sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

İYİLİĞE DAVET

İYİLİĞE DAVET
27.12.2020
921
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

HAMD RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH İÇİNDİR.SALAT VE SELAM İYİLİĞİN ÖNCÜSÜ SON RASULE VE ONUN İZİNDEN GİDENLERİN ÜZERİNE OLSUN

Allah Teâlâ büyük lütuf ve kerem sahibi olduğu için yer yüzünün halifeleri kıldığı insanı yalnız bırakmamış, ilk insan ve ilk peygamber Hz. Adem’den itibaren gönderdiği peygamberlerle, dünya ve ahiret mutluluğunun yollarını göstermiştir. Peygamberler hem doğru yolu gösteriyor hem de kendileri uygulayarak örnek oluyorlardı. “Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeye çalışır ve Allah ‘a inanırsınız.” (Âl-i İmran110) buyurulmuş ve bu görevle bütün müminlerin görevli olduğu bildirilmiştir. Ayet-i kerime Müslümanların ayırıcı özelliğini bildiriyor. Allah’a inanmak, iyiliği emredip, kötülükten alıkoymak. Bu özellikleri sebebiyle de en hayırlı ümmet oldukları ifade buyuruluyor. Çünkü müminler birbirinin kardeşidirler. Elbette kardeş kardeşi uyaracak ve ona doğru yolu gösterecektir. Allah Teâlâ bu hususu hatırlatarak şöyle buyuruyor: ‘’Erkek ve kadın bütün müminler birbirlerinin dostları ve velileridirler. İyiliği emrederler, kötülükten vaz geçirirler, namazı kılarlar, zekâtı verirler. Allah’a ve Peygamberine itaat ederler. İşte bunları Allah rahmetiyle yarlıgayacaktır. Çünkü Allah, azizdir, hakimdir.”(Tevbe, 71) Peygamberimiz şöyle buyuruyor
“Sizden biriniz çirkin bir iş görürse, onu eliyle değiştirsin; eğer buna gücü yetmezse, diliyle uyarsın; buna da gücü yetmezse, kalbiyle nefret etsin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir.”

Peygamberimiz çirkin ve haksız bir işi gören Müslümanın, buna sessiz kalmayarak tavır koymasını öğütlüyor ve bu tavrın üç şekilde olabileceğini söylüyor: Gücü yetiyorsa onu eliyle men eder. Bu görev yöneticilere aittir. Böylece kötülük önlenmiş olur. Buna gücü yetmiyorsa nasihat eder. Kötülüğün zararlarından söz eder. Bunda başarılı olursa yine kötülük önlenmiş olur. Buna da gücü yetmiyorsa o işi onaylamadığını tavırlarıyla belli eder, destek vermez. Onun bu tavrı etkili olabilir ve kötülüğün yayılmasına engel olur.

Peygamberimiz her vesile ile Müslümanların bu görevlerini kendilerine hatırlatmıştır. Ebu Said el-Hudri (r.a.) anlatıyor: Peygamberimiz: Yollar üzerinde oturmaktan sakınınız buyurdu. Ashabı-ı Kiram:
-Yol üzerinde oturmak bizim için zorunludur. Lüzumlu olan şeyleri orada konuşuyoruz, dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz: “Yol üzerinde oturmaktan vaz geçemiyorsanız, yolun hakkını veriniz” buyurdu. Sordular:
– Ey Allah’ın Resulü, yolun hakkı nedir? Peygamberimiz cevap verdi:
– “Haram olan şeylere bakmamak, gelip geçene eziyet etmemek, verilen selamı almak, iyiliği emredip kötülükten menetmek. İşte yolun hakkı budur.
Müslümanlar bu görevlerini yapmazlarsa kötülükler ve haksızlıklar alabildiğine yayılır. İlk anda o kötülüğün zararı sadece onu yapanda kalacağı sanılır ama öyle olmaz. Bulaşıcı bir hastalık gibi toplumu sarar ve o kötülükten toplum büyük zarar görür.

Peygamberimiz, kötülüğe karşı tavır koymanın topluma getireceği felaketi bir örnekle şöyle açıklar: “Yolcular gemideki yerlerini Kur’a ile belirlerler. Kur’a sonucu bir kısmı geminin üst katına, bir kısmı da alt katına yerleşir. Alt kata yerleşenler, burada su olmadığı için su ihtiyaçlarını görmek üzere üst kata çıkmak durumundadırlar. Su almak için üst kata çıktıkları vakit, üst kattakilerin yanından geçiyorlar. Bunun üzerine kendi aralarında konuşurlar: “Payımıza düşen alt katta bir delik açsak da su ihtiyacımızı buradan görsek ve yukardakileri rahatsız etmesek iyi olur.” derler ve geminin alt kısmında bir delik açmaya başlarlar. Şimdi üst kattakiler bunları gördükleri halde bu yaptıkları işe göz yumar, ses çıkarmayacak ve engel olmayacak olurlarsa, açılan delikten içeriye su dolar ve gemi batar. Böylece sadece deliği açanlar değil, gemide olan hepsi boğulur. Eğer üst kattakiler onları bu işten men ederlerse kendileri de kurtulur, onları da kurtarmış olurlar.” Peygamberimizin bu örneği bu konuda çok etkili bir örnek. Bundan anlaşılıyor ki, Müslüman duyarlı olacak ve toplumda meydana gelen olaylara ilgisiz kalmayacak ve: “Bana ne her koyun kendi bacağından asılır” demeyecektir. Her koyun dünyada değil, ahirette kendi bacağından asılacaktır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de:
Öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz (topluma sirayet eder ve hepsini perişan eder). Biliniz ki, Allah’ın azabı şiddetlidir.” (Enfal25) Ayet-i kerime çok önemli bir uyarıda bulunuyor. Öyle günah ve kötülükler var ki, sadece o günahı işleyenleri ve o kötülüğü yapanları etkilemekle kalmaz, o günahı işlememiş, o kötülüğe bulaşmamış olanlara da erişir. Birçok suçsuzları da gelir bulur. Kurunun yanında yaş da yanar. Bugün toplumumuzda hepimizi rahatsız eden sosyal olayların kaynağında bu ihmalimiz nemelazımcılık vardır. Âlimlerin görevi uyarmaktır. Her Müslüman kötülüğe karşı tavır koymakla yükümlü olmakla beraber, Müslümanlardan bir topluluk özel olarak bu görevle görevlidir. Bunlar, âlimlerdir. Âlimler bu görevi yerine getirmeleri halinde diğerleri sorumlu olmaktan kurtulur. Bu hususu ifade eden ayet-i Kerime’de: “İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten meneden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır” (Âl-i İmran104) buyurulmuştur. Hayra çağırmak, dine de dünyaya da ait bir iyiliğe çağırmak demektir ki, İslâm’ın esasıdır. İyiliği emredip kötülükten menetmek de bunun önemli bir kısmıdır. Topluma Allah rızası için nasihat etmek, yol göstermek önemli bir görevdir. Temim ed-Dari (r.a.)’nin rivayetine göre Peygamberimiz: “Din nasihattir” buyurdu.
Kime? dedik. Peygamberimiz:
“Allah’a, kitabına, peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün Müslümanlara”
buyurdu. İslam âlimleri hadisi, medarı-ı İslâm -İslâm’ın üzerinde döneceği- dört hadis-i şeriften biri saymışlardır ki, İslâm Dininin dörtte biri demektir. Diğer üç hadis-i şerif de şunlardır:

“Ameller ancak niyetlere göre değerlenir. Herkesin ancak niyetine göre amelinin karşılığı vardır.” (Buhari,.); Hiçbiriniz, kendiniz için arzu ettiğinizi din kardeşiniz için de arzu etmedikçe, iman etmiş olmaz.” (Buhari) “Kişinin faydasız sözü terk etmesi, İslamiyet’inin güzelliğindendir.”(Tirmizî)

Dinin direği sayılan bu hadis-i şerifin anlamına gelince: “Din nasihattir” demek, nasihat dinin direği demektir. Dinin yaşaması, nasihatin Müslümanlar arasında yaygın olması ile mümkündür. Nasihat, sözlükte gönülden kin ve hile-yi çıkararak, nasihat edilen kimsenin hayır ve mutluluğunu samimiyetle arzu ve temenni etmektir. Bu sözle yapılan nasihattir ki, örfümüzdeki anlamı budur. Dindeki anlamı ise, sadece sözle nasihat değil, hayırlı işlere de şamildir. Her hayır söz ve hayır iş nasihattir. Peygamberimiz” Din nasihattir” buyurunca, sordular:” Kime?” Peygamberimiz: “Allah’a, kitabına, peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün Müslümanlara” buyurdu. Allah’a nasihat, nasıl olur? Allah’a nasihat demek, O’na inanmak, ortağı olmadığını kabul etmek, sıfatlarında küfre sapmamak, O’nu kemal ve celal sıfatları ile nitelemek ve noksan sıfatlardan tenzih etmektir. O’na itaat etmek, karşı gelmekten sakınmak, O’na itaat edene sevgi duymak, isyan edene ise ilgi göstermemek, lütfettiği nimetlere karşı O’na şükretmek, her işinde ihlas ve samimiyet göstermektir. Allah’a nasihatin anlamı budur. Yoksa Allah âlemlerden ve nasihat edenin nasihatinden müstağnidir. O, mükemmeldir, hiçbir şeye muhtaç değildir.

Allah’ın kitabına yani Kur’an-ı Kerime nasihat demek, onun Allah sözü olduğuna ve O’nun tarafından gönderildiğine inanmak ve onu öğrenip uygulamaktır. Allah’ın peygamberine nasihat ise, onun peygamberliğini tasdik ederek Allah tarafından getirdiği kesin olarak bilinen her şeye inanmak, sünnetine uymak, ahlâkıyla ahlaklanmaktır. Müslümanların yöneticilerine nasihat demek, hak üzere olmada onlara yardımcı olmak, haktan ayrılmaları ve adaletsizliğe yönelmeleri halinde onları uygun bir dil ile uyarmaktır. Bütün Müslümanlara gelince; din ve dünya işlerinde kendilerine yararlı olan şeyleri onlara öğretmek, göstermek, kusurlarını örtmek, iyiliği emredip kötülükten menetmek, büyüklerine saygı, küçüklerine şefkat göstermek, onlara hile ve haksızlık yapmamak, aldatmamak, haset etmemek ve onları sevgi ile kucaklamaktır.
İşte hadis-i şerifin kısaca anlamı budur.

Halka yapılacak nasihat, onların yararına olacak şeylerde kişinin kendi zararına da olsa yardımcı olmak ve yol göstermekdir.İyiliği emredip kötülükten men edecek olan kimsenin nelerin iyilik, nelerin de kötülük olduğunu da bilmesi gerekir. Kur’an ve Sünnet bir şeye maruf-iyilik-diyorsa, o iyiliktir; bir şeye kötülük diyorsa o da kötülüktür. O halde mümin önce Kur’an ve Sünnete göre nelerin iyilik ve nelerin kötülük olduğunu öğrenmesi ve yaşaması gerekir.

 

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.