Gerçekten Hamd Allah’a mahsustur. O’na hamdederiz ve O’ndan yardım dileriz. Mağfireti O’ndan ister, doğru yola iletilmemizi O’ndan bekleriz. Nefislerimizin kötülüklerinden ve amellerimizin fenalıklarından Allah’a sığınırız.
Allah (c.c), kimi hidâyette kılmış ise, o gerçekten hidayete erişmiştir. Kimi de dalâlette ve sapıklıkta kılmış ise, artık o kendisi için bir dost ve yol gösteren bulamaz. Şehadet ederim ki, Allah’dan başka bir tek ilah yoktur ve O’nun eşi ve benzeri de yoktur. Yine şehadet ederim ki, Hz. Muhammed (s.a) Allah’ın kulu ve Rasûlüdür. Salât ve selâm O’na, Ehli Beytine, ashabına ve O’nun yolunu izleyenlere ve onun gösterdiği çizgide yürüyenlere olsun. Allah cc Enfal suresi 2,3,4ayeti kerimelerde şöyle buyurmaktadır;
اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذ۪ينَ اِذَا ذُكِرَ اللّٰهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَاِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ اٰيَاتُهُ زَادَتْهُمْ ا۪يمَاناً وَعَلٰى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَۚ
Müminler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah’ın âyetleri okunduğunda imanlarını artıran ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir. (Enfâl – 2)
اَلَّذ۪ينَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۜ
Onlar namazlarını dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiğimizden (Allah yolunda) harcayan kimselerdir. (Enfâl – 3)
اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَـقاًّۜ لَهُمْ دَرَجَاتٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَمَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَر۪يمٌۚ
İşte onlar gerçek müminlerdir. Onlar için Rableri katında nice dereceler, bağışlanma ve tükenmez bir rızık vardır. (Enfâl – 4)
Ayetlerimizin iniş sebebi hakkında şöyle bir olay aktarılmaktadır; Sahabe-i ikramdan bir kısmının savaş ganimeti konusundaki beklentileri, bu beklentiler gerçekleşmeyince takındıkları tavır, kâmil iman ve takvâ sahibi müminlere yakışmadığı, imtihanda eksik puan almaya sebep olabileceği için “gerçek ve kâmil müminlerin sahip olmaları gereken nitelikler” konusunda bir açıklamayı gerekli kılmış bunun üzerine ilgili ayet-i kerimeler nazil olmuştur.
Bu âyetlerde bahsedilenler, îmanlarını kemâle erdirmiş mü’minlerdir. Onların belli başlı vasıfları sayılmakta ve bunların karşılığında onlara verilecek mükâfatlar bildirilmektedir:
› Allah anıldığı zaman O’nun azametini, kudret ve kuvvetinin büyüklüğünü düşünerek onların yürekleri titrer, ürperir. Allah zikrini duyar duymaz kalpleri harekete geçer, hisleri coşar ve heyecanları artar.
Zira onların kalplerinde Allah muhabbeti ve korkusu her şeyden daha fazla yerleşip kök salmıştır. Sahip oldukları imanın nûru, onları nefsin kir ve karanlıklarından temizleyerek kalplerine letâfet kazandırmıştır. Böylece bu kalpler, kasvet ve katılıktan kurtularak Allah’ı zikre yumuşamışlardır. Âyetin bu kısmı Allah’ı zikrin mü’min kalbe başlangıçta yaptığı tesiri; “Haberiniz olsun ki, kalpler ancak Allah’ı hatırlayıp anmakla doygunluk ve huzura erer” (Ra‘d 13/28) âyeti ise zikirle gelinen nihâî itmi’nân ve huzur halini beyân eder.
› Kendilerine Allah’ın âyetleri okunduğu zaman onların imanlarını artırır. İnen her sûre, her âyet yeni mevzulardan bahsedip yeni deliller getirdiğinden, onlara inanan mü’minlerin de imanlarını artırmaktadır.
› Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler. İşlerini sadece O’na havale eder, yalnızca O’ndan korkar ve yalnızca O’ndan yardım beklerler. O’nun dilediğinin vukua geldiğini, dilemediğinin ise olma ihtimalinin bulunmadığını çok iyi bilirler.
› Onlar iç ve dış temizliği, farzları, vacipleri, sünnetleri ve edepleriyle namazı dosdoğru kılarlar.
› Onlar, Allah’ın kendilerine ikram buyurduğu maddi manevî imkânlardan, muhtaç olanlara yardımda bulunurlar.
› Mü’minlere, amellerine göre cennette yüksek dereceler verilecek ve Allah’a yakınlıkları artırılacaktır.
› Onların günahları bağışlanacaktır; Allah’ın sonsuz af ve mağfireti sayesinde her türlü hata ve kusurlardan arınacak, tertemiz hale geleceklerdir.
› Onlara, cömertçe ikram edilen, bitmek tükenmek bilmeyen, bol, değerli ve kaliteli rızıklar ihsan edilecektir.
Nitekim Peygamberimiz -salât ve selâm üzerine olsun- “İman temenni ya da gösterişle gerçekleşmez. İman, kalpte yer eden ve davranışlarca doğrulanan bir olgudur” (Camiüssağir-7570)buyurmaktadır.
Şüphe yok ki, arzularına, düşüncelerine, görüşlerine, teorilerine, alışkanlıklarına, çıkarlarına, zevklerine, rahatlarına, hislerine ve arkadaşlarına aykırı olsa bile, kişi her ne zaman Allah’ın Kitabı’na ve Hz. Peygamber’in (s.a) sünnetine boyun eğer ve teslim olursa imanı artar ve güçlenir. Çünkü o, öğretileri değiştirme yerine, Allah’ın emirlerine ve Hz. Peygamber’in (s.a) talimatlarına göre kendisini değiştirmekte ve onları kendisine rehber olarak kabul etmektedir. Bunun aksine eğer bir mümin bunları kabulde tereddüt gösterirse, imanı azalmaya ve yok olmaya başlar. Bu da, İmanın büyüyüp gelişmeyen ve bir konumda donup kalan bir yapıda olmadığını, bilakis gelişme ve gerilemeye müsait bir yapıda olduğunu gösterir. Hakk’ın her inkar edilişi onun niteliğini düşürür, her kabul ve tasdik de onu geliştirir.
“İşte onlar gerçek mü’minlerdir”. Çünkü îmanlarına korku; ihlâs ve tevekkül gibi ileri kalp amellerini ve namaz ve sadakanın mihenk taşı olan organlarla yapılan güzel amelleri ilave ettikleri için tahkiki îman derecesine çıkmışlardır.
Şayet, “Allah burada, “yürekleri titrer. “; bir başka ayette de, “Bunlar, iman edenlerdir. Allah’ın zikriyle gönülleri huzur ve sükûna kavuşur. ” (Ra’d, 28) buyurmuştur. Bu iki ayetin arası, nasıl uzlaştırılabilir? Hem, Cenâb-ı Hak, bir başka ayette de: “… sonra da hem derileri, hem kalbleri Allah’ın zikrine (yatışıp) yumuşar…” (Zümer, 23) buyurmuştur” denilirse, biz deriz ki:
Gönül huzuru ve itminan, ancak yakîn’in vereceği ferahlık ve manevî serinlik ile olur. Göğsün açılması, inşirah bulması ise ancak tevhîd bilgisi ile olur. Korku da, ancak ceza korkusundan dolayı meydana gelir. Şu halde bu iki durum arasında bir zıtlık bulunmamaktadır; aksine biz bu iki vasfın tek bir ayette bulunduğunu söylüyoruz ki, bu ayet Cenâb-ı Hakk’ın, “Rablerine derin saygı göstermekte olanların ondan derileri ürperir, sonra da hem derileri hem kalbleri Allah’ın zikrine (yatışıp) yumuşar” (Zümer, 23) ayetidir. Buna göre mana, “Deriler, Allah’ın azabının korkusundan dolayı ürperir, diken diken olur.. Daha sonra da, onların derileri ve kalbleri, Allah’ın mükâfaatını umduklarında yumuşar” şeklinde olur.(Mefaitul Gayb Tefsiri)
İşte kamil müminlerin vasıfları böylece temayüz etmiş böylece övülmüşlerdir. Onlar kapleri titreyen kimselerdir…