sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

KELİMELER VE KAVRAMLAR 23) DAR (YURT)

KELİMELER VE KAVRAMLAR 23) DAR (YURT)
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

DAR(YURT)

Dönmek, dolaşıp hareket ettiği noktaya gelmek anlamındaki ‘devr’ kökünden türeyen ‘dar’, sözlükte; konak, şehir, büyük mesken, belde, vatan ve ülke anlamlarına gelir.

Darın çoğulu ‘diyar’ ya da ‘dur’ dur. Dar kelimesi hadislerde daha çok ‘ev, mesken, barınılacak yer’ anlamında kullanılmıştır. Dar kelimesi bazı terkiplerle beraber geniş bir kullanım alanına sahiptir. Birçok kurum ve kuruluş ‘dar’ kelimesiyle beraber isimlendirilmiştir. İslam hukukunda ise dar kavramı, ülkelerin hukuki durumunu nitelemek üzere kullanılan bir tanımlamadır. Bir ülkenin vea beldenin İslami veya İslam dışı bir yönetim ve hukuk sistemine sahip olup olmadığı bu niteleme ile anlatılır. Buna göre bir ülkenin, bir beldenin nasıl bir ülke oludğunun belirlenmesindeki öçlü; o ülkenin nsaıl bir yönetim biçimiyle yönetildiğine ve oraya hangi hukuk sisteminin hakim olduğuna göredir. İslam hukukçuları, ülkeleri ve beldeleri nitelemek için ‘daru’l İslam, daru’l harp, daru’s sulh, daru’l adl, daru’l eman gibi terimleri kullanmışlardır.

Dar Anlayışı

Bugün de ülkeler ya bir ırka (ulusa), ya bir bölgeye, ya da bir ideolojiye nispet edilmketedir. Böyle bir durum karşısında İslam hukunun yaptuğı ‘dar-ülke’ tanımı daha da bir önem  kazanıyor. Müslüman kitlelerdeki yanlış ülke-vatan imajı, onları toprak konusunda yanlış inançlara götürdüğü gibi yaşadıkları beldelerde hakimiyet kurmak isteyen güçlerin işini de kolaylaştırıyor. Müslümanların yaşadığı ülkelere hakim olan ama halkına ve halkın inancına yabancı olan siyasi güçler yepyeni bir vatan ve ülke anlayışı geliştirdiler. Dar (vatan) toprağa bağlı olarak yaşayan ilkel toplumlarda bile kutsaldır. Modern zamanlarda ortaya çıkan ulus devletler, insanlardaki bu toprağı kutsama duygusunun bir yansımasıdır. Bu nedenle ‘kutsal vatan’ imajı, en çok istismar edilen birçok olumsuzluğun gizlenmesinde kullanılan unsurların başında gelmektedir. Halbuki toprak tek başına hiçbir şey ifade etmez. Toprağı vatan yapan, orada yaşayan insanlar ve o insanların taşıdığı değerledir.

İslama Göre Dar Anlayışı

İslam’daki dar anlıyışının temelinde İslami ilkeleri gereği gibi uygulamak, daha iyi müslümanca yaşamak Müslümanların güvenlikerlini sağlamak, onların insanca yaşayabilmeleri için gerekli tüm ihtiyaçlarını daha iyi temin etmek amacı bulunmaktadır. İslam, ilkel toplumlardan biri fetiş(kutsal) haline getirilen toprağa aşırı bağlılık hurafesini yıkarak, insanı doyuran botanik ile jeolojinin konusu olan ‘vatan’ anlayışı yerine, insanın inancını hür bir şekilde yaşayabildiği, orada kendini emin (güvenli) hissettiği ‘dar-ülke’ nlayışını koydu. Peygamber (sav), tebliğ görevini rahatça yapamadığı için ve inancı uğruna doğup büyüdüğü ve çok sevdiği Mekke’yi terk etmiş, İslam’ı hayata hakim kıldığı Medine’ye hicret etmiş ve orasını kendine vatan edinmişti. Peygamberimizin (sav) bu davranışı Müslümanlara vatan anlayışı hakkında yeterli bilgi vermketedir. O’nun (sav) tavrı vatan anlayışına getirdiği yeni bir boyuttu. Hatta O’nun (sav), Miraç yolculuğa bile mümine sınırlı bir toprak parçasını da aşıp dünya ile yetinmeyrek evrensel insan olduğunu ve evrenin gerçek sahip olduğunu ait olduğunu öğretir. İslam, aynı zamanda Müslümanları aidiyet duygusunu, basit ve ilkel soy, kabile, aşiret, kavim, sınıf, cinsiyet, renk gibi kendisinin seçmediği ontolojik unsurlardan arındırarak; onu daha yüce düzeye çıkarmıştır. İnsanı, ırkçılık, kabilecilik, sınıfçılık, renkçilik vb tutkulardan kurtarup kendi gayretiyle elde ettiği insanları değişmez değerlerini temsil eden evrensel kimliğe kavuşturur. Bu kimliğe ulaşmış bir Müslüman, kendini sınırlı bir coğrafyayla, bir toprak parçasıyla ya da belli bir soy, kabile, ülke, ideoloji ve sınıfla ifade etmez. Artık o btün evrenin dile getirdiği evrensel koroya uyan bir müslümandır. Çünkü o bilemktedir ki yer ve gökte olan her şey Allah’ın iradesine ve evren için koyduğu kanunlara isteyerek ve istemeyerek uymaktadır.[1]

İslam Hukuna Göre Ülkeler

DÂRU’L-İSLÂM
İslâmî hükümlerin tam anlamıyla uygulandığı ve başında halifenin bulunduğu devlet; İslâm yurdu.

İslâm devletinin sınırları genişleyip daha geniş coğrafyalara yayılarak çok değişik devlet ve yönetimlerle karşılaşılınca, ister istemez İslâm devletinin durumunu ve hukukî statüsünü ismen diğerlerinden ayırmak icab etti. Onun için fâkihler, dâru’l-İslâm’ı tarif ederken;
1) “İslâm hukukunun açıkça uygulandığı ve müslümanların İslâmî hükümleri uygulama imkânını bulabildikleri,”
2) “Müslümanların idare ve hâkimiyetleri altında bulunan,”
3) “Müslümanların devlet başkanının yönetimini sürdürdüğü yerlere dâru’l-İslâm; buna mukabil kâfirlerin devlet başkanlarının emir ve yönetiminin yürürlükte olduğu yere ise dâru’l-harp demişlerdir.”

DÂRÜ’L-HARB
Harp ülkesi, küfür ülkesi, savaş alanı. İslâm’ın siyasî otoritesinin dışında kalmış olup, yönetim tarzı ve yürürlükteki hukuku İslâmî olmayan bölgeler. Genel olarak İslâm hukukunda kâfir ve İslâm düşmanı yöneticilerin hâkimiyet ve yönetimleri altındaki toprakları anlatmada kullanılır. Bu terim, Kur’ân-ı Kerim’de zikredilmemekte, ancak hadis-i şeriflerde geçmektedir. Hz. Peygamber’in “darü’l harb’te hadler tatbik edilmez” buyurduğu rivayet edilmiştir. Bu ibâre Sahihayn’da ve Sünen’lerde geçmemektedir.[2] Daru’l Harp ile ilgili mezhep alimlerinin ihtilafı, yönetim açısından değil toprak parçası bakımındandır. Zira hepsi İslami otoritenin olmadığı yönetimin İslam ile bir bağının olmadığı konusunda ittifak etmişlerdir. Bizim konumuz bu olmadığından bu açıklama ile iktifa ediyoruz.

DÂRÜ’L-AHD
Dârü’l-İslâm’la anlaşmalı ülke. İslâm hukukunda kendileriyle mütareke ve zimmet anlaşması yapılan gayrimüslim (harbi) ülkelere daru’s-sulh veya daru’l-ahd adı verilir.[3]

Bir devlet veya bir belde Müslümanlarla anlaşma imzalarsa, o belde artık daru’s sulh (ahd) olur. Anlaşmalar ya geçici ya da devamlı olur. Karşı taraf anlaşmayı bozmadığı sürece Müslümanlar anlaşmaya uyarlar.[4]

DÂR’ÜL-EMÂN

İslâm ordusu tarafından fetholunup, içinde ehl-i zimmet ikamet ettirilen belde. Dârü’l-Emân İslâm hükümetinin himayet ve hâkimiyeti altında bulunacağından dârü’l-İslâm*’a mülhaktır.[5]

Böyle beldeler, Müslümanların hakimiyeti altında olacağından bunlar daru’l islam’a bağlıdırlar. Herhangi bir kimse Müslümanların ülkesine sığınırsa ona can, mal, kişilik haklarına dokunulmazlık ve benzeri konularda eman verilir, güvenliği sağlanır. Bir beldeye de aynı güven verilirse orası da daru’l eman olur.[6]

[1] H.Ece – İslam’ın Temel Kavramları/Dar

[2] Şamil İA

[3] Şamil İA

[4] H.Ece – İslam’ın Temel Kavramları/Dar

[5] Ö. N. Bilmen, Hukük-ı İslâmiyye ve Istılahât-ı Fıkhıyye Kamusu III, 334

[6] H.Ece – İslam’ın Temel Kavramları/Dar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.