KELİMELER VE KAVRAMLAR 27) DÜNYA HAYATI VE DÜNYEVİLEŞMEK
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
Dünya kelime olarak bizzat ve hükmen yaklaşmak, zaman ve yer açısından yakına gelmek aşağı çekmek anlamlarına gelen edna fiil kökünden türemiştir. Bazılarına göre dünya kelimesi denaet kökünden geldiğini söyleyenlerde olmuştur buna göre dünya basit iğreti, adi, alçaklık anlamına gelir. Kur’an’ı kerimde edna kökü ile bir takım ayetlerde geçmektedir. Bu ayetler(Mücadele 7, Müzemmil 20) az ve küçük manasında( Bakara 282,maide 108,Ahzab 51)de ise daha uygun daha münasip daha yakın (Bakara 61 Secde 21) de ise daha değersiz adi ve hayır yönünden daha az (Rum 3)’ te ise yakın mekân ve yer olarak daha yakın manalarında geçmektedir.
Dünya hayatının değeri dünya kavramından herkezin ne anladığına da bakmak gerekir.İnsanlar onu kendi meslek,arzu,istek,hedef ve gayelerine göre değerlendirirler herkezin hendine göre bir dünyası vardır.Dünya,bir çiftçi’ye göre ekmek-biçmek,Bir ilim adamına göre ilim alanı ,bir abide göre bir ibadet yeri,bir sarhoşa göre içme ortamı nefsinin esiri olan birine görede gönlünce eğlenme mekanıdır.Kimileri onu geçici bir zaman olarak görür ve ona göre değerlendirir.Kimileri de hiç ölmeyeceköiş gibi ona sarılır ölüm ve ötesini hesaba katmaz.[1]
Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah’ın katındadır.(Al-i İmran 14)
“İnkâr edenlere gelince, onlara dünyada da, ahirette de şiddetli bir şekilde azab edeceğim. Onların hiç yardımcıları da olmayacaktır.”(Al-i İmran 56)
Ateşin karşısında durdurulup da, “Ah, keşke dünyaya geri döndürülsek de Rabbimizin âyetlerini yalanlamasak ve mü’minlerden olsak” dedikleri vakit (hâllerini) bir görsen!(En’am 27)
Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!(Ankebut 64)
Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah(aleyhissalâtü vesselâm) buyurdular ki: “Dünya mel’undur, içindekiler de mel’undur, ancak zikrullah ve zikrullah’a yardımcı olanlarla âlim veya müteallim hâriç.”[2]
İbnu Mes’ûd (radıyalllâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtü vesselâm)’ın yanına girmiştir. Onu bir hasır örgünün üzerinde uyumuş buldum. Hasır, (vüçudunun açık olan) yan taraflarında izler bırakmıştı. “Ey Allah’ın Resûlü dedim, sana bir yaygı te’min etsek de hasırın üstüne sersek, onun sertliğine karşı sizi korusa!” “Ben kim, dünya kim. Dünya ile benim misâlim, bir ağacın altında gölgelenip sonra terkedip giden yolcunun misali gibidir.”[3]
Sehl İbnu Sa’d (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtü vesselâm) buyurdular ki: “Eğer dünya Allah nazarında sivri sineğin kanadı kadar bir değer taşısaydı tek bir kâfire ondan bir yudum su içirmezdi.”[4]
Dünya hayatını heba edip dünyevileşme yolunda ahretini unutan insanoğlunun dünyanın kendisini aldatmasıyka helak olduğunu bizlere Allah (cc) şu ayet-i kerimede bütünen bldirmektedir ki ;
“Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!”(Ankebut 64)
“Bu dünya hayatı” Allah’ın nezdinde bir sinek kanadı ağırlığı kadar değer taşımadığından tahkir edip basite alarak şöyle dedi: “eğlence ve oyundan başka bir şey değildir.” Yani çocukların eğlenceleri ve oyunları gibidir. Çocuklar bir saat sevinirler, sonra yorgun olarak ayrılırlar. Allah’a yaklaştırıcı nafile ibadet ve taatlerin neticesi ahirette ortaya çıkacağı için, bu ibadet ve taatler ahiret işlerindendir. Ayetlerdeki lehv (eğlence), lezzetlerden yararlanma mânâsmdadır. La’b (oyun), boşu boşuna ve faydasız vakit geçirme anlamındadır.
“Şüphesiz asıl hayat ahiret yurdudur.” Yani ahiret yurdu fani olmayan tam ve hakikî hayat yurdudur. “Keşke” onlar bu gerçeği “bilselerdi.” dünyayı ahirete tercih etmezlerdi.[5]
Kur’an-ı Kerim burada insanları hayatın nimetlerinden vazgeçirmeyi, dünya’dan kaçıp ondan el-etek çekmeyi öngören mistisizme teşvik etmeyi amaçlamıyor. Böyle bir şey İslam’ın ruhuna ve asıl amacına terstir. Burada, hayatın nimetlerinden yararlanılırken Ahiret’in gözetilmesini ve yüce Allah’ın belirlediği sınırların aşılmamasını amaçlıyor. Aynı şekilde dünya nimetlerinin basit düzeyinin üstüne çıkılmasını, dünya hayatının zevklerinden yararlanma konusunda itirazsız her dediği yerine getirilecek şekilde nefse tutsak olunmamasını kastediyor. Buradaki mesele değerlerin şaşmaz ölçüsü ile ölçülecekleri kriter meselesidir. Şunlar dünya değerleri, şunlar da ahiret değerleri. Mü’min bunları bilmek zorundadır. Bu bilginin ışığında dengeli bir bakış açısına sahip olarak tam bir özgürlükte dünya hayatının nimetlerinden yararlanır. Kuşkusuz dünya ona göre bir oyun, bir eğlencedir. Ahiret ise, canlılık dolu sonsuz bir hayattır.[6]
Kur’an Bel’am b. Bahura’dan bahsederken onun sapma sebebi olarak şunu göstermiştir ;
“Dileseydik o âyetlerle onu elbette yüceltirdik. Fakat o, dünyaya saplanıp kaldı da kendi heva ve hevesine uydu.”(Araf/186)
“İnsanların gayret ettikleri şeyleri düşündüm. Elde etmedeki metodları ve yolları farklı olsa da hepsinin gayret ve çabasının tek bir şey olduğunu gördüm. Hepsinin çabası kendilerinden keder ve hüznü atmak idi. Kimisi bunu yeme-içmeyle, kimisi ticaret ve para kazanmayla, kimisi müzik dinlemekle, kimisi de oyun ve eğlenceyle yapmaya çalışıyordu. Kendi kendime şöyle dedim: Bu, akıllıların talip olacağı güzel bir gaye. Ancak yolların hiçbiri bu gayeye ulaştıracak nitelikte değil, bilakis bazıları onun zıddına iletir. Bu yollar arasında o gayeye ulaştıracak yolu aramak sadece Allah’a yönelmek, yalnız O’nunla yakın ilişki kurmak ve rızasını her şeyin üstünde tutmayı gördüm.”[7]
Yukarıda bahsedilen meseleye muvaffak olabilmek ancak dünya hayatının aldatmacasından sıyrılmakla mümkündür.Zira dünya ile güneş arasına ay girdiği zaman dünya karanlılar içerisinde kalır.Allah (cc) ile kul arasına da dünya girerse kul karanlıklar içerisinde kalacaktır.
Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Hiçbir babanın çocuğuna hiçbir yarar sağlayamayacağı, hiçbir çocuğun da babasına hiçbir yarar sağlayamayacağı günden korkun! Şüphesiz Allah’ın va’di gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. O aldatıcı şeytan da Allah hakkında sizi aldatmasın.(Lokman 33)
Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
“Vallahi âhiretİn yanında dünya ancak birinizin şu parmağını denize koyduğu kadarcıkttr. Parmağın ne ile döneceğine bir baksın!” buyurmuştur.[8]
[1] H.Ece-İslam’ın Temel Kavrmları
[2] Tirmizî, Zühd 14, (2323); İbnu Mâce, Zühd 3, (4112)
[3] Tirmizî, Zühd 44, (2378
[4] Tirmizî, Zühd 13, (2321); İbnu Mâce, Zühd 11, (2410)
[5] Vehbe Zuhayli-Tefsiru’l Munir/Ankebut-64
[6] Fi Zilal’il Kur’an-Ankebut/64
[7] İbn Kayyim el-Cevziyye-Kalbin İlacı
[8] Müslim-Cennet 55/2858