sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

KELİMELER VE KAVRAMLAR 11) AYET

KELİMELER VE KAVRAMLAR 11) AYET
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

AYET

Alâmet, nişan, eser, ibret, yüksek bina.

Ayet, Arapça bir kelimedir. Çoğulu “Âyât”tır. Açık alâmeti manasındadır. Türkçe’de “bellik”, Farsça’da “nişâne” kelimeleriyle ifade edilir. Alâmet; zahir ve açık demek olunca, ayet onun daha zahiri demek olur. Meselâ; dağ alâmet ise, zirvesi onun ayeti olur. Güneş, bir gündüz ayeti: ay, bir gece ayetidir. Cami bir alâmet ise, minare onun ayetidir. Ayet kelimesinin lügavî birkaç manası vardır:

  1. a) Ayet, mucize “Sor İsrâiloğulları’na, onlara nice açık mucizeler verdik… ” (el-Bakara, 2/ 211).
  2. b) Alâmet, nişan “…Gerçek, onun hükümdarlığının açık alâmeti size o tabût’un gelmesi olacaktır ki, içinde Rabb’ımızdan bir sükunet… vardır…” (el-Bakara, 2/248).
  3. c) İbret “… Elbette bunda size kat’î bir ibret vardır. (el-Bakara, 2/248; Âli İmrân, 3/46).
  4. d) Acayip iş: Meryem’in oğlu İsa’yı da, anasını da (kudretimize delâlet eden) bir ayet (acîb bir iş) kıldık… ‘ (el-Mü’minûn, 23/50).
  5. e) Cemaat: Bu mana ile ayet kelimesini Araplar, “Kavm, cemaatiyle birlikte çıktı “Haraca’l-kavmü bi ayetihim” şeklinde kullanırlar.
  6. f) Bürhan, delil: “Allah’ın gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin birbirine uymaması da O’nun (varlığı ve kudretinin) delil ve bürhanlarındandır. (er-Rûm, 30/20).

Bununla birlikte Allah azze ve cellenin kainattaki birtakım ayetlerini Rasulullah (sas)bizlere şöyle bildirmektedir; Güneş ve Ay’ın Allah’ın kudretinin iki ayeti olduğunu bizlere bildirmektedir.Ayrıca Rasulullah (sas) kıyametin kopmasıyla alakalı durumu bize bildiriken on ayet(alamet)çıkmadıkça kıyamet kopmaz.[1]

Bu ayetler (kevni) Allah(cc)’ın varlığından, birliğinden ve kudretinden bahseden ayetlerdir.Bunlara örnek verecek olursak;

“Gece de, onlar için bir ibret ve alamettir. Gündüzü ondan soyup çıkarırız, derken bir de bakarlar ki, onlar karanlıklarda kalıvermişler.Ve gü-neşde de onlar için bir alamet ve işaret vardır. O da kendine ait bir yörüngede akıp gider. Bu kudret sahibi ve herşeyi bilen Allah’ın iradesinin bir sonucudur.  Ve ayda da bir işaret ve alamet vardır ki, biz onu kuru ve eğik bir hurma dalını andırır hale gelinceye kadar, çeşitli safhalardan geçirdik.” (Yasin/37-39)

“O’dur yeri düzleyen ve orada dağlar, nehirler var eden, her türlü mahsulden çift çift yetiştiren ve gündüzü geceyle bürüyen. Muhakkak ki bunlarda; düşünen bir kavim için ayetler vardır.Yeryüzünde birbirine komşu toprak parçaları, üzüm bağları, ekinler ve çatallı çatalsız hurma ağaçları vardır. Hepsi de aynı su ile sulanır. Ama lezzetçe onları birbirinden ayrı kılmışızdır. Şüphesiz ki bunlarda; akleden bir kavim için ayetler vardır” (Rad/3-4)

“De ki: “Gördünüz mü söyleyin; Allah, kıyamet gününe kadar geceyi sizin üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa, Allah’ın dışında size aydınlık verecek ilah kimdir? Yine de dinlemeyecek misiniz?”De ki: “Gördünüz mü söyleyin, Allah kıyamet gününe kadar gündüzü sizin üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa Allah’ın dışında size içinde dinleneceğiniz geceyi getirecek ilah kimdir? Yine de görmeyecek misiniz? Kendi rahmetinden olmak üzere O, sizin için, dinlenmeniz ve O’nun fazlından (geçiminizi) aramanız için geceyi ve gündüzü var etti. Umulur ki şükredersiniz.” (Kasas/71-73)

Kur’an ayetlerden meydana geldiği gibi, kainatta ayetlerden meydana gelir. Çevremizde gördüğümüz her şey, Allah’ın birer ayetidir. Bütün varlıklar, bütün olaylari Allah’ın ‘ol’ emri ile meydana çıkmış kelimeleridir. Bunlar, insana Allah’ı tanıtmaları açısından birer ayettirler.[2]

Kur’an, insanlar öğüt alsın hayatlarını ona göre düzenlesinler diye inzal edilmiştir.Allah (cc), bunların insanlar tarafından yerine kolaylıkla getirilsin diye peyder pey indirmiştir.

Kur’an’ın âyet-âyet, parça parça inmesinin sebeplerini maddeleyecek olursak:

1- İnsanın aklı, kabiliyetleri, böyle köklü değişiklikleri bir anda kavrayabilecek güce sahip değildir.

2- İhtiyaç duyulan sosyal çözümlerin zamanından evvel veya sonra uygulanması, sonuç bakımından verimli değildir.

3- Yönetim endişesiyle müslümanlara yapılan işkencelere tahammül ve sabır gösterilmesi açısından âyetlerin zaman zaman inmesi, onlara güç ve ümit kaynağı olmuştur.

4- Hz. Peygamber’in, inen âyetleri yazılı değil de, ezberden topluma sunması.

5- İnen âyetlerin mesaj ve öğretileri, zihinlerde ve kalplerde iyice yerleşip uygulamayı hedeflemesi.

6- Ortaya koyduğu hayat tarzının tam bir inanç ve kararlılıkla tatbiki, âyetlerin 23 sene gibi bir zamana yayılmasının temel nedenleridir.

Ayetlerin, insanoğlunun hayatını yönlendirebilmesi için bazı şartlara ihtiyaç vardır.Bunların bir kısmını kaydetmekgerekirse ; İlim, iman, akıl, tefekkür, yakîn, hikmet, ittika, şükür, tezekkür ve ahiret korkusu bilincinde olmaktır.

Allah’ın Ayetlerini Satmak :

“Allah’ın indirdiği kitapta bulunan bir açıklamayı gizleyerek onu birkaç para karşılığında satanlar var ya; onlar karınlarına ateşten başka birşey indirmiyorlar. Allah Kıyamet günü onlarla konuşmaz ve kendilerini günahlardan arındırmaz. Onları acı bir azap beklemektedir.” (Bakara/174)

Bu ayetin tefsirinde Seyyid Kutub (rha) şunları kaydetmiştir ;

Burada yüce Allah’ın indirmiş olduğu kitapta yer alan bazı açıklamaları gizli tutma eylemine yöneltilen kınama, öncelikle yahudiler ile hıristiyanları hedef almıştır. Fakat ayetin genel karakterli hükmü, bildikleri gerçeği gizleyerek bu eylemleri karşılığında birkaç para alan bütün dinlerin bağlıları için geçerlidir. Sözkonusu “birkaç para” ister gerçeği gizlemek karşılığında elde etmeyi umdukları şahsî bir menfaat olsun, ister gerçeği gizleme karşılığında kondukları ve eğer doğruyu söylerlerse kaybedeceklerinden korktukları çeşitli kişisel yararlar olsun, isterse dünyanın tümü olsun, farketmez. Çünkü bu adamların kaybetmiş oldukları Allah rızası ve Ahiret sevabı ile karşılaştırıldığı zaman dünyanın tümü de “bir kaç para”dır.

Mevdudi (rha) ise şunları kaydetmiştir ;

Bunlar, ilâhî kitapları bildikleri halde onları halktan gizleyen ve aralarında yaygın olan tüm bâtıl inanç, kötü gelenek ve gereksiz kısıtlamalardan sorumlu, yeni yeni kurallar uyduran bilginlerdi. Ayrıca onların bir suçu daha vardı. Halk arasında kasten yaygınlaştırılan cahillik nedeniyle ortaya çıkan kötü davranış ve geleneklere karşı bir tek kelime bile söylememişlerdi. Sadece bununla da kalmamış, çoğunluğun bu üzücü durumunu kendileri için avantajlı bulmuş ve bu nedenle Allah’ın emirlerini halktan gizli tutmaya devam etmişlerdi.

Vahyin kontrolünde olmayan insanlardan sonra, Allah’ın kontrolünde olan peygamberlerin hayatında ayetlerin durumu ise şöyledir ;

“İşte Allah’ın hidayet verdikleri bunlardır; öyleyse sen de onların bu hidayetlerine uy. De ki: “Ben bunun için sizden bir ücret istemiyorum. O (Kur’an), alemlere bir ‘öğüt ve hatırlatmadan’ başkası değildir.” (En’am/90)

Bu ayetin tefsirine Vehbe Zuhayli (rha) şunları kaydetmiştir ;

“Ve ey peygamber! Seni kendilerine peygamber olarak gönderdiğimiz kimselere de ki: Bu Kur’an’ı tebliğ karşılığında sizden mal veya ondan başka herhangi özel bir menfaat istemiyorum. Aynı şekilde benden önceki bütün peygamberler de tevhid ve hidayeti tebliğlerine karşılık hiç bir ücret istememişlerdi. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “De ki: Buna karşılık sizden hiç bir ücret istemem. Ancak yakınlık hususunda (bana) sevgi (besleyiniz).” (Şûra, 42/23) Bu Kur’an-ı Kerim bütün âlemlere bir hatırlatma, bir öğüttür, Takva sahiplerini de doğruya, hidayete götüren bir kitaptır. İşte bu da Resulullah (s.a.)’ın istisnasız bütün insanlara peygamber gönderilmiş olduğunu açıkça ifade etmektedir. “

İşte Allah’ın peygamber gönderdiği topluluklarda kendilerine ilim verilmiş bel’amlar, Allah’ın kendilerine vermiş olduğu nimeti düzgün bir şekilde kullanmayıp onu dünya karşılığında satanlar çok zararlı bir ticaret yapmışlardır. Nitekim Allah (cc) mealen şöyle buyuruyor ;

“Onlara şu adamın olayını anlat: Adama ayetlerimizi sunduk, fakat o onların içinden sıyrılıp çıktı. Arkasından onu şeytan peşine taktı da azgınlardan oldu. ” “Eğer dileseydik bu ayetler aracılığı ile onun düzeyini yükseltirdik, fakat o yere saplandı kaldı. Onun durumu üstüne varsan da, kendi haline bıraksan da dilini sarkıtıp horlayarak soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte ayetlerimizi yalanlayanların durumu budur. Bu hikâyeyi onlara anlat, ola ki, üzerinde düşünürler. “(Araf/175-176)

Bu ayetin tefsirinde Seyyid Kutub şunları kaydetmiştir ;

Biz bu bilginler içinden; yasama Allah’ın haklarından biridir, bu hakka kendisinin sahip olduğunu iddia edenlerin ilâhlık iddiasında bulunmuş olacaklarını, ilâhlık iddiasında bulunanların ise kâfir olduklarını, ayrıca o kişilere bu hakkı verenlerin ve onların peşinden gidenlerin de kâfir sayılacaklarını bilen ve söyleyen kimseler gördük.

Bununla beraber bu gerçeği bilmelerine ve dinde bu gerçeği bir zaruret olarak öğrenmelerine rağmen bu din bilginleri, yasama hakkını kendinde gören ve bu hakkı iddia etmekle ilâhlık iddiasında bulunan zalim idarecilere dua ederler.

Bizzat kendilerinin küfürlerine hüküm verdikleri bu insanlara dua ederler ve onlara “müslüman” adını yakıştırırlar!.. Onların bu yaptıklarım, en ideal islâm olarak gösteriyorlar.

Yine bunların bazılarını gördük ki; bir sene faizin bütün çeşitlerinin haram olduğunu yazdıkları halde, başka bir sene onun helâl olduğunu yazmaya başlarlar. Yine bunların öylelerine rastladık ki, insanlar arasında fuhuşun ve ahlâksızlığın yayılmasına ön ayak oldukları gibi, bu çirkefin üzerine din örtüsünü, dini ünvanları ve alâmetleri çekmeye çalışırlar.Bu ise: “ona ayetlerimizi sunduk, fakat o onların içinden sıyrılıp çıktı.

Arkasından şeytan onu peşine taktı da, azgınlardan oldu.” Ayetini doğrulayan bir delilden başka bir şey değildir. Bu yüce Allah’ın kendisinden söz ettiği haber sahibinin hayvanlaşmasından başka nedir ki?: “Eğer dileseydik, bu ayetler aracılığı ile onun düzeyini yükseltirdik, fakat o, yere saplandı kaldı.

Onun durumu üstüne varsan da, kendi haline bıraksan da dilini sarkıtıp horlayarak soluyan köpeğin durumu gibidir.”Eğer Allah dileseydi, kendisine verdiği ayetlerin bilgisiyle onu yükseltirdi. Ne var ki, yüce Allah bunu istememiştir.

Çünkü ayetleri bilen bu adam, dünya hayatının rahatını tercih etmiş, ayetlere değil de arzu ve isteklerine uymuştur.”Bu, Allah’ın kendi bilgisinden bir miktarını verdiği halde, bu bilgiden yararlanmayan, iman yolu üzerinde doğru bir istikamete yönelmeyen, horlanmış bir biçimde şeytanın peşine düşmek ve sonuçta şekil değiştirerek hayvanların mertebesine inmek için Allah’ın nimetinden sıyrılan herkesi kapsamına alan bir örnektir!

[1] Müslim

[2] Hüseyin K: Ece İslam’ın Temel Kavramları, sf.47

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.