cahş el-Esediyye’yi evlâtlığı Zeyd ibn Harise için istemeye gitmiş, yanına girip onu istemiş. Zeynep: “Hayır, onunla evlenecek değilim.” demiş, Rasûlullah (s.a.v) ısrar etmiş, Zeynep: “Ey Allah’ın elçisi, durumum hakkında bir istişare edeyim.” demiş. O sırada Allah Teâlâ, Rasûlü’ne bu “Allah ve Rasûlü bir şeye hükmettiği zaman ne mü’min erkekler için, ne de mü’min kadınlar için artık işlerinde bir seçme hakkı olamaz…” âyet-i kerimesini indirmiş de Zeynep: “Ey Allah’ın elçisi, benim için koca olarak ona mı razı oldun?” diye sormuş, Hz. Peygamber (s.a.v)’in evet cevabı üzerine de: “O halde Allah’a ve Resul’üne elbette karşı duracak değilim, onunla evlenmeye razı oldum.” demiş.

Her ne kadar bu ayet bu konu üzerine nazil olsa da aklını kullanacak olanlar için nice örnekler nice deliller vardır …

 İtaat edene, kendi arzusuyla hareket etmeyene “Allah işte onlara rahmet edecektir.”

Rahmet sadece ahirette olmaz. Önce bu dünyada gerçekleşir. Allah’ın rahmeti, iyiliği emreden, kötülüğü yasaklayan, namaz kılan ve zekât veren tüm fertleri kapsamına aldığı gibi, böyle iyi fertlerden oluşan İslam topluluğunu da kuşatır. Kalbin huzura kavuşturulmasında, kalplerin Allah’a bağlanmasında fitnelerden ve belalardan korunmada ve kollamada Allah’ın rahmeti… Topluluğun, toplumun düzelmesinde, yardımlaşmasında ve dayanışmasında Allah’ın rahmeti… Teker teker her ferdin hayatta huzura kavuşmasında, Allah’ın rızası ile huzura kavuşmasında Allah’ın rahmetinin kuşkusuz etkisi büyüktür. Rabbim kendisine ve Rasulullah (s.a.v)’e itaat ile bu rahmete layık olan kullarından eylesin.(ÂMİN)

Selam ve Dua ile

Tevfik Allah’tandır

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.