sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

KELİMELER VE KAVRAMLAR 20) CEMAAT

KELİMELER VE KAVRAMLAR 20) CEMAAT
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

Cemaat Anlam ve Mahiyeti

Cemaat kelimesinin aslı,  toplamak, bir araya getirmek anlamındaki cem’ fiilidir.

Cemaat, sözlükte insan topluluğu, bir araya gelen insan grubu demektir. Geniş anlamıyla cemaat; bir fikir ve inanç etrafında bir araya toplanan insan topluluğuna verilen addır.

Bir fıkıh terimi olarak cemaat ise namazı bir imamla birlikte kılan müminler topluluğudur.

En geniş anlamıyla cemaat; İslam ümmeti topluluğunu ifade eden bir kavramdır. Dünyadaki bütün Müslümanlar bu anlamda bir bütün halinde cemaattırlar. Bu cemaatı ana özelliği, aynı Din’e, yani Tevhid Dinin’ne inanmaları, synı kıbleye yönelmeleridir. Dünyanın neresinde yaşarlarsa yaşasınlar, bütün Müslümanlar İslam Cemaati’nin birer üyesidirler.

Cemaat rastgele bir araya gelen insan topluluğu değildir. Cemaatın üyeleri de yaptıklarını bilmeyen, hangi şartlar altında bir aya geldiğinden habersiz ve şuursuz kimseler değillerdir.

Cemaat şuurlu bir birlikteliktir. Kuru kalabalık yani kitle değildir. Kitle, şartların bir araya getirdiği kalabalıktır.Yolu ve hedefi belli değildir. Asgari müşterekleri bile ortada yoktur.Belki bir çıkarın, belki etkili bir rüzgarın, belki gözü açık bir propogandacının bir araya topladığı bir sürüdür. Sürüyü akıllı ve gözü açık çobanlar istediği gibi sürükleyip götürürler.

Bir topluluğun Cemaat adını alabilmesi için, o topluluğun belli bir fikir etrafında, belli bir hedefe gitmek üzere bir araya gelmesi, belli ilkelere bağlı olması ve başlarında cemaat ile özdeşleşmiş, aynı amaca bağlı yetkin bir imamın (önderin) bulunması gerekir.[1]

Kur’an’da ve Sünnette Cemaat

“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz. Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk(cemaat) bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır.” (Al-i İmran/103-104)

“Gerçekten, sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim, öyleyse bana ibadet ediniz.” (Enbiya/92)

“Şüphesiz Allah, kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever.”(Saff/4)

Hz. Peygamber (s.a.s.): “Cemâat rahmettir, tefrika ise azaptır” buyurmaktadır.[2].

“Allah’ın eli cemâatle beraberdir.”[3]

“Bereket cemâatle beraberdir.”[4]

“Cemaatten hoşunuza gitmeyen (tiksindiğiniz) bir hal, ayrılık halinde beğendiğiniz halden daha hayırlıdır. Cemaatte rahmet, ayrılıkta (tefrikada) azab vardır.”[5]

“Mü’minler bir adam gibidir. Başı ağırsa cesedin sair yerleri humma ve uykusuzlukla ona (iştirake) çağrışırlar.”[6]

“Yeryüzünde hiç bir canlı ve iki kanadıyla uçan hiç bir kuş yoktur ki, sizin gibi ümmetler olmasın. Biz Kitap’ta hiç bir şeyi noksan bırakmadık, sonra onlar Rablerine toplanacaklardır.” (En’am/38)

Allah Teâlâ’nın delillerinin gücünü anlamak için, diğer hayvanların yaratılışlarında ve hayat tarzlarında insanların istifade edeceği pek çok sırlar bulunduğunu hatırlatmaktır.

Yani hepsi sizin gibi başlangıçta topraktan yaratılmış, bir hayat tarzına mazhar edilmiş, bir nizam altına alınmış; hepsi sizin gibi rızıkları, ecelleri biçilmiş, takdir edilmiş zamana kadar yer içer, gıdasını alır; hepsi sizin gibi birbirine çeşitli şekiller içinde bir benzeşme ve cinsiyet taşır. Hepsi sizin gibi toplanır, birbirleriyle tanışır, yanaşır veya kaçar, koklaşır veya döğüşür. Hepsi sizin gibi birbirinden doğar, ürer; hepsi sizin gibi bir asıldan çıkar, çoğalır, çeşitlenir. Yaratanın kudreti, hükmü ve tesiriyle tekden çıkan bu çeşitlenme ve ayrışma içinde hepsi sizin gibi bir hayvanî hayat yaşayan çeşitli bölükler ve farklı sınıflardır. Yerde sürünenleri, havada uçanları ile, her çeşit size, bir benzeme yönünü içererek, hepsi sizin denginizdir. Siz de sınıflarınız ve çeşitli özelliklerinizle onların bir benzerisiniz; hepsi, ilâhî takdir ve Allah’ın tedbiri dairesinde özel nizamlar ve hükmedici kanunlar altına konulmuş korunan haller, kurala bağlı işler, görünen ve yürüyen hususlar sizin gibi birer ümmet ve bundan dolayı size birer ibret dersidirler. Hepsi aslî yaratılışları ve varlık nizamlarıyle ilâhî kudretin birer deliller manzumesi ve hikmet kitabının âyetleridirler.[7]

Cemaat ve Namaz

İslam cemaatinin en küçük örneği, Müslümanların namazda bir araya gelmeleridir.

Namaz cemaati, İslam Cemaati’ni oluştırmada çarpıcı bir örnektir. Peygamberimizin (sav) cemaatle namaz kılmayı niçin sık sık tavsiye hatta emrettiği bu nedenle daha iyi anlaşılır. Müminler, kendi aralarında seçtikleri ya da uygun gördükleri bir namaz imamının arkasında bir farz namazı kılmak üzere cemaat olurlar. Onun arkasında saf tutarlar. Namaz içerisinde onun komutuyla rukü ve secde yaparlar. Ayakta iken okumaları gereken kıraati (Kur’an’dan bir miktarı) okumazlar. İmamın okuyuşu cemaat için yeterli sayılır. Onunla birlikte haraket ederler, ounla beraber namazı tamamlarlar.

Namaz için bir imama uyan mümin namazdaki bütün haraketleri imamla birlikte ama ondan sonra yapar. Aynı zamanda da o imama uyan diğer müminlerle beraber yapar. Namazda kendi başına haraket etmez. Diğer Müslümanlarla birlikte aynı amacı gerçekleştirmeye, yani namazı ikame etmeye çalışır. Cemaatle kılınan namazdaki hiyerarşik düzen Müslümanların oluşturacağı toplumun düzenine de bir işarettir. Namazda önde imam olur, bütün cemaat, yerin genişliğine göre onun arkasında sıra halinde saf tutar. Buradaki düzen piramit düzeni değil eşitlik ve kardeşlik düzenidir. Çünkü İslam cemaatinde soylular ve imtiyazlılar sınıfı yoktur. Hiç kimse diğerinden üstün değildir. Seçtikleri imam bile onlardan biridir ve yalnızca namazda onların bir adım önündedir.[8]

Cemaatin Zaruri Olması:

Yukarıda da izah edildiği üzere İslam ferdi değil içtimai yaşanması gereken bir dindir. Kur’an’ın muhatablarını davet ettiği esasları incelediğimizde bir topluluğa seslendiğini ve hatta her rekâtta okumamız emredilen Fatiha suresinde dahi Allah azze ve celle kendisine şunları söylememizi istiyor;

(Allah’ım!) Yalnız sana kulluk ederiz, yalnız senden yardım dileriz.( Fatiha 5)

İsteklerde dahi insanlar fert olarak kendi hallerine bırakılmamıştır hakeza Kur’an’da ki emirlerin yerine getirilmesi birlikteliliğin var olmasıyla mümkün hale geliyor. Hz. Ömer (Rah)  İslam İslam olmaz cemaat olmadıkça sözü yeterince açıktır.

Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: Bende size Allah’ın bana emrettiği beş şeyi emrediyorum: “Dinlemek, İtaat, Cihâd, Hicret ve cemaati” kim cemaatten bir karış ayrılırsa İslam bağını boynundan çıkarmış olur ancak cemaate tekrar dönerse o zaman başka… Kim cahiliyye davası iddia eder ve cahilî sistemleri müdafaa ederse Cehennemlik kimselerdendir. Bunun üzerine bir adam Ey Allah’ın Rasûlü bu kimse oruç tutsa da namaz kılsa da aynı mıdır? diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.): Namaz kılsa da oruç tutsa da durum aynıdır buyurdu. Siz Müslümanlar olarak Allah’ın davasını ve sistemini tutunuz. Çünkü o size Müslümanlar ve mü’minler ve Allah’ın kulları ismini vermiştir.[9]

Başka bir hadiste ise şöyle buyurmuştur:

“Ümmetim delalette asla birleşmez. O halde cemaate bağlı kalmaya dikkat edin. Şunu iyi bilin ki, Allah’ın (yardım) eli cemaatin üzerindedir.”[10]

Görüldüğü gibi İslam Cemaatinden bağımsız bir hayat cahiliye olarak değerlendirilmiştir. Hayatı cahiliye olarak değerlendirilen kişi ya da kişilerin akıbetinin de Kur’an ve Sünnet aracalığıyla Cehennem olduğu bildirilmiştir. Bir karış dahi uzakıldığında İslam ile bağların kesildiği bildirilmişken bu konuda hassasiyet sahibi olmamak insanın adeta kendi kuyusunu kazmasıdır. Binaenaleyh, İslam’ın ferdi olarak yaşanmasının verilen ayetler ve hadisler aracılığıyla imkansız olduğu anlaşılmaktadır. Allah Rasulu bir hadisinde ruhbanlığın yasaklandığını ve bu dinin ruhbanlığının cihad olduğunu bildirmiştir.(Mecamu’z-Zevaid) Cihad ise İslam Cemaatiyle beraber hareket edilmek suretiyle söz konusu olabilir. Gayrısındaki ferdi çabaların cihad olmamasıyla birlikte kişiye hiçbir faydası olmayacaktır.

Cemaat Bilinci

İslam’a göre cemaat olma o kadar önemlidir ki, üç kişi bir araya geldiğinde aralarında bi emir tayin edip cemaat bilinciyle hareket etmelerini emreder.

İnsan yaratılışı gereği toplum halinde yaşamak zorundadır. İslam, Müslümanları şuurlu bir toplum olarak yetiştirmek istiyor. Bir arada yaşama bilinci, fedakarlığı, başkalarını hesaba katma; hak ve hukuka uyma ahlakını, yardımlaşma, acıları paylaşma, nimetleri ve külfetleri bölüşme anlayışını geliştirir. İslam bütün bu ideallerin en güzel bir şekilde yerine getirilmesini, bunların bir ibadet bilinciyle yapılmasını istemektedir. Cemiyet (toplum) içinde yaşadığının farkında olan her konuda onları da hesaba katar. Ancak kendi bencil duygularını doyurmak isteyenler, kibirliler ve başkalarının haklarına tecavüz etmeyi normal görenler bu anlayışın dışına çıkarlar. İslam, toplum halinde yaşama ihtiyacını en doyurucu bir biçimde teklif ediyor ve bunun kurallarını ortaya koyuyor. Bunun için İslam Cemaati, bir peygamber ve ilahi vahye inanma mantığı üzerine kurulur ve gelişir. Bu cemmatin gayeside Allah’ın hükmüne daha güzel bir şekilde uyabilmektir.

Müminler cemadat olma yanlışlığında cemaat olma şuuruna yükselmelidirler.[11]

Cemaat bilincinin en önemlerinden birisi de itaat şuurudur. Müminlerin kendi aralarından seçmiş oldukları Emire isyan haricindeki bütün konularda itaat etmelidirler. (Bu meselenin önemide ‘İmam’ kavramında değinmiştik)

Allah’ın rızasına ve İslam’ın hakimiyetine giden yolda itaat şuuru olmazsa olmazlardandır.

“Ey iman edenler, Allah’a itaat edin; peygambere itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah’a ve Resulüne döndürün. Şayet Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız. Bu, hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir.”(Nisa/59)

[1] H.Ece – İslam’ın Temel Kavramları

[2] İbn Hanbel, IV,145

[3] Tirmizî, Fiten, 7

[4] İbn Mâce, At’ime, 17

[5] Husamettin el-Hindi, Kenzu’l Ummal, Halep ty c3 sh269

[6] Muslim Birr 2586 nolu hadis

[7] Hak Dini Kur’an Dili ( Enam 38)

[8] H.Ece – İslam’ın Temel Kavramları

[9] Tirmizi – Emsal/3 hd.2863

[10] Zevaid – 5/218

[11] H.Ece – İslam’ın Temel Kavramları

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.