sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

KELİMELER VE KAVRAMLAR 12) AZİM ve TEVEKKÜL

KELİMELER VE KAVRAMLAR 12) AZİM ve TEVEKKÜL
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

AZİM ve TEVEKKÜL

Azim : İşin devamına kalbin bağlanmasıdır.[1]Sözlük manası da, “kalbde devamlı kalan ve yapmaya kesin kararlı olunan düşünce, kasd, niyet, karar verme”dir.

Nitekim Allah (cc) mealen şöyle buyuruyor ;

”İşlerinde Eshâbın ile meşveret et. Onlara danış. Bundan sonra bir işe azmettiğin zaman, Allahü teâlâya tevekkül et, O’na güven.“(Âl-i İmrân sûresi: 159)

Tevekkül : Sözlükte, kendi şini gördürmek üzere birini tayin etme, birini güvenip dayanma, itimat etmek demektir.

İnsanın, kendine yüklenilen  veya düşen  bütün görevleri yaptıktan,bütün çalışmaları yerine getirdikten ve bütün tedbirleri aldıktan sonra işin sonucunu Allah(cc)’a bırakmasıdır.Allah (cc)’a dayanıp sonuçtan endişe etmemesidir.[2]

Tevekkül, müslümanların kadere olan inançlarının bir sonucudur. Tevekkül eden kimse, Allah’a kayıtsız şartsız teslim olmuş, kaderine razı kimsedir. Fakat, nasıl kadere inanmak tembel tembel oturmayı, herşeyden el etek çekmeyi gerektirmiyorsa, tevekkül de tembellik ve miskinliği gerektirmez. Gerçek mütevekkil çalışmadan kazanmayacağını, ekmeden biçilemeyeceğini, amelsiz Cennet’e girilemeyeceğini, ihlasla ibadet ve taatta bulunmadan Allah’ın rızasına kavuşulamayacağını bilir.

Hz. Ömer, Medine’de boşta gezen bir gruba: “Siz necisiniz?” diye sordu. Onlar da: “Biz mütevekkilleriz”, dediler. Bunun üzerine büyük halife: “Hayır, siz mütevekkil değil, müteekkil (yiyici)lersiniz. Siz yalancısınız, tohumumu yere atıp sonra tevekkül edene mütevekkil denir” dedi.[3]

Allah’ın güzel isimlerinden biri olarak ‘el-Vekil’ ; yarattığı herşey üzerinde gözetici, hafız (koruyucu) olan, hepsinin idaresinin ve rızkının kendisine ait olduğu, onlardan zararları giderici, faydalı olanları onlara verici anlamına gelir.[4]

Kur’an’da ve Hadiste Azim ve Tevekkül :

“… Mü’minler, yalnızca Allah’a tevekkül etmelidir.” (3/Âl-i İmrân, 122)

“Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın. Şâyet kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmaları için duâ et; (umuma ait) işlerde onlarla istişâre et, onlara danış. Artık azmettiğin, kararını verdiğin zaman da Allah’a tevekkül et, O’na dayanıp güven. Çünkü Allah, tevekkül edenleri kendisine sığınanları sever.” (3/Âl-i İmrân, 159)

“Onlar (mükâfata erecek olan mü’minler) öyle kimselerdir ki, halk kendilerine: ‘(Düşmanlarınız olan) insanlar size karşı ordu hazırladılar, o halde onlardan korkun!’ dedi de, bu (söz) onların imanlarını arttırdı ve ‘Hasbuna’llahu ve ni’me’l-Vekîl; Allah bize yeter, O ne güzel Vekil’dir’ dediler.” (3/Âl-i İmrân, 173)

“Sen, asla ölmeyen ve daima diri olan (Allah) a tevekkül et ve O’nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından O’nun haberdar olması yeter.”(Furkan/58)

“Siz Allah’a hakkıyla  tevekkül edebilseydiniz, sizleri de kuşları rızıklandırdığı gibi rızıklandırırdı; sabahleyin aç çıkar, akşama tok dönerdiniz.” (Tirmizî, Zühd 33, Hadis no: 2344; İbn Mâce, Zühd 14)

“Cennete birtakım kavimler girer ki, bunların gönülleri (rızıklarını aramada Allah’a tevekkül etmiş) kuşların gönülleri gibidir (yani tevekkül sahibidirler).” (Müslim, Cennet 27; Ahmed bin Hanbel, Müsned II/33)

Ümmü Seleme (r.a.)’dan rivâyet edilmiştir: Rasûlullah evinden çıkarken şöyle derdi: “Bismillâh. Allah’ın adıyla çıkıyor, Allah’a tevekkül ediyor, O’na güveniyorum. Allah’ım! Dalâletten/sapmaktan, saptırılmaktan; (Senin yolundan) kaymaktan, kaydırılmaktan; haksızlık yapmaktan, haksızlığa uğramaktan; câhilce davranmaktan ve câhillerin davranışlarına muhâtap olmaktan Sana sığınırım.” (Ebû Dâvud, Edeb 103; Tirmîzî, Deavât 34; İbn Mâce, Duâ 18)

Ebû Bekir (r.a.) şöyle demiştir: “Biz (Hicret esnasında) mağarada iken, başımız ucunda (bizi arayan) müşriklerin ayaklarını gördüm ve Rasûlullah’a: “Ey Allah’ın Rasûlü, eğer şunlardan biri eğilip aşağıya bakacak olsa mutlaka bizi görür” dedim. Bunun üzerine Rasûlullah şöyle buyurdu: “Ey Ebû Bekir, üçüncüleri Allah olan iki kişiyi sen ne zannediyor (ve haklarında neler düşünüyor)sun?” (Buhârî, Tefsîru Sûre (9), 9, Fezâilu’l-Ashâb 2; Müslim, Fezâilü’s-Sahâbe 1)

[1] Ragıp el-İsfehani, el-Mufredat

[2] H.Ece İslam’ın Temel Kavramları

[3] Şamil İA

[4] H.Ece İslam’ın Temel Kavramları

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.